İrlanda’da 1979 başından 1990’a kadar süren bir akademik yaşantım oldu. Hürriyet ve TRT muhabirliğini de birlikte götürdüm o yıllar. Katolikler ile Protestanlar arasındaki büyük kavgaların, açlık grevlerinin, bombaların patladığı Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’a sürekli gitmek zorunda kaldım oradaki olayları izlemek için. Gerçi evim Dublin’in deniz kıyısındaki bir kasabasında idi ama ayda en az bir kere Belfast’a gittiğimi sanıyorum geriye bakınca.
İngiliz ve İrlandalılar yıllarca perde arkasında sürdürdükleri konuşmalarda Kuzey İrlanda sorununa bir çözüm bulmak için uğraştılar. Ne tek başına Margaret Thatcher hükümeti ne de o zamanlar iktidarda olan İrlanda’nın değişik koalisyon hükümetleri bu görüşmeleri tek başlarına yürütmediler. Her iki taraf da muhalefet temsilcilerini sürekli olarak bilgilendirdiler ve ortaya çıkan bir tür ortak anlaşma metnine hem iktidarların hem de muhalefet partilerinin katkıları oldu. Hiç kimse ezici parlamenter çoğunluğuna güvenip, muhalefetin kabul edemeyeceği bir yöntemi kabul ettirmeye zorlamadı hem İngiltere’de hem de İrlanda’da. Şimdilerde Kuzey İrlanda’da bir tür yerinden yönetim sistemi bulunuyor hem Katolikler hem de Protestanlar yerel hükümette görev almış durumdalar.
Yani Kuzey İrlanda sorunu siyasi anlamda çözülmüş durumda ve yeni sistem 10 yılı aşkın bir süredir başarı ile sürüyor.
Geçtiğimiz son 10-15 yıl içinde özellikle Belfast’ın işçi mahallelerindeki gençler giderek artan bir huzursuzluk kaynağı olmaya başladılar ve halen de olmaya devam ediyorlar. Özellikle polisi taşlamak, lastik yakmak, dükkan vitrini kırmak, molotof kokteyli atmak, Katolikler ile Protestanlar arasında söz düellosu ve mahalle kavgası çıkarmak gibi düşük düzeyde fakat sürekli bir huzursuzluk kaynağı olan bu olayların nedenleri araştırılmaya başlandı. Çocuk ve gençlik eğitimcileri ve sosyologlar ve diğer uzmanlar bu gençlerin ve çocukların can sıkıntısından, eli boşluktan, sırf eğlenmek için bu tür eylemlere giriştiğini saptadılar. Bu olguya İngilizce deyimi ile “recreational rioting-eğlenmek için saldırganlık” deniliyor. Bu olgunun bir yandan da secterian violence-bölücü şiddeti ile de desteklendiğini belirten uzmanlara göre iki tarafın aşırıları bu yöntemleri körüklüyorlar.
Aslında Kuzey İrlanda’da yaşayan Protestanlar ile Katolikler arasındaki ayrılığın temeli din kaynaklı değil. Bir tür kimlik sorunu yaşanır İrlanda’da. 1690 yılına kadar uzanır bu kimlik sorunun kökeni. İngiliz-İskoç ve İrlanda tahtını ele geçirmek için savaşan iki İngiliz kralı arasındaki Boyne savaşı bu ayrılıkçılığın temelini oluşturur. Protestan kral William’ın eğitimli askerleri, Katolik Kral James’in kaybettiği tahtını yeniden kazanmak için yaptığı savaşta onun askeri eğitimi olmayan ordusunu yendiler. İrlanda cumhuriyetinin Kuzey İrlanda sınırına yakın Drogheda kasabası yakınlarındaki Boyne bugün bir tür tarihsel noktadır. Bu savaşın önemi, Protestanların Kuzey İrlanda’ya tamamen hakim olmalarını sağladı. Protestanlar bu savaş gününü yani 12 Temmuz’u bando mızıkalı zafer yürüyüşleri ile kutlarlar. Bando mızıkalı Protestanlar Katolik mahallelerinden geçerken Katolikler de onlara sataşırlar ve saldırırlar.
Protestan kral William aslen Hollandalıdır ve Hollanda’nın Orange-Portakal bölgesindendir bu yüzden Protestanlar kendilerini portakal rengi ile özdeşleştirirler. Protestanlar mezheplerini ve kendi tarihlerini yaşatmak için Orange Order-Portakal Örgütü adı altında toplanırlar ve her yıl bu mevsim onların Katolikleri nasıl yendiklerini anlatmaları için yürüyüşler düzenlerler. İngilizler bu günler için “Marching Season-Yürüyüş Mevsimi”derler. İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme taraftarı olan Katolikler ise kendi karşı yürüyüşlerini yaparlar.
Belfast'ta taş atan çocuklar ve gençlerin özellikle bu yürüyüşler sırasında daha sıkça eylemler yaptığını gözlemleyen uzmanlar, şimdilerde hiçbir neden yokken de bu çocukların bazen caddeleri doldurduğuna dikkati çekiyorlar ve nedenleri arasında can sıkıntısı, keyif almak, eğlenmek, işsizlik, çaresizlik, umutsuzluk gibi nedenlere işaret ediyorlar. Türkiye’deki Suriyeli sözde sığınmacı şımartılmış kudurganların yaptıkları da yaklaşık aynı amaca yönelik. Onların taşkınlığı da hiçbir gurur ve ülke sevgisi olmayan ekmek elden su gölden yemeye alışmışlıklarının da etkisi olabilir.
Yorum Yazın