Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: “Kıbrıs’ta çözüm iki ayrı devlet”

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: “Kıbrıs’ta çözüm iki ayrı devlet”

KKTC’in beşinci Cumhurbaşkanı Ersin Tatar aileden siyasetçi. Babası Rüstem Tatar, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın mücahitlik yıllarından en yakın dostlarından. Rüstem Tatar 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de ilk Sayıştay Başkanı. Ersin Tatar yüksek öğrenimini İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde yaptı. Uzun yıllar İstanbul’da bir medya grubunda mali işler koordinatörü olarak görev aldıktan sonra KKTC’ye döndü. Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanlığı’na seçildi.Maliye Bakanlığı, ardından da Başbakanlık görevlerini üstlendi. Geçen yıl yapılan seçimin ikinci turunda KKTC Cumhurbaşkanı seçildi. Tatar’la konuşmacı olduğu Marmara Grubu Vakfı toplantısının ardından bu söyleşiyi yaptık.

-Artık Kıbrıs’ta federasyon görüşmelerinin devrinin tamamlandığını,  adada iki egemen devlet çözümünün şart olduğunu savunuyorsunuz. Sizce dünya, uluslararası toplum Kıbrıs’ta iki egemen devlet formülünü kabul eder mi?

TATAR- Dünya siyasi sebeplerden dolayı karşı çıkıyor ama bu bir gerçektir. Kıbrıs’ta kuruluş anlaşmalarına bağlı iki ayrı halk vardır ve iki ayrı halkın egemenliğinden bahsediyoruz. Madem bu iki ayrı halk beraber yaşayamadı, beraber varlığını sürdüremedi böyle olması lazım.

Bütün bu söylediklerim de kanıtlanmıştır. İç Savaş oldu, Türkleri silah zoruyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışına attılar. Bütün dünya da bunu biliyor;görüyor. Şimdi bir anlaşmayla, özellikle AB kuralları içinde  bizi beraber aynı adada yaşamaya zorlamaktadırlar. Ama Türkiye Cumhuriyeti AB içinde yok. Bu, Türkiye’ye yapılan bir haksızlık, hukuksuzluktur. Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hala Kıbrıs’ta söz hakkı vardır. Kıbrıs meselesi de Türkiye’yle birlikte yürütülen müşterek bir meseledir. Dolayısıyla Türkiye’nin de güvenliği, çıkarları söz konusudur.

Onun için özellikle AB içinde Kıbrıs Türkleri’nin egemen bir devlet olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde varlıklarını sürdürmeleri, Türkiye Cumhuriyeti’yle de bağlarını devam ettirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde Türkiye’yle bağlarımız kopartılır. O ortak federal cumhuriyet içinde bizleri zamanla asimile edecek bir sürece girmememiz lazım. Girmiyoruz, girmeyeceğiz de. Egemenlik onun için çok önemli. Dünya tanır, tanımaz. Ama zaman içinde o da olacaktır.

Varlığımızı herkes biliyor ve bir bakıma kabul ediyor. Çünkü müzakere masasına bizi davet ediyorlarsa demek ki bir sorun var. Kıbrıs’ta iki taraf var. Bunu hepsi biliyor. Aynı zamanda onların söylediklerine burada ekliyorum. Kıbrıs’ta Türk-Yunan dengesi devam eder. Çünkü tarihten gelen hak ve hukuk var. Türkiye’nin de Kıbrıs’ta hakları var. Bunu göz ardı edemezler. Zaten Türkiye özellikle Doğu Akdeniz’deki gelişmelere bağlı olarak  bu konuda iddialarını sürdürmektedir. Açık ve net söylüyorum. Federasyon artık geride kalmıştır. Bildiğiniz gibi karşı taraf bütün fırsatları reddetti.

-Sanki Kıbrıs Rum Lider Nikos Anastasiadis de iki egemen devlet tezini destekliyor gibi. İki ayrı egemen devlet tezini ilk Anastasiadis telaffuz etmedi mi?

TATAR- Evet. Sayın Çavuşoğlu’na (Türkiye Dışişleri Bakanı) söylemişti. Kendi iç muhaliflerine de söyledi. Sonra o kadar baskı gördü ki çark etti. İnkar noktasına geldi. Ama demişti.

Çünkü gördü ki Kıbrıs Türkleri’yle eşitlik temelinde bir anlaşmaya imza atamaz. Atarsa kendi kamuoyu onu yargılar;seçimi kazanamaz. Dünyanın da esasında  Kıbrıs’ta eşitlik temelinde parametreleri vardır. Samimi değiller diyebilirsiniz. Bu parametrelerinde Kıbrıs’ta iki bölgeli , iki toplumlu, eşitliğe dayalı bir federasyon diyor. Ama belli ki , Kıbrıs Rum tarafının  özellikle AB’ye alınmasıyla, o eşitlik temelinde bir anlaşma hiç bir zaman kalıcı olmayacak. Çünkü bizi sürüklemek istedikleri anlaşma şekil itibarıyla güya eşitlik düzeyinde. Ama iki halk arasındaki münasebetlere baktığımızda tek egemenlik olduğu için çoğunluğun azınlığı yöneteceği, zaman içinde asimile edeceği bir anlaşma olacak. Çünkü sınır yok.

Sermaye, yerleşim, her şey serbest. Çok uzun sürmez, kuzeye bütün otoritelerini (Rumlar) yayabilirler. Çünkü böyle bir anlaşma olursa Türkiye Kıbrıs’tan ayrılmak zorunda kalacak. Mümkün değil.

-O zaman Türkiye 1950’li yıllardan beridir yaptıklarını, kendini mi inkar edecek?

TATAR- Bu kadar verilen mücadele sıfırla çarpılacak. Var mı öyle şey? Olmaz. Doğrusu budur. Ama zahmetli bir yol denebilir. Zahmetliyse zahmetli. Bana göre şu anda bizim yapmamız gereken KKTC gerçeğini, ekonomik pozisyonunu güçlendirmek. Zaten en sonunda olacak olan iki devletliye dayalı olacak. Dünya da bunu her gün görüyor.

Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi var.

-Yıllardır, BM’den, uluslararası toplumdan, AB’den Kıbrıs’ta birleşme için baskılar yapılıp duruyor. Haritaya baktığınızda Kıbrıs Doğu Akdeniz’de sabit bir uçak gemisi konumunda. Sizce uluslararası toplum bu birleşme isteklerinde samimi mi? Ya da şöyle sorayım. O konumdaki bir adada birleşme isterler mi?

TATAR- Onun için zaten (Rum Kesimi’ni) AB’ye aldılar. AB’ye almak suretiyle Avrupa bir ayağını taa Doğu Akdeniz’in bu noktasına kadar getirdi.

Bu, Rum Yönetimi’nin çok işine geldi. Çünkü Yunanistan AB’de; Türkiye AB’de değil . Dolayısıyla bu çerçevede Türkiye’ye yapılan bir haksızlıktır. Dediğim gibi, Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’tan çıkartmak istediler. 1571’de 80 bin şehit verilerek Osmanlı tarafından fethedilen bu Kıbrıs adasını İngiltere sonradan gasp etti.

Ama Lozan Antlaşmaları’nın 16. Maddesi Kıbrıs’ta bir değişiklik olacaksa Türkiye o konuda söz hakkı sahibidir, diyor. Yani Türkiye bu maddeye dayanarak Kıbrıs’ta garantörlük hakkını elde etti. Şimdi o garantörlük hakkıyla orada varlığını sürdürüyor. Neticede Kıbrıs Türk halkıyla ilişkileri vardır. Kıbrıs Türk halkının da oradaki egemenliği Türkiye Cumhuriyeti’yle bağlarını, iletişimini devam ettiriyor.

Madem ki AB’nin, ABD’nin, her türlüsünün gözü orada, Türkiye de orayı bırakamaz. Türkiye adada iddialarını sürdürme durumundadır. Kıbrıs Türk halkı da Türkiye’nin oradaki temsilcisidir. Bu, ortak bir ilişkidir. Hem Kıbrıs Türk halkının kendi güvenliği bakımından Türkiye’nin orada olması lazım hem de Türkiye’nin kendi güveliği ve çıkarı için orada olmalı. Sorduğunuz soruya cevap olarak: Türkiye Kıbrıs’tan asla vaz geçemez; Kıbrıs Türk halkı da Türkiye’den vaz geçemez. Karşılıklı bir ilişki vardır burada. Hem gönül birliği hem aynı milletin evlatları olarak soybirliğimiz mevcut. Aynı zamanda müşterek menfaatlerimiz var.

-Son yıllarda, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’nin off-shore bölgesi haline geldiği eleştirileri var. Özellikle Halil Falyalı skandalı patlak verdikten sonra bu konu çok fazla dillendirilir oldu. Siz buna ne diyeceksiniz?

TATAR- Bizimki bir hukuk devletidir. Devletimizde yasalar vardır. Her türlü kurum ve kuruluşuyla devletimiz oradadır. Türkiye Cumhuriyeti’yle her türlü şeffaflık içinde ilişkiler sürmektedir. Dolayısıyla yasa dışı bir şey varsa ona devletin müdahalesi söz konusudur.

-Devlet yargı erkiyle Falyalı’yı tutuklayarak müdahale etti zaten.

TATAR- Devlet yargısıyla, hukuk sistemiyle gereğini yapar. KKTC de Türkiye de hukuk devletidir. Bizim görevimiz vatandaşımızın durumunu koruyabilmek, daha iyi bir ekonomik gelecek sunabilmektir. Bu konularda duyarlı ve dikkatli olmamız gerekmektedir.

Tabii genç bir cumhuriyetin bir takım zafiyetleri olabilir. Ama neticede, dediğim gibi, orada bir yapı vardır. Bu yapı da devlet yapısıdır. Hukuk devletidir, bağımsız yargısı vardır. Kurumlarımız bütün bu süreçleri en iyi şekilde değerlendirmek suretiyle KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini, ekonomik geleceğini şekillendirmek ve düzenlemek durumundadır.

-Şiddetle savunduğunuz bir tez var. KKTC ekonomisini çok güçlendirmemiz gerekiyor, diyorsunuz. Ama görünen o ki KKTC ekonomisi fazlasıyla kumar turizmine bağlı.

TATAR- KKTC’de muazzam otel yatırımları oldu. Türkiye’den özellikle büyük gruplar, büyük oteller ve büyük yatırımlar yaptılar. Bu insanlar dünyanın her yerinden çok önemli turistler getiriyorlar. Çin’den, Lübnan’dan, öbür Arap ülkelerinden pek çok turist şans oyunlarında şanslarını deniyorlar.

Ne yapacaksınız? Şans oyunları pek çok adada, Londra’da, Las Vegas’ta var. Şimdi Güney Kıbrıs’ta da var. Tabii KKTC’de şans oyunları oynanıyor. Ama biz turizmimizi farklı alanlarda da geliştirmeye çalışıyoruz. Tarihimiz, kültürümüz çok zengindir. Bizim Kıbrıs’taki tarih on bin sene geriye gider. Dolayısıyla bu turizme de ağırlık veriyoruz.

Şans oyunları dediğimiz turizmin de önemini biliyoruz. Ona göre yasalarımız vardır. Bir kere, kendi vatandaşlarımızın bu kumarhanelere, şans oyunları salonlarına girmeleri yasaktır. Kendi vatandaşlarımızı korumak durumundayız.  Oynayanlar yakalandığında mahkemeye verilir. Öğrencilerin de girmesi yasaktır. Bunu önemle belirtmemiz lazım.

Ayrıca bizde çok sayıda üniversite var. Üniversitelerimizin daha da başarılı olması için çalışmalarımız sürüyor. 144 farklı ülkeden öğrencilerimiz vardır. Bazen başka ülkelerden gelecek öğrencilerin ailelerinin orada kumar var, diye çekince koyduklarını biliyoruz. Tekrar ediyorum, öğrencilerin kumarhaneye girmesi kesinlikle yasaktır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. İçeri alan da, giren öğrenci de sıkıntıya girer.

Oraya kumar oynamaya gelen yabancı turistlerdir. Onlar bilerek gelir. Ayrıca Güney Kıbrıs’tan da Rumlar gelip şanslarını deniyorlar.

-Ekonomik kalkınmanızı daha geniş bir yelpazeye yaymayı düşünüyor musunuz?

TATAR- Kıbrıs gibi adalarda ekonomik kalkınma turizmdir, üniversite öğrencileridir, tarım ve tarıma dayalı ürünlerdir, bunlara dayanır. Bu alanlarda üretiyoruz. Başarılıyız.

-Peki bu ürünleri nerelere ihraç ediyorsunuz?

TATAR- Arap ülkelerine, Türkiye’ye gider. Avrupa ülkelerine pek gönderemiyorz. Çünkü Rumlar engel oluyor. Yeşil Hat üstünde bir tüzüğümüz var. Bu malları güneye gönderip oradan ihraç etmemiz lazım. Orada da bize sıkıntılar yaratıyorlar. Dolayısıyla AB’ye pek giremiyoruz.

-Ya İngiltere?

TATAR- İngiltere’yle özel bağlarımız olmasına rağmen maalesef oraya da pek ihracat yaptığımızı söyleyemem. Çünkü İngiltere AB üyesiyken de sıkıntı çıkarıyordu.Şimdi AB’den çıktı ama, benim AB’yle Gümrük Birliği anlaşmam var, diyor. Doğruyu söylemek gerekirse İngiltere’nin de bize pek hayrı olmadı.

Başbakanken de şimdi Cumhurbaşkanlığım döneminde de İngiltere’yle ticaret konusunda çok uğraştım. Ama İngiltere’nin AB’yle özel anlaşmaları var. O nedenle karşımıza engel çıkıyor. Bizimle doğrudan ticareti hukuki bakımdan yapamıyorlar. Halbuki ben bakanlarla, öbür yetkililerle çok görüştüm. Bize sempati duyduklarını söylerler. Kıbrıs Türkleri’nin haklı davasına saygı duyuyoruz ama hukuk elimizi kolumuzu bağlıyor, diyorlar.

Kıbrıs Türkü’nün kadersizliği Rum-Yunan ikilisinin bize yaptığı her türlü haksızlık, uyguladıkları ambargo. Yoksa bizim dünyayla bir derdimiz yok. Bizi herkes sever. Almanı, Fransızı, Amerikalısı hep gelir. Hepsiyle görüşüyoruz. Sıkıntı 4 Mart 1964’de BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 186 sayılı karardan kaynaklanıyor.

-Kıbrıs’taki 1963 olaylarından sonra BM Güvenlik konseyi adaya Kıbrıs Barış Gücü’nü (UNFICYP) göndermek için, Türk yönetimi olmadığı için Makarios Hükümeti’yle anlaşma yapmak zorunda kalmıştı. O zamandan beri de dünya Kıbrıs hükümeti olarak Rumlar’ı tanımıyor mu?

TATAR- Evet. Bak, bu gerçeği çoğu insan bilmez. O anlaşma bugüne kadar öyle kaldı.

-KKTC’de muhalif çevreler, son seçimlerde Türkiye’nin Kıbrıs siyasetine çok fazla müdahale ettiği görüşünde. Siz buna ne diyorsunuz?

TATAR- Tamam da AB nerde? Güney nerde? Yıllardan beri KKTC’ye gelip giderler, paralar pullar harcarlar. Dernekler faaliyettedir. Bunu söyleyen yok. Türkiye Tatar’a sempati duymuş olabilir. Çünkü Tatar’ın siyaseti Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda. Öbür tarafın siyaseti belli. Federasyon olacağım, AB’ye gireceğim. AB’ye girersen Türkiye Kıbrıs’tan çıkar. O zaman Türkiye o siyaseti neden desteklesin ki? Ben Türk kamuoyuna bunu söylüyorum.  Siyasetim Türkiye’yle yüzde yüz örtüşüyor.

Ben 11 yıl Türkiye’de yaşadım, çalıştım. İki kızım burada doğdu. Çekinmeden açıkça söylerim. Uluslararası camiayla yaptığım bütün temaslarda ,”Elbette Kıbrıs Türkü’nün davası da önemlidir. Ama bir bakıma sizinle Türkiye adına, Türk Hükümeti’nin desteğiyle konuşuyorum. Yani Kıbrıs’ta Türkiye garantörümüzdür. Türkiye’nin askeri varlığı güvenliğimiz için fevkalade önemli ve değerlidir. Ama dolaylı olarak da Türkiye’nin menfaatleri Kıbrıs’ta Türk varlığının egemen bir şekilde devam etmesinde yatar. Çünkü Türkiye’nin güvenliği de Kıbrıs’tan geçer,”diyorum.

Dolayısıyla bu siyaseti savunan elbette ki Türkiye’nin desteğini alacak ki aldım. Ama Kıbrıs’ta kimse kimsenin kafasına silah dayayıp, buna oy ver, demez. Çok farklı durumlarda Türkiye’nin desteğini alanlar Kıbrıs’ta seçim kaybetti. Bunu herkes biliyor.

Söyleyin bakalım, Mehmet Ali Talat zamanında nasıl seçildi?

-Akıncı nasıl seçildi?

TATAR- Onu ben söylemeyeyim, sen söyle. İkisi de öyle seçildiler, ama onu söylemezler. Denktaş o zaman seçime giremedi. O zaman tamamdı da şimdi tamam değil, öyle mi? Kaldı ki Akıncı’yla seçime girdiler. Top, tüfek, ona rağmen kazandım.

telif

Makale Yorumları

  • mujgan Suver 20-12-2021 12:20

    Doyurucu,bilgilendirici,sorgulayıcı bir söyleşi olmuş.Bir Leyla Tavşanoğlu klasiği.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar