İnsan dediğin umanda bir katre
Evrende çok sayıda galaksi var, on binlerce… Bu galaksilerin içinde yıldızlar var yıldız sistemleri var, yüzbinlerce milyonlarca. Güneş sistemi sadece bunlardan biri. Dünyamız ise bu sistemdeki bir gezegen. Yani evrendeki galaksiler göz önüne alındığında bir zerrecik. İnsan ise bu zerrecikteki önemsiz bir katre. Düşünün, bugün doğumlar dursa doksan yıl sonra dünyada insan namına bir şey kalmayacak. İşte bu insandır ki yaşarken kendini küreyi arzın merkezi gibi görüyor. Oysa binlerce yıldır yüz binlercesi soğuk bir kış gecesinde karanlık bir deliğe akıp gidiyor ha bire.. Bu gerçeği bilerek bakmak gerek insana.
Yaşam bir yolculuk
İnsan doğum ile ölüm arasında bir yaşam sürer, şöyle ya da böyle. Yaşam bir yolculuktur, sadece bir yolculuk. Bu yolculuk çeşitli meşakkatlerle doludur. Yolculukta türlü kaza belalarla sarsılır insan, kederlerle gamlanır üzülür, kimi zaman çeşitli sevinçler yaşar mutlu olur. Yani demem o ki yaşamın iki yüzü var; sevinç ve acı, diğer bir deyişle ağlamak ve gülmek. Biri olmadan diğeri olmaz zaten. Birinin varlığı diğerini anlamlı kılıyor. Sonuçta İkisi de insanıdır, ikisi de insana dairdir.
Paylaşarak azaltmak ve çoğaltmak hüneri!
Ne hikmettir ki insanoğlu acıyı paylaşmak yoluyla azaltır, sevinci paylaşarak çoğaltır. Bu insanın hüneri mi yoksa acı ile sevincin doğası mı bilinmez. Bildiğimiz tek şey ise insanoğlunun bu yolculukta sürekli önüne hedefler koymasıdır bilerek ya da bilmeyerek. Bu hedefler büyük olur küçük olur, ama olur. Hedef(ler) aslında yaşama tutunmak için, yürünecek yolu yürünür kılmak için icat edilmiş umutlardır. Levra umut olmazsa yaşam çekilmez olur.
Umut iyidir belki de en iyisi..
Konfüçyüs’ün dediği gibi, bir insan parasını kaybederse bir şeyini kaybeder, onurunu kaybederse çok şeyini kaybeder, ama umudunu kaybederse her şey biter. Umut yaşam yolculuğunu var eden yegâne iksirdir. Esaretin Bedeli diye bir film vardı. Orada müebbete mahkûm olan Andy umudunu hiç kaybetmez. Arkadaşı Red’e şöyle der. Umut iyidir, belki de en iyisi… O koşullarda bile yaşama tutunmanın tek ilacının umut olduğunu aşılar arkadaşlarına, ta ki bir gün özgürlüğe kanat çırpana kadar..
Hep yer değiştiren hedefler vardır hayatta
İşte bu umuda yolculukta bazen düşer bazen kalkar, bazen yorulur yavaş yürür insan, bazen de heyecanlanır koşmaya başlar. Bazen incinir, üzülür bazen başarır sevinir. Bütün bunlar her zaman yeni bir umudu içinde besler. Ne ki, insanoğlu hedefe vardığında tatmin olmaz, yani iş orada bitmez hemen sonra yeni bir hedef ufukta belirir. Sanki daha önce hedefine ilerlerken tek ve en son hedef gibi ona yürümemiş gibi. Bu böyle sürer gider.
Yaşam umuda bir yürüyüştür
Asla vazgeçmez. Vazgeçemez çünkü vazgeçmek hayattan, yaşamaktan vaz geçiştir. Yaşadığı müddetçe umudu var demektir. Umut ise daima yer değiştirir. O yüzden sürekli yürümek insanın kaderidir. İstese de vazgeçemez yürümekten, umuda yolculuktan. Vazgeçmek yaşamdan, yaşamaktan vazgeçiştir.
Çünkü umut gelecektir!
Umut sabah güneşinin kendisine vurduğunda önüne düşen gölgesi gibidir. Ona doğru yürür ama asla tam ulaşamaz o hep bir adım ilerisindedir. O yüzden insanın umudu hep gelecekte seyreder, hep belirsiz bir geleceğin içinde saklıdır.
Yaşanmışlıklar yani anılar ise akşam güneşinin insana vurması ile gölgesinin gittikçe arkasında büyümedi gibidir, ufka yaklaştıkça arkada birikirler, güneş batmaya yaklaştıkça onlar da büyür. O yüzden insanın bilinci ileriye yani umuda yönelikken insanın muhayyilesi geçmişe yanı anılara yöneliktir.
Yürünecek yol kısaldıkça telaş artar
Levra umuda yolculuk sonsuz değildir. Zaman geçtikçe insanın önündeki yol kısalır arkada bıraktığı ise büyür. İşin başında daha çok umudu varken çizginin sonuna doğru muhayyilesi daha çok anılara döner anılarla avunur. Yaşlı bir adam kurumuş bir ağaca benzer. Ama yanındaki kuyuda anıları birikmiştir. Ağacı canlı tutmak için kuyudan bir tas su alır köklerine serper gibi anılarını alır anlatır onunla kendini canlandırır.
Evet yaşam bir yolculuktur. Bu yolculukta insan çok şey yaşar çok şey biriktirir. Bu yolculuk sırasında sürekli yer değiştiren hedefler belirler.
O halde kuş ölür, sen uçuşu hatırla…
İşte bir insanı bir diğerinden ayıran belirlediği hedeflerdir. O hedeflere ulaşmak için kullandığı yol ve yöntemlerdir, umuda yolculukta tutturduğu tempodur. Yoksa sonuç itibariyle bütün insanlar bir yere doğru yürür, iyi ya da kötü, hızlı ya da yavaş. Bu yolculukta sadece hedefler yok, yolculuk da var. Dolayısıyla hedef tek başına önemli değildir onun kadar belki de ondan da daha önemli olan yolculuğun kendisidir. Bir kişinin yaşamının değerini belirlediği hedefler ile ona ulaşmak için yürüdüğü yol belirler. Belki de o yüzden İranlı şair Füruğ, kuş ölür, sen uçuşu hatırla demiştir.
Herkes gelir yaşar ve ölür. Sonunda (varsa) hikayesi kalır. Bunun için bize sunulmuş yaşamdan anılası bir ömür çıkarmak gerekir. Bu ise zordur ve zor olanı nadiren başarır insanoğlu…
Yorum Yazın