Devrim Gürkan

Devrim Gürkan


Libya dur Allah’ını seversen, zaten ortalık karışık

Libya dur Allah’ını seversen, zaten ortalık karışık

Libya’da tansiyon yine yüksek.

Tobruk merkezli Meclis’in yeni seçtiği başbakanı, Trablus'ta Birleşmiş Milletler tarafından tanınan yönetimin liderini koltuğundan etmeye çalışarak sıcak çatışmaları tetikledi. Gerilim kısa zamanda sona erdirildi gerçi, ama endişeli bir soru zihinlerde yerini aldı.

Libya yeniden bir iç savaş yaşayabilir mi?

***

Libya’da başlıca iki rakip güç var.

Başkent Trablus ve batı bölgelerinde Libya Devlet Yüksek Konseyi hâkim. Müslüman Kardeşlerin başat güç olduğu bu yapının lideri Halit el-Mişri.

Doğuda, Bingazi’deki ise, Libya Ulusal Ordusu. Başında General Hafter var ve hala ülkenin büyük bir bölümü onun kontrolünde.

Bunların güçleri ve yapıları sürekli değişiyor. Çünkü yerel destekçileri hem sahadaki, hem de uluslararası dengeye göre sürekli saf değiştiriyor.

Kaddafi'nin düşmesinin ardından yıllarca çatışan bu iki düşman kardeş geçen yıl ateşkes imzaladı. Anlaşmaya göre gerekli Anayasal düzenlemeler hızla yapılacak ve ülke 24 Aralık 2021'de seçime gidecekti.

Bu süreci yönetmesi için geçici başbakan olarak Abdulhamid Dibeybe atandı. Bir dönem Kaddafi’nin yakın dostu olarak bilinen milyarder bir iş adamı.

Ama başaramadı. Kimlerin aday olabileceği ve oylamanın şekli gibi pek çok konuda uzlaşma sağlanamadı. Seçimler yapılamayınca da Dibeybe’nin statüsü tartışmalı bir konuma geldi.

***

Hafter’e yakın güçler Dibeybe’nin görev süresinin 24 Aralık 2021'de, yani seçim için belirlenen günde sona erdiğini iddia etti. Tobruk’taki Meclis Mart ayı başında Fethi Başağa başkanlığındaki yeni bir hükümete güvenoyu verdi. Eski Dışişleri Bakanı Başağa aynı zamanda bir milis komutanı. Hafter muhalifi milletvekillerinin büyük kısmının oy vermeye dahi gidemediği bu seçim ülkeyi yine resmen böldü. 

Geçici Başbakan Dibeybe bu kararın Cenevre Anlaşması'nda belirlenen yol haritasına aykırı olduğunu ve görevi sadece seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini duyurdu.

Son üç ay, Libya’daki iki ayrı hükümetin söz düellosu ile geçti. En sonunda da sıcak çatışmaya döndü. Çatışmaların ardından Başağa ve ekibi Trablus’tan çıktı, ama Tobruk’a geri dönmedi. Arada, Sirte’de konuşlanarak meydan okumasını sürdürdü.

Mişri ve Dibeybe ise önce sert dille Hafter’i suçladılar. Ardından 2022 yılının sonunda parlamento seçimlerinin yapılmasını ve bunun için Haziran ayında hazırlıklara başlanılmasını önerdiler.

Burada önemli bir ayrıntı var. Dibeybe ve geçici ekibinin diğer üyelerinin seçimlere girmesi yasak. Yani Dibeybe’yi doğunun adayı olarak görmek yanlış. Mişri ile Dibeybe arasında da sıkıntılar var. Onları bir arada tutan Hafter karşıtlığı.

Dibeybe’nin üçüncü bir güç olarak ortaya çıkabileceğini düşünenler de az değil.

***

Ukrayna’daki savaş, NATO’daki gerilim derken Libya konusu Türk basınının ilgisinin biraz dışında kaldı sanki. Silahlı çatışmaların doğrudan içinde bulunduğumuz bir bölgeyle ilgili bu sessizlik düşündürücü. Türkiye’nin doğrudan müdahalesi ile sağlanan bu barış sürecinin çökmesi, Türkiye’nin yine Libya girdabına girmesine yol açacak hiç şüphesiz.  

En önemli konu Doğu Akdeniz politikamızın merkezindeki deniz yetki alanları anlaşması. Libya’nın seçilecek yeni hükümetinin bu konudaki kararı Türkiye için çok stratejik.

Ticari konular da var. Sadece son bir haftada gelen iki haber, bu konunun boyutları hakkında fikir verebilir. Önce Albayrak Grubunun Misrata Serbest Bölgesi'nde bir soğuk hava deposu kuracağı açıklandı. Tüm Afrika kıtasına transit ticareti hedefleyen gümrüklü bir tesis olacak bu depo. Bir diğer yeni gelişme ise Libya ordusunun TUSAŞ’tan HÜRKUŞ Askeri Eğitim Uçağı alımı kararı. HÜRKUŞ Libya ile ikinci yurtdışı pazarına da açılmış olacak.

Libya’nın kullanılamayan petrol rezervi ve Libya’yı merkez üssü olarak kullanan Afrikalı mülteciler gibi uluslararası boyutları da var konunun.  

***

Gözler Libya’daki çatışmada aktif rol almış ülkelerde.

Türkiye ve Katar’ın Dibeybe hükümetinin, yani barış sürecinin arkasında duracağından şüphe yok. Ve tabi Mişri’nin. Rusya ve Mısır ise Hafter yanlısı Başağa’nın yanında duruyor.

Ukrayna’da çamura saplanan Rusya’nın mevcut durumda ne kadar etkili olacağını bilmek mümkün değil. Hatta Rus desteği ters bile tepebilir zira pek çok ülke Rusya’nın yanında görünmek istemeyecektir. Rusların eksikliğinde Mısır askeri olarak devreye girmek zorunda kalabilir. Bu Türkiye ile Mısır’ın sıcak çatışma ortamında karşı karşıya kalması demek.

Henüz pozisyonu net olmayan kilit ülke ise Birleşik Arap Emirlikleri. Ateşkes öncesi tüm gücüyle Hafter’i destekleyen BAE’nin Dibeybe ile de ilişkileri çok iyi. O yüzden şimdilik bekliyorlar. Tabi Hafter için harcadıkları milyonlarca doları bir kalemde silip atmaları da mümkün değil.

BAE’nin suskunluğu Türkiye için iyi haber. Libya’daki gelişmelerin Türkiye’nin BAE ile başlattığı açılım politikasını doğrudan etkileme potansiyeli yüksek.

Bir de bölgeyi Afrika'daki etki alanına entegre etme hayalleri kuran Fransa var. Fransa’nın hem sahadaki aktörlerle ilişkilerini, hem de Fezzan merkezli yeni bir güç merkezi yaratmaya çalıştığı yolundaki iddiaları iyi izlemek lazım. Fransa ve Yunanistan Doğu Akdeniz denklemindeki konumu dolayısıyla da Libya’yla doğrudan ilgili.

***

Biraz uzatma pahasına SADAT konusuna da değinmek lazım.

Uluslararası camia SADAT’ın Libya’da etkin olduğunu düşünüyor. Hatta CHP milletvekili Turan Aydoğan, Türkiye’nin Libya ve Suriye’deki faaliyetlerinden dolayı BM’de savaş suçu yargılamasıyla karşı karşıya olduğunu ve SADAT’ın da bunun bir parçası olduğunu iddia etti. Bu açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “SADAT’la ilgim yok” açıklamasıyla birlikte okuyanlar oldu.

SADAT ise Libya’da kesinlikle çalışmadıklarını söylüyor. İnandırıcılıkları ise politik iklime bağlı. Kuruluş amacını İslam ülkelerindeki resmi güçlere eğitim, danışmanlık ve donatım hizmeti vermek olarak açıklayan ve hatta tedhiş, bombalama ve gayrı nizami harp benzeri eğitimler verdiklerini kabul eden bir yapının kendini sadece sözle savunması mümkün değil. Üstelik Libya, SADAT’ın logosunda yeşil renklerle işaretledikleri hedef ülkelerden biri. Türkiye’den giden silahlar ve yabancı savaşçılar benzeri konular da yine SADAT’ı içine çekme potansiyeline sahip.

Hafter yanlılarının olası bir zaferi Türkiye’nin başını ciddi ağrıtabilir.  SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi’nin “tüm hizmetlerini Milli Savunma Bakanlığı’na, Dışişleri’ne, MİT’e ve Cumhurbaşkanlığı’na sorduktan sonra hayata geçirdikleri” açıklaması ve bu açıklamanın henüz “sert bir dille yalanlanmaması,” üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Erdoğan’ın “benimle alakaları yok” sözlerini de boşa çıkartan bir söylem bu.

***

Kısacası Libya’da tansiyon hala yüksek.

Mevcut ortam, seçimler yapılabilse bile ülkenin birleşmesinin pek de mümkün olmadığını gösteriyor.

Ancak barış için bir şans varsa, Libya'yı silah, insansız hava araçları ve paralı askerlerle dolduran yabancı güçlerin siyasi sürecin devam etmesine izin vermesi şart.  

Ama içinde Türkiye’nin de olduğu bu güçlerin Libya'ya yatırdıkları muazzam kaynaklar göz önüne alındığında umut yaratan bir tablo yok önümüzde.

Epeydir diğer gelişmelerin gölgesinde kalan Libya kendini şöyle bir hatırlatmış oldu.

Uluslararası camia ise en azından bugünlerde yeni bir sorunla uğraşmak istemiyor.  

Sosyal medyanın literatüre kattığı o nefis ifadeyle “Bir dur Allah aşkına, ortam zaten gergin” diyorlar adeta.

Ama Libya’nın eninde sonunda yine manşetlere çıkacak. Beraberinde Türkiye’yi de taşıyarak.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar