Mesut Özil, Falcao ve vizyonsuzluk

Transfer hacminin 2,5 milyar avro azaldığı, PSG’nin bonservissiz oyunculara yöneldiği ve Real Madrid’in belki de tarihinde ilk kez maaş indirimine gittiği, ödemek için kredi çektiği bu dönem unutulmayacak...

Geçtiğimiz ay açıklanan Deloitte Football Money League 2021 (DFML) raporu 2019-2020 sezonuna iktisadi açıdan ışık tutuyor. En çok gelir sahibi 30 kulüp açıklanıyor, ilk 20’sinin detayları veriliyor.

Gideri döviz geliri TL olan, üstelik Avrupa’da başarısız ülke kulüplerimiz tabii ki listeye giremediler.

- Geçtiğimiz sezon Dünya’nın en zengin 20 kulübünün gelirleri 1.1 Milyar Avro geriledi (Toplamda 8,2 Milyar Avro)

- Önümüzdeki sezon toplam gelir kaybının 2 milyar avro olması bekleniyor. 

- 2018-2019 sezonunda ortalama 464 Milyon Avro gelir elde eden bu 20 kulübün 2019-2020 sezonundaki ortalama geliri ise 409 Milyon Avro’da kaldı.

- Ticari gelirler 105 Milyon Avro arttı. Ancak yayın gelirlerinde 937 Milyon, maç günü gelirlerinde seyircisiz oynanmış ve iptal edilmiş müsabakaların dolayısıyla 257 Milyon Avro zarar edildi.

- Bundesliga diğer majör liglere nazaran daha erken başladığı için yayın gelirleri bu finansal takvim yılına dahil edildi. Ancak kupayı kazandığı Şampiyonalar Ligi'ndeki mart sonrası maçları dahil edilmedi.

- PSG Şampiyonalar Ligi finali oynamasına rağmen Fransa’da ligler oynanmadığı için 2 sıra geriledi.

- En fazla zarar eden kulüp Manchester United. 132 Milyon Avro…

- Kar eden 2 kulüp var: Zenit ve Everton. 

- Bayern Münich ve Liverpool zarar etmesine rağmen sırasıyla 3. ve 5. sıraya yükseldi. 

Türkiye, Big Five ve diğerleri:

2017 yılında hem Fenerbahçe hem Galatasaray ilk 30’da yer aldı. 2019 yılında ise Beşiktaş benzer yerde konumlandı. 4 büyüklerin son 8 yılda toplam borcu yüzde 579 artarak 14 milyar Lira seviyesine çıktı. Bu durumda değil anapara, sadece faiz ve kur farkından oluşan zararı bile ödemek mümkün değil. Vaziyet bu kadar vahimken ek gelir kazanmak için gelen hiçbir fırsat değerlendirilmiyor. Örneğin Falcao ve Özil formaları transferler gerçekleştikten hemen sonra yurt dışındaki çeşitli ülkelerde satışa sunulmalıydı; herkesin aklına gelebilecek bu basit reklam ve gelir imkânının organizasyonunu dahi yapmaktan aciz durumdayız.

Kulüplerin ortak akıl eksikliğinin dışında TFF de sınıfta kaldı. Federasyon yönetim kurulu üyelerinden kimilerinin zaten büyük bir hevesle orada olmadığı biliniyor. En basit başlangıç adımları bile atılamıyor. Bırakın Türkiye Süper Ligi diye bir marka yaratmak projesini, lige özel bir fontun yaratılıp formalar başta olmak üzere tüm ticari sunum ve ürünlerde bunun kullanılması bile sağlanamadı.

Big Five olarak nitelendirilen İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa ligleri her zaman olduğu gibi bu sene de DFML’ye damga vurdu. 30 takımın sadece ikisi bu ligler dışındaki takımlardan. Aradaki maddi farkları kapatmakta güçlük çeken Big Five harici lig takımları, kurulması olası Avrupa Süper Ligi ile iyice darboğaza girebilir.

Başlı başına bir yazıya konu olabilecek bu oluşum ile halihazırda en çok kazanan takımların gelirleri inanılmaz bir oranda artacak. İşte tam da bu ahval ve şerait içinde Türk futbolunun geleceği için endişe duyuyorum. Kulüpler ve Federasyon üstlerine düşeni yapmazlarsa, hele ki bir kulüp olsun Avrupa Süper Liginin havuz listesine sokamayalım, halimiz çok kötü olur. Yeni kurulacak Avrupa Konferans Ligi’yle avunuruz artık. İrlanda kulüplerini yenmeyi Avrupa zaferi görür; Aston Villa İstanbul’a geliyor diye seviniriz...