METİN UÇSUZ…
Arkadaşım üzüntülü haberi bana ilettiğinde, bu şekilde yazmıştı. Yani sonsuz, oldu.
Zaten öz itibari ile uçsuz bucaksız, bir varlık değil miyiz, kendi kendimizi sınırladığımız, önce beden ve sonra tutunduğumuz; eşyalar, mallar, mülkler hepsi gerçek anlamda çöp hükmünde olan, tüm sözde gerçekliklerden, çok daha büyük olduğumuzu, hiç bilemeden.
Her zaman olduğu gibi herkes yaşadığı, paylaştığı anları döküyor sosyal medyaya… Merak etmeyin, uğurlama töreninde de benzer şeyler doluydu, istisnalar hariç.
Bazen düşünüyorum, insanların her gün tükettiği ve atık yerine geçerek dünyayı işgal eden tüketim malzemelerinin geri dönüşümleri ile uğraşırken, sosyal medya içinde, yerli yersiz ve çoğu gereksiz paylaşımların atıkları da, bir gün toplanıp; zihinler, bilinçler ve ruhlar işgalden kurtulabilir mi? Pek, sanmıyorum.
Metin Uca’yı, stand up yaptığı dönemlerde, dolu bir salonda; salonun bir ucundan, diğer ucuna bir ok gibi önce kendini, adeta bir yay gibi fırlatıp geri çeken, diliyle herkese en adaplı şeklinde olguları giydiriveren, zeki, dinamik, akıcı ve bir kuş cıvıltısı gibi sahnesi ile hatırlıyorum.
Ondan sonra en yakın sürede, yaklaşık olarak tam bir yıl öncesine tekabül eden süreçte, Halit Kıvanç’ın uğurlama töreninin ilk gerçekleştiği yer olan, TSYD’de ki konuşmasında, sırasını beklerken tam sağımda dururken, son kez birbirimize merhabalaştıktan sonra tebessümümüz. Sonrası konuşması, onun öğrencisi olduğunu ve burada kalmayacağını, Şubat ayında doğum gününde anacağını söylediği, anı. Ve artık ikisi de yok.
Belki inanmayacaksınız ama Halit Kıvanç’ı, eski Lütfü Kırdar’da anıp, uğurlama törenine geçmiştim. Orada çekimimi yaptım ve Metin Uca’da, tam da oradan CRR’den uğurlandı.
Berhan Şimşek’ten, Mustafa Erdoğan’a. Mahsun Kırmızıgül’den, Yekta Kopan’a. Bennu Yıldırımlar’dan, Cem Davran’a, ayakta izlemeyi seçen, Tamer Levent’e. İsmail Saymaz’dan, Musa Ağacık, dışında belki de bir siyasi partinin Genel Başkanı sıfatı ile resmi ilk cenaze töreninde, Özgür Özel. İBB Başkanının eşi, Dilek Hanım ile isimleri aynı şeride yazılmış ve çelenk dışında, Ekrem İmamoğlu. Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr.Hasan Akgün, yine CHP’den; Aykut Erdoğdu, Mersin MV, Ali Mahir Başarır.
Anılar, söylemler ve de hatıralar, eminim ki yıllar geçtikçe; giderek izi kaybolacak söylemler. Böyle olduğunu bilmese, kendisi de yakılmayı ve tören yapılmamasını, istemezdi.
Metin Uca, duruşu olan bir şahsiyetti. Herkesin, sivri dil, olarak tanımladığı, aslında örnek olunası bir doğruluk, yansımasıydı. Ama bunun için ciddi bir bedel ödemek gerekir. Herkesin harcı değildir. Hele bizim gibi yapmadan yapmış ve atıp tutmamayı tercih edenler toplumunda.
Sunay Akın’ın, sahnede onu anlatırken annesinin, dikiş makinesi ile babasının daktilo sesi arasında büyümenin varlığını, belki kendimle de empati kurarak sağladım.
Dikiş makineleri önemlidir. Türkiye’de hazır giyimin olmadığı ve Türk Kadınlarının ellerinin hünerlerini yarıştırdığı, Cumhuriyet kazanımlarının hala oturmadığı o geçmiş yıllarının kadınlarının, çoğu okula gidemeden, eli nakış tuttu. Zikzak, teğel, biçki-dikiş, tığ, şiş, bu bir kültürdü.
Ben kendimi, hep şanslı hissetmişimdir. İlk Haute Couture, ( Yani “Yüksek Terzilik” anlamına gelen “Kişiye Özel Giyim” olan Fransızca bir deyimdir). Ve yıllar geçtiğinde, Cemil İpekçi yoksa Azra Akın’a Dünya/Kainat Güzellik Ünvanını (2002) kazandırdığında, üzerinde ki kumaşın ne olduğunu, çok iyi bilenlerden ve -Yerli malı yurdun malı bunu herkes kullanmalı-, şiarı ile demlenmiş, kuşakların hayatı algılayışını, ne liberalizm, ne de, ne’osu ile değişemez.
Dikişimiz sağlamdır, her ölüm erkendir ama hayata dolu dolu anlam katanlar için zaten yaşanmıştır. Dikkat edin, az yaşayanlar, hayata hep çok şey katanlardır ki onlar; bunu bilircesine ve belki bir iç sesi yankılanması gibi hayatlarına ansızın geçiverirler.
Yaşamlarında ki her olayda, ruhunun bir karbon kâğıt ile geçişi ve yansıması vardır. O yüzden herkes üzülüyor, çünkü Metin Uca, çoğunluğun söyleyemediğini söyledi!
Hem de en zoru ile yaptı; ustaca, zekice ve en zoru, kara mizah ile.
CRR Salonunun tam ortasında, naşı üstünde yükselen, sempatisi olduğu -Fenerbahçe Futbol Takımının formasının- sırt kısmında yer alan, “Halley” (Kuyruklu yıldız. Güneş sistemimiz içerisine, en son 1986 yılında girmiş, İlhan İrem’e ilham olmuştur. Hesaplara göre 2061’de görülecektir. Tabii bu kısımlar, sadece –İstikbal Göklerdedir-yazısını takip edenler için yazılmıştır!) yazısına bakarken, arkadaşım bana Fenerbahçe Spor Kulübünün, mesajını iletiyor.
O an öğreniyorum, diğer adının, “Hakkı”, olduğunu.
Metin Uçsuz bir hızla, her şeyin hakkını vererek yaşadı, ne mutlu ona! Anıları içerisinden paylaşılan ve büyüdüğü, bir apartman dairesinin en üst katından merakla dışarıyı gözlemlerken; annesinin sürekli “Aman dikkat et!” sözleri yüzünden, kendisinde oluşan, yükseklik korkusunu, büyüdüğünde ama içindeki çocuğu çocuk bırakarak, bir gökdelenin tepesinden beline bağladığı halatlarla aşağıya sarkmadan ablasına haber verip, sonrasında annesinin de televizyondan öğrenirken artık nasıl bir ruh halinde olduğunu rahmetlinin, siz tahayyül edin. Ve böylelikle, bunu da kendi kendine yenmiş bir insan.
Yani korkusuz ve kimseye eyvallahı olmayan. Eğriyi ve doğruyu, zeki insanların kavraması çok kolaydır. O yüzden kendilerine göre yaşarlar, sisteme göre değil! Kendilerine özgü ve özgün bir sistemleri vardır. Zaten herkesin kendini bulma hikâyesi de böyle oluşmaz mı? Siz, kendi varlığınızı ortaya koyarak var olurken; başkalarına da bütünsel anlamda, örnek olursunuz.
İşte bu yüzden Uçsuz, Metin Hakkı’da, biraz da kendinizi, kendimizi gördük, bulduk.
Yurt dışından gelen çocukluk arkadaşı, kendisinin çocuk yanından ve onu özleyişinden gözyaşlarına hâkim olamadan bahsederken, Sunay Akın teselli etmek adına, çok güzel bir söz söyledi:
“Sakın üzülme ve çocukluğunu hiç kaybetme! Çünkü özgürlüğünü kaybetmiş çocuğa, büyük, deniyor!”
İçindeki çocuğu hiç öldürmeden, tıpkı bir çocuğun kural tanımaz ve dümdüz olduğu hali ile çekinmeden, utanmadan ve hatta kaybedecek hiçbir şey olmadığının zenginliği ve yaşamanın heyecanı ile, her gün ve her salise yeniden öğrenmenin ve keşfetmenin heyecanı içinde hayata sarıldı.
Tüm kalanlardan en anlamlı sözü, konuşması en sonda yer alan Cumhuriyet Halk Partisi yeni Genel Başkanı, Özgür Özel’den geldi.
“İlk görüşmemizde ikimizde birbirimize aynı şeyi söyledik-biliyor musunuz, ben size hayranım!-. İşte hepimiz gerçekten, yükseklik korkumuzu aşmak için bir gökdelenin tepesinden atlamayı göze aldığımız, o zaman, birçok şeyi aşabileceğiz!”
Kattıkların için teşekkürler, Metin Hakkı Uca.
Seni ben hep; heyecanlı, dinamik, bir çocuk telaşında ve hep neşeli ve hep gülümseyen yanınla hatırlayacağım.
Yorum Yazın