Bu hafta bizi yanıltan ilanları konuşacağız sizlerle. Ama öncesinde canımı acıtan, hepimizi ve geleceğimizi de etkileyecek olan bir çevre sorunu ile başlamak istiyorum.
Büyükçekmece, 1970 yılından beri bölgede yazlığı olan bir ailenin ferdi olarak kendimi bildim bileli yaz aylarımı geçirdiğim yerdir. Bu nedenle Marmara Denizi’ne dair haberler hep evimizde gündem olur, çocukluğum boyunca denizlerde kirlilik diye başlayan her haberin getirdiği ‘eyvah yazın denize giremeyecek miyim?’ tedirginliği de dün gibi aklımdadır. Hal böyle olunca öncelikle Marmara Deniz’inin imdat çağrısına değinmek istedim.
Büyükçekmece güzel bir yaz gecesi sıcaklığında bir sürü anı barındırır bende ve dilerim ki geleceğimde de var olmaya devam etsin. An itibariyle müsilajın görsel etkilerinin bazı bölgelere göre kısmen daha az hissedildiği, benim için kocaman bir değer olan bu ilçe aslında Marmara Denizi’nin ufacık bir kıyısı. O yüzden biliyorum ki ben Marmara Denizi çevresindeki 7 ilden birinde yaşayan yaklaşık 30 milyon vatandaştan sadece biriyim.
Ve farkındayım ki bu felaketin hem mağdurları hem de nedenleri arasındayım. Yani kendimiz edip kendimiz buluyoruz, kabul etmeliyiz bunu hep beraber yaptık. Bizim yüz yılımızda bizim tüketim çılgınlığımız ve vurdumduymazlıklarımızla…
Şimdi belki telafi zamanıdır
Felaket çanları gibiydi tüm deniz canlılarını ve tüm ekolojik dengeyi tehdit eden müsilaj denen salyanın Marmara Denizini istila edişi. Sadece yüzeyden görüntüler bile tedirgin ediciyken, o yapış yapış cismin denizin 25 metre altına kadar indiği gerçeği yönetenleri de tedirgin etti ve bugüne kadarki en büyük deniz seferberliğini getirdi. Geçtiğimiz Salı günü itibariyle denizden müsilaj toplanmaya başlandı. Sanırım şu ara bu çalışmaların sonucunu hızla almak ve dip florasının en az zararla kurtulması en büyük temennimiz.
Toplanan salyalar, karaya çıkarılıp belediye bertaraf tesislerine gönderilecek. Peki ama biz ne yapacağız? Bu seferberlikten beklentim vatandaşlardan da çevre için destek istenmesi. Umarım bu seferberlik; günü değil, geleceği kurtarır ve doğaya karşı sorumluluklarımızı öğrenmemize vesile olur.
Köşemin gayrimenkul üzerine olduğunu biliyorum ama taşınmazların değer taşımaları için üzerinde sağlıkla nefes alınabilen coğrafyalarda olmaları gereklidir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Marmara Deniz’'nin çevresindeki emlak hareketlerine dair farklı haberlerle sık sık karşılaşacağımızı düşünüyorum. Malumunuz bu güne kadar İstanbul’a yakın sayfiye yerlerine olan talep oldukça fazla idi. Marmara Denizi’nin sağlığı bu durumu nasıl etkileyecek ilerleyen günlerde birlikte göreceğiz.
Gel gel yapan ilanlara dikkat!
İnternette bir kere olsun tatil ya da kiralık yazlık ev aradıysanız yandınız. O saatten sonra karşınıza sürekli ilanlar gelmeye başlayacak, üstelik tıklamadan geçemeyeceğiniz kadar cazip ilanlar. Aman cazibesine kapılmayın. Araştırmadan sorgulamadan hiçbir ödeme yapmayın. Bir şey benzerlerinden daha ucuzsa şüphelenin ancak normal fiyatlarda da benzer senaryoların olabileceğini unutmayın. Geçtiğimiz günlerde haberlerde de yer aldığı haliyle; dolandırıcılar online rezervasyon sitelerini birebir kopyalayıp tatil planı yapmak isteyenlerin paralarını ve kart bilgilerini çalıyor. Uzmanların önerisi şu; girdiğiniz sitenin güvenilirliğinden emin olun, ödeme platformlarına ilan sayfasından değil, internet sitesi üzerinden erişim sağlayın. Gün geçmiyor ki şeytanın aklına gelmez denen dolandırıcıların aklına geliyor. Bunlardan biri de emlak ofisi adı altında vatandaşı kandırmaya yönelik sahte ilan yayınlayanlar. Bir kısım bunun müşteri çekmek için yapılan masum bir taktik olduğunu düşünse de ben karşı taraftayım.
Kader manzaralı ev
Konuya dair bir anı paylaşmak isterim; 2000’li yıllarda manzaralı ev ilanları sayfasında yer alan kader manzaralı ev merak uyandırıcıydı. Emlakçının kader manzaralı daire olarak ilana koyduğu mülke gittiğimizde ise mezarlığa bakan bir ev ile karşılaşmıştık. İlan yalan değildi Şile’deki ev denize yakındı ama mezarlık manzaralıydı. Espirili bir ilandı ancak zaman içinde işin de ilanların da rengi çok değişti.
Paranızı da vaktinizi de kaptırmayın
İnternette ev arayan çoğu kişi için süreç şöyle işliyor. Emlak ilan sitesinde çok vakit geçiyor, alternatiflere bakılıyor, elemeler yapılıyor, bazen çok beğeniliyor belki de en makulü bulunuyor ama üzerine düşünülüp, plan yapılıyor. Sonra ilan aranıyor, telefonda bilgi alınıyor ya da emlak ofisine gidiliyor. Buraya kadar her şey normal işliyor ancak sonrasında karşımızda talip olduğumuz mülkü bulamıyoruz. İşte bu noktaya dikkat! Emlak ofisinde ya da telefonda ısrarla farklı gayrimenkuller öneriliyor. Daha yüksek fiyatlı, daha kötü durumdaki, bambaşka muhitteki alternatifler sıralanıyor. Danışmanın performansına göre kanmak ve başka mülke yönelmek de var, belki yeni mülk sizi tatmin edecek ama bilin ki kandırıldınız. Bir olta atıldı ve siz oltaya takıldınız. Sonuç ne olursa olsun bu kişiler emlak danışmalığı adı altında sektörlerine büyük zarar veriyorlar. Memnuniyet küçük ihtimal, iyi ihtimalle paranızı kaptırmasanız bile vaktinizi ziyan edeceksiniz.
Markalı emlak ofisleri daha mı güvenilir?
Herhangi koşul altında olursa olsun doğrusu evi görmeden ödeme yapmamak, kaparo vermemektir. Ancak bazı gayrimenkullere de anında alıcı çıktığı gerçeği var. Asla kaçırmak istemediğiniz bir mülk için kapora bırakmanız gerekiyorsa, o kaporayı kime bıraktığınıza dikkat edin! Burada sizi hasbelkader bir yer kiralayıp, tabela asıp, kendini emlak ofisi ilan eden yetki belgesiz iş yapanlara karşı uyarmak istiyorum. Bu konuda önerim bölgesine hakim, bilinen kişilerin işlettiği saygın ofislerin yanı sıra, markalı emlakçılar olarak adlandırılan çoğu zaman bir merkeze bağlı ama kendi içinde özerk, pek de düşük olmayan franchisee bedeli ve yatırım maliyeti ile işe başlamış emlak ofislerine yönelmeniz olacaktır. İlk akla gelen Turyap, Remax, Coldwell Banker vb. markalı ofislerle iş yaptığınızda çözülemeyen herhangi bir sorun halinde karşınızda hakkınızı aramak için başvuracağınız bir de genel müdürlük oluyor. Üstelik buralara sahte ilan, kandırılma gibi büyük sebepler dışında farklı memnuniyetsizliklerinizi de iletebiliyorsunuz. Bu merkezler franchisee’lerine isim hakkını kaybetmeye varan cezalar uygulayabiliyor.
Yine de işin doğrusu evi görmeden, mal sahibi ile sözleşme imzalamadan hiçbir ödeme yapılmamasıdır.
Sağlıkla kalın,
İyi pazarlar.
Yorum Yazın