CNN Türk Televizyonunda Ahmet Hakan’ın programına katılan Süleyman Soylu, yıkılan binaların müteahhitleri ve soruşturmalarla ilgili, “80’in üzerinde tutuklama gerçekleşti. Sorumlular elbette yargı önünde hesap verecektir” dedi.
Zaten depremin ilk günlerinde Diyarbakır’da konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Önceliğimiz enkaz altındaki insanlarımızı kurtarmak. Arkasından yargı süreci devam edecek. İhmali, kusuru olanlar varsa hepsi hesabını verecek.” demişti.
Soylunun açıklamalarının üzerinden henüz iki gün geçmeden, 18 Şubat itibariyle tutuklanan müteahhitlerin sayısı 133’e çıktı.
İlk olarak 11 şubatta, yani “enkaz altındaki insanlarımızın kurtarılmasının öncelikli” olduğu sırada; Hatay’da yıkılan Rönesans Rezidans’ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun tutuklandı.
Güzel… Ama müteahhitler neden tutuklanıyor? Yani, şimdi neden tutuklanıyor? Tutuklamalarına sebep binalar depremden bir gece önce, mantar gibi yerden bitmedi ki.
***
Ankara Gar Katliamından sonra NTV’nin canlı yayınında soruları yanıtlayan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'de bulunan canlı bombaların isim listesinin ellerinde olduğunu belirterek “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız" demişti.
Müteahhitlerin durumu da böyle mi? Depremde hangi müteahhidin binası yıkılacak biliyoruz ama bina yıkılmadan tutuklayamıyoruz … gibi mi?
Depremde yıkılan binaların, depremde yıkılacakları, depremden önce bellidir.
Demek ki; İstanbul müteahhitleri, ancak binaları depremde yıkılırsa, sorumlu olacaklar. Denetimlerle anlaşılabilecek yapı kusuru olan binaların müteahhitlerini, şimdiden tutuklayamayız.
O zaman felaketin sorumlusu bina değil, deprem. Çünkü deprem olmasa, sorun da yok. Deprem de zaten kader planı…
E, o zaman müteahhitleri niye tutukluyoruz?
***
Peki, müteahhitleri tutukladık… Suçu tek başlarına mı işlediler?
Binaları tek başlarına mı diktiler? Arsayı kendileri imara açıp, zemin etüdünü kendileri yapıp, projelerini kendileri mi onayladı? Temeli kendileri kazıp, betonu kendileri döküp, “Güzel yaptık, burada oturulur.” diye kendileri mi onay verdi? “Kendimize ruhsat verelim, proje tamam olsun.” deyip iskân belgesini kendileri mi düzenledi? Tabii ki hayır.
Yapı Denetim Yönetmeliğe göre, her binanın denetlemesi gerekir. Bu işi Yapı Denetim firmaları yapar. Denetim süreci; projenin kontrolünden, iskân belgesine kadar her aşamayı kapsar. Tüm süreçler, kontrol edilip tutanaklarla tespit edilir.
Denetlenen süreçler, belediyenin yapı kontrol müdürlüğünce de onaylanması gerekir. Yoksa, bir sonraki aşamaya geçilemez.
Müteahhittin usulsüzlük yapması; farklı birimlerle, organize bir iş birliği gerektirir. Ancak bu durumda depremde yıkılabilecek bir bina yapılabilir.
Bir de oturulmaması gereken, yıkılması gereken, ruhsatsız yapılara ikide bir imar affı çıkartılırsa… o binalar da depremde yıkılır. Yani depremde yıkılabilecek bina yapmak o kadar da kolay değil.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), depremlerin ardından yayınladığı ön değerlendirme raporunda; 2018 yılında çıkartılan imar affı, söz konusu yıkımların başlıca etkeni olarak gösterilirken, denetimsizlikten de bahsediyor.
Tutuklanan müteahhit, savcılık ifadesinde “Rönesans Rezidans'ın zemin etüdü yapılmış ve sağlam durumdaydı. Tüm ruhsatları alındı hem belediye hem yapı denetim firması tarafından bizzat yerinde gerekli numuneler alınmak suretiyle gerekli incelemeler yapıldı, kontrolleri sağlandı. Bu aşamalarda hiçbir sıkıntı çıkmadı.” derken denetim ve onay süreçlerinde işbirliği içinde bulunduğu diğer birimlerden söz ediyor.
O zaman, niye sadece müteahhit tutuklanıyor?
***
Depremde yıkılan yollar ayrı bir konu. Ama tutuklanan yol müteahhidi olmadı. Olduysa, ben duymadım. Yollar; pikniğe gidelim, bayramda seyranda, dokuz günlük tatillerde memlekete gidelim… diye yok. Yağmur yağar yol çöker, deprem olur yol çöker, rüzgâr eser yol çöker. Her felaket anında yollar kapanacaksa... felaket bölgelerine ulaşılamayacaksa, o yollar niye var?
Yolların çökmesinde de İhmali, kusuru olanlar hesap vermesin mi?
***
Süleyman Soylu aynı programda ayrıca “Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi. Fakat Kahramanmaraş hattı da bizim için önemli alanlardan bir tanesiydi.” diye bir şeyler söyledi. Yani deprem yanlış yerde mi olmuş… nerede olacağını mı bilememiş? Ben bilemedim. “İstanbul’da olsaydı biz hazırdık, biz oraya çalıştık, çalışmadığımız yerden çıktı.” mı demek istedi? Onu da bilemedim.
Hatay’daki müteahhitler “Bizim de hazırlığımız İstanbul depremiydi. Deprem İstanbul’da olsaydı Hatay’da tek bir bina yıkılmazdı” dese, Soylu’nun dediğinden çok mu farklı bir şey demiş olurlar? Onu da bilemedim.
***
İstanbul valiliği, deprem riski olduğu tespit edilen 93 okulun 20 Şubat Pazartesi tahliye edileceğini bildirdi.
Benzer bir haber de Çorlu’dan: “Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde deprem riski olan beş okul tahliye edilerek öğrenciler sağlam yapılı başka okullara nakledilecek”
Bu okullar geçen hafta da riskliydi, geçen ay da riskliydi. Maraş depremi hatırlatmasa, öğrenciler okullarına gidip gelecekmiş.
Deprem Maraş’ta değil de; Süleyman Soylunun hazırlık yapıyor olduğu İstanbul’da olsa, öğrenciler riskli binalarda yakalanacakmış depreme.
Hatay’daki müteahhitler “Bizim de hazırlığımız İstanbul depremiydi. Deprem İstanbul’da olsaydı Hatay’da tek bir bina yıkılmazdı” dese Koptummm ?