Stokçuluk suçtur, hatta haramdır ama çoğunlukla karaborsa kelimesiyle birlikte kullanılır. Yani stokçuluk ifadesini tanımlamak gerekirse şöyle bir şey çıkar ortaya, "Bir maldan önemli bir miktarı toplayıp, alın arzını engelleyerek fiyatının yükselmesini sağlamak ve yüksek fiyattan satmak"
Bugün durum acaba bu mudur? Yani aslında fiyatların yükseleceği falan yoktur, ekonomimiz dövize bağlı değildir, dövizin yükselmesi fiyatlara etki etmemektedir de stokçular mı fiyatların yükselmesi için böyle bir oyun oynamaktadır. Yoksa stokçular fiyatların yükseleceği bilgisinden mi hareket etmektedirler. Elbette aynı stokçuluk döviz konusunda da söz konusu olabilir ve bu durum bir sarmala dönüşmüş olabilir. Sattığı malı aynı fiyatla geri alamayacağını düşünen kişi o malı satmaz, bu da fiyatları bir daha artırır.
Aynı şekilde faiz de haramdır tartışmasız. Faizin haram olduğu gerçeği bir tarafa onu haram kılan nas infak etmeyi de farz kılmış.
Yani "İhtiyacından ve ihtiyatından arta kalanını dağıtmayı" Eğer infak ayetleri uygulansa zaten kayda değer parası olan kimse faize yatıracak para bulamaz sanırım. Ama yok öyle bir şey. Öyle bir şey yok ama enflasyon var. Enflasyon üç kuruş para biriktiren mesela hayali olan evi arabayı almayı hayat hedefi haline getirmiş sıradan vatandaşı biriktirdiği parayı korumaya yönlendirir. Ya altınla, ya dövizle ya da faizle. İşte bu da bir sarmala dönüşür, enflasyon ya da enflasyon beklentisi varsa yatırım araçları, üretim araçlarından farklılaşır. Üretime aktarılamayacak seviyedeki birikimler kendiliğinden bu tip yatırım araçlarına gider.
Mesela 20 gün sonra çekilecek Milli Piyango da Nas'la kesin olarak yasaklanmıştır. Belki faizi nominal ve reel faiz olarak ayırıp enflasyon oranına göre bir anlatımla bir çıkış yolu bulabilirsiniz ama lotarya için böyle bir izah dahi bulamazsınız. Ama mevzusu bile edilememektedir. Her gün yayın yapan ve yasal düzenlemelerle kontrol edilen tv lerde her gün bir başka günahın önü açılmakta, bir başka erdem yerle bir olmaktadır ama engellenmek yerine ödüllendirilmektedir ki bu da bir sarmala dönüşmüş olabilir.
Üretim cazip hale getirilmedikçe yani üretici kazandığı paranın yarısından fazlasını vergi olarak vermeyeceğini bilmedikçe yüksek birikimler de kolay yöntemi seçer. İşte bu da bir sarmaldır.
Enflasyonist ekonomilerde faiz sıradan insan için bir korunma yöntemidir. Ancak o faizler enflasyonun altına düşerse yani reel olarak negatif olursa insanlar kendi parasına güvenini doğal olarak kaybeder, neticede bu da bir sarmala dönüşmüş olabilir.
Üretim, istihdam ve ihracat eksenli bir ekonomi modelini tercih etmeye aklı başında hiç kimse itiraz etmez. Bu kelimeler tıpkı barış, özgürlük eşitlik falan gibi evrensel kabul gören büyülü sözcükler neticede. Ama işte ikinci kısımda yer alan sözcüklerin pratik karşılığının zor olması gibi birinci kısımda yer alanlar da ciddi bir ön hazırlık gerektirir. Öncelikle yatırımcının ön görebileceği bir siyasi ve ekonomik iklim gerektirir. Üreticinin üretip satacağı malın, aramalarının da sabit ya da saniye yakın bir fiyatla üreticiye ulaşabilmesi gerekir. Yatırım ve işletme maliyetlerinin en azından tahmin edilebilmesi gerekir. Daha da birçok şey gerekir de liste uzun. Mesela başta gübre ve akaryakıt fiyatlarının bu kadar yükseldiği bir ortamda nasıl bir tarımsal üretim ve ihracat beklenmektedir insan merak ediyor. Burada da durum bir sarmala dönüşmüş olabilir.
O bakımdan yakın gelecekte biz bize yetecek üretim yaparsak dua edelim. Zira Sayın Cumhurbaşkanımız tıpkı yukarıdaki örnekler gibi Nas'a başvurdu ve bize sabrı tavsiye etti. Doğrudur Nas'ı tartışacak değiliz. Ama yine de bi de bir hatırlatma da bulunalım
“Bu Kur’ân, insanlara bir açıklama, muttakilere yol gösterme ve bir öğüttür.” (3/Âl-i İmran, 138)
Yani muttaki olmayanlar, haramdan, şirkten sakınmayanlar hariç bütün insanlar için. Yani bir kısmı için değil. Elbette sakınmayanlar müstesna.
Yorum Yazın