NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak bilinen Türk Silahlı Kuvvetleri iki aydan fazla bir süredir Genelkurmay Başkansız. Bunu okuyunca şaşırdınız mı? Şaşırmayın burası Türkiye. Her şey olabilir. Artık şaşırma eşiğini aşmış olmanız gerekiyor.
Efendim, 28 Mayıs seçimleri sonrası Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar TBMM’ye milletvekili seçilip Milli Savunma Komisyonu Başkanı olunca Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabinesinde Milli Savunma Bakanı olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’i atadı. Dolayısıyla da TSK’da Genelkurmay Başkanlığı boş kaldı. Bu göreve “idareten” Kara Kuvvetleri Komutanı Musa Avsever “bakmakla” görevlendirildi.
Düşünebiliyor musunuz? Mazallah bölgemizde bir savaş çıksa TSK’da “idareten” bir Genelkurmay Başkanı var. Neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
YAŞ TOPLANIYOR
Neyse ki bu hafta Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplanarak yeni Genelkurmay Başkanı’nı belirleyecek. Ordudaki terfiler ve emekliler listeleri yapılacak.
Ankara’dan gelen haberlere göre yeni Genelkurmay Başkanlığı için iki güçlü isim var. Bunlardan birincisi halihazırdaki Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever. Diğer isim ise İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak. Genelkurmay Başkanlığı için iki adaydan daha söz ediliyor. Bunlar da Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ali Sivri ve Genelkurmay İkinci Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu. Ancak alınan duyumlar ibrenin İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Gürak’tan yana olduğu.
Öte yandan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu’yla Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Gülan’ın görev süreleri devam etmesine rağmen ola ki emekliye ayrılmaları durumunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için Kurmay Başkanı Koramiral Aydın Şirin’le Donanma Komutanı Koramiral Kadir Yıldız’ın isimleri ön planda. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda ise Muharip Hava Kuvveti Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’ndan söz ediliyor.
“ÖLÜ ORDUNUN GENERALİ”
Bunları yazarken nedense aklıma yıllar önce okuduğum bir roman geldi. İsmi “Ölü Ordunun Generali”. Yazarı Arnavut şair ve yazar İsmail Kadare. İsmail Kadare romanda İkinci Dünya Savaşı’nda Arnavutluk’u işgal eden İtalyan askerlerinin cesetlerini savaştan 20 yıl sonra almaya giden bir İtalyan generalin öyküsünü anlatıyor. Generalin görevi askerlerin kemiklerini toplayıp İtalya’ya götürmektir.
General yanında bir rahiple Arnavutluk’a gider. Romanda generalin de rahibin de isimleri yoktur. Generalin elinde bütün ölülerle ilgili bilgilerin bulunduğu uzun bir liste vardır. General savaşın yaşandığı yöreleri ve cepheleri arar, hepsini bulur. Oralarda uzun araştırmalar yapar.
Ne yazık ki bir çok yerde cesetlerin kemikleri birbirine karışmıştır. General bunları tek tek toplar. Yanında getirdiği torbalara yerleştirir. İtalya’ya gönderir. Bir yandan da kendini ölü bir ordunun generali gibi hisseder. Görevini yaparken savaş döneminde Arnavutluk’u işgal eden İtalyan komutanlara öfkesi kabarır. Çünkü kendi görevinin, savaşmayı bilmeyen eski komutanların beceriksizliklerini kapatmak olduğunu bilmektedir. Ulusunun onurunu kurtarmak için buradadır ve başarısız komutanların kurbanları olan ölü askerlerin kemiklerini toparlamak çok acı bir iştir. General sonunda görevini yapmanın iç huzuruyla Arnavutluk’tan ayrılır.
İşte böyle. Emret komutanım! Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım!
Yorum Yazın