Tam kırk altı yıl önce Türkiye’de ilk organ nakli gerçekleşti. Gerçekleştiren kişi Prof.Dr. Mehmet Haberal.
Organların hepsi kıymetli, biri eksildiğinde ya da hasara uğradığında ancak varlığının kıymetini biliyor, insan doğası. Sizleri bilmem ama bizim ailede bu yaşandı. Yaşayanların neler yaşadığına(böbrek) şahidim, evlerden uzak. Bir ülkenin organları da aynı şekildedir. Organlar, hasar görmeye başlarsa kangren olmuşsa, organ kesilir bazen de nakil yapılır. Tabii uyumlu verici bulursa.
Hiç kolay iş değil bunlar.
Akşam haberlerine bakıyorum. Ankara’da, simit üç lira. Bir işçi düşünüyorum, en basitinden eskiden boya, badana işine ara verdiğinde iki simit, bir ayran ile öğünü atlardı. Çünkü alnının terinin günlüğü, evladının harçlığı ya da kursağına girecek lokma, belki çok istediği ayakkabıya eklenecek paraydı. Babalar, fedakâr babalar. Madenciler gibi güneş görmeden, covid olduğu belli olmuş arkadaşının çalışmak zorunda olduğu, onun da yanına indiği babalar..
Babalar, bir de analar var!
Yazmaya gücüm yok!
İçim sızlıyor.
Şanlıurfa’da bir anne serum takılı kolunda adliye önünde, öldürülen evladı ve kocası için mücadele ediyor.
Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail Korkmaz, yaşasın ve bağış yaparsam sanki yeni Ali’lerde büyür diyerek, vakıf kurup koşan anne izin bekliyor.
Bir müzisyen annenin evladı, genç yaşta göçüp gidince kahrından kanser olan, geçtiğimiz aylarda ameliyat olan ve dün hakkın rahmetine kavuşan..
Ve genç bir kadın Çilem.
Kadının adı çilem mi?
Organlar tek tek çürüyor.
Fabrika ayarları diyoruz da, ne zaman duyulacak bu ses?
Başkalarına dokunanı umursamayanlar, duyunca mı?
Ya çoklu organ yetmezliğinden gitmek diye bir gerçek var, unuttunuz mu?
Ama olabilir, bilimden uzak kalınca…
Yorum Yazın