Tarihi tarih yapanlar, içinden geçerken tam da gerçekliğini ortaya koyabilenlerdir.
ORHAN KARAVELİ, ADNAN BİNYAZAR, ALEV COŞKUN, DR.TUNCAY ÖVERİM…
İnsanın hayatına girmiş gerçek güzellikler, teklifsiz babacanlıkları iş öğretmenin zarafeti yanı sıra insan olmanın sıcaklığını sunabilenler. Hayatlarımıza giren sayısız insandan farklı çizgiler var yüreklerimizde, tıpkı yüzümüz gibi. O yüzden botoks gibi müdaheleleri tercih etmem, zira her yaşanmışlık, ne kadar insan olduğumuzu, insan kalabildiğimizi anımsatır.
Cumhuriyet kuşağının çocukları her dem başkadır. İşte eksile eksile gidiyoruz, yaşıyoruz derken. Tam da bunu ifade etmeye çalışıyorum. Değerler, tam oturmadığında ya da anlaşılamadığında, gelecek kuşaklara miras da o derece yetersiz ve eksik kalıyor. Bu bazen bilinçli bir aktarım oluyor. Çünkü aydınlık ile karanlığın, hiç tükenmez bir savaşı bu.
İyiler ve kötüler. Sevgi dolular ya da öyleymiş gibi yapanlar. Bir de yalın olanlar var.
Evet, hayat epeydir anlamsızlaştı. Değer biçtiklerimiz, bizi yanıltı. Yanıltmaya da devam edecek, hayat devam ettiği sürece ama bazıları hiç şaşmadı. Hiç ödün vermedi, tıpkı keskin duruşları gibi.
Senenin sonunda çok sevdiğim Dr. Tuncay Özverim beyin kanaması geçirmiş, yalnızlaşmıştım. Onunla geçirdiğim zaman diliminde, buna şahitlik edenlerin, olmayışı esasında türlü geçersiz bahanelerin ardında aslında hiç olmadıklarının da göstergesini sunmuştu. Düşünebiliyor musunuz, hastane odasında derdinizi paylaşacaksınız, bir zamanlar kendilerinin de yaşadığı gibi ama yoklar!
Zenginlik aslında kendin olmaktır. Kendin olduğunca, senin yanında olanlardır. Yaz sıcağında, yeni bir kitap hem de düşüp kaburgası kırıldıktan sonra ki ilk görüşme planlamış ve yapmıştık Dr. Tuncay Özverim ile Orhan Karaveli’ ye. Doymamıştık, daha yolda planlamışken Orhan Karaveli’de, Adnan’sız olmaz! Deyivermişti. (Adnan Binyazar) Aslında, yeniden, anlayabilene, bizi biz yapmaya gelen Pandemi ve üstüne geçireceği, yeni rahatsızlığı bilmeden birlikte yaşadığımız hayata bıraktığımız güzel dakikalar.
Yarın, evine çok yakın, an’ın kıymetini bilerek, evinin bahçesindeki fıskiyelerden ıslanarak geçerken, bahçenin taze kokusu, gün ışığı ve bir filmin içinde gibi kendimizi görüşümüz. Ve o değerlerin sözlerinin büyüsü ve zamana, “hatıra”diye yayılışı. Orhan Karaveli’nin,“Burası, daha güzel eve kapanıp, kalmayalım” dediği, yerdeyiz. İyi ki de oradayız, sonrasında hastane odasında telefonla görüştüğümüz, görüşemediğim noktada yakın dostları; büyüklerimiz başta Adnan Binyazar ve Dr.Tuncay Özverim ile haberini aldığımız, meslektaşımız, büyüğümüz ATA yadigarımız Sevgili Orhan Karaveli. Kendisi ile yaptığım kayıtta, ezan okunuyor, biz Ramazan ayı içindeyiz, o gün Adnan Binyazar’ın da içinde olacağı bir organizasyonu planlamıştık ama Almanya’dan yeni geldiği ve yorgun olduğu için sonraya kalmıştı. Sonraya kalıveren işleri pek tavsif etmem, kim bilir belki tez canlı olmamdan mı yoksa iç sesimi dinlememden mi, bilemiyorum. Sonrasında birkaç eksik buluşma, kapıdan ancak Adnan Binyazar ve eşi Sevgi Hanımla ayak üstü sohbet, merdivenleri çıkamadığı için aşağıda beklemekte olan Dr.Tuncay Özverim. Dahasında ben İstanbul’a gelir gelmez, beni arayan Binyazar Ailesine, ziyaret gittim ama o muhteşem üçlü, ne yazık ki bir araya gelemedi. Adnan Binyazar, farklı sağlık sorunları ile uğraşırken. Üretkenliğine hiç gölge düşürmedi. Yazılarını sizlerle işitse olarak paylaşmaktayım. Keza Dr.Tuncay Özverim’de, dün korka korka paylaşmak durumundaydım zire o ikinci beyin kanamasını geçirdi. Bunları yazarken bile ağır birde yaşarken ki durumu tahayyül edin, eğer edebiliyorsanız. Bunlar yaşanırken, senenin hemen başında zona olmuşum. Doktor, bana neye bu kadar üzüldün, deyiverdi.
Bilmem, neye üzülmüş olabilirim, sizce.
Gerçek insanlara mı?
Yoksa gerçek-miş gibi görünüp, aslında hiç olmamış olanlara mı?
TİRİL TİRİL BEYEFENDİ
“Ne insanlar gördüm içinde insan yoktu” Ama o, hem insan hem beyefendiydi. İyi ki tanımışım. Cesur, yürekli, muhalif. Ve en çok da sevgi dolu. En çok da çağdaş ve en çok da ATATÜRK, insanı.
O beni gerçekten bildiği ve ATATÜRK Kızı olduğumdan hiç şüphe etmediği için elimi fiziken son kez sımsıkı tutuyor. Son kez vasiyetini sadece bana bırakıyor.
Bakın, hayatın bu kadar değersizleştirildiği şartlarda bunlar çok kıymetli.
Karşımda taze ağır bir ameliyattan çıkmasına rağmen sabahın erken saatinden kalkıp hazırlanmış, duşunu almış, bayram günü gibi giyinmiş ve bir kadına nasıl davranılması gerektiğinin bilinci ve bunu da sözleri ile etrafına öğreterek geliyor. Dr.Tuncay Özverim ile beni, kapıya kadar uğurluyor.
“Yine yapalım, yine gelin” diyor.
Üstelik ilk kez de yapmıyor bunu. Çünkü o, beyefendi bir insan. Sade, dümdüz, çıkarsız, yalın. Bunların yanında tarih, yaşanmışlıklar, edebiyat ve insanlık ile bezenmiş zarafeti görüyorsunuz. Defalarca sohbetini dinlediğim, Orhan Karaveli ile bahçede, pasta yerken sohbet ediyoruz. Ben, termostan çay servisi yapıyorum, yardımcısı ile. Dr. Tuncay Özverim ise yeni kitabı, Nazım ve Vera’yı bir araya getirebilmenin düşünden yükseliyor, cümlelerimizde. Ansızın, Orhan Karaveli, o tarihi cümleyi iki kişinin şahitliğinde aktini kılıyor. Bana bir gazeteci olarak güvenmesi şerefinin dışında, kızı gibi saran babacanlığı, yaşamım boyunca beni, ben yapan değerlerim üzerinden yükselecektir. Tıpkı tüm diğer canlarım gibi. “Bunu senin yapacağına inancım tamdır. Sana güveniyorum. Gereken her yere, kişilere söyledim ama dikkate alınmıyor. Bu benim için çok önemli ve en son Sayın. Kılıçdaroğlu ile yakın zamanda telefonla görüştüğümde. –İktidara geldiğimizde söz, biz, Nazım’ı alıp, ait olduğu memleketine İstanbul’a getireceğiz. Ve Taksim’de, Gezi Parkının olduğu alana yerleştireceğiz.” Vatan hasreti ile yaşamayacak. Bu Nazım’ın en büyük arzusuydu. Bunu yaşatmaya çalıştım. Sen, bunu takip edeceksin, sana da benim vasiyetimdir. Nazım, yeter hasret çekti! Demişti. 2021 yazında, İstanbul, Ataköy’de.
Seçime doğru giderken, ne önemli bir sorumluluk var sırtımızda. Hayat, sorumluluklarımız ile yükselmiyor mu? Sustuklarımız ve sahip çıktıklarımız. Bana güvenini boşa çıkarmayacağım, o an orada sözüm, sözünüzdür. Vasiyetiniz, Atatürk temelleri üzerine kurulu eşsiz Türkiye Cumhuriyeti üzerine aydınlıkla yükselecektir.
Elimde gerçek insanlardan kalan anılar. Sağlıkları ile uğraşan yüce gönüllü büyüklerim. Ve güçlü sorumluluklar.
Başımız sağ olsun.
EMEL SEÇEN
Yorum Yazın