Sadık Çelik

Sadık Çelik


Özel-Erdoğan normalleşmesi, Özdil-Özel polemiği, İmamoğlu-Kılıçdaroğlu normalleşmesi

Özel-Erdoğan normalleşmesi, Özdil-Özel polemiği, İmamoğlu-Kılıçdaroğlu normalleşmesi

Ülkenin siyasi manzarası, geçiş dönemlerinin huzursuz sularında yelken açmış durumda.

Normalleşme adı altında sunulan hamleler, acaba gerçekten toplumu rahatlatmak için mi yapılıyor, yoksa mevcut iktidarın oyun alanını genişletmek için mi?

Peki ama hangi normalleşme? Şeffaflığın olmadığı, perde arkasının kamuoyuyla paylaşılmadığı, üzerinde sağlıklı bir tartışmanın bile yaratılamadığı sürecin adı mı normalleşme?

Normalleşme, anayasayı yok sayan, demokrasiyi tramvay gören bir anlayışla nasıl mümkün olabilir? Kılıçdaroğlu'nun bu konudaki çabaları ve tepkileri, yıllar süren genel başkanlık görevi boyunca oluşan derin aidiyet duygusu, partiyi sahiplenme çabası ve emeklerinin boşa gitmesi kaygısından kaynaklanıyor. Türkiye'nin demokrasisi, devlet aygıtı, kurumsal yapısı, hukuk sistemi ve adalet mekanizması ciddi zarar görmüş durumda. Bu yaraların "normalleşme" süreçleriyle sarılması beklenemez; Türkiye'nin derinlemesine dönüşüme ihtiyacı var. Kılıçdaroğlu da bu gerçeği görüyor…

Erken seçimin önüne geçmek, CHP'yi oyalamak, acı reçeteleri yutturmak ve anayasa değişikliği için kurulan tuzaklar... İktidarın muhalefeti düşürmeye çalıştığı oyunlar bunlar… Cumhurbaşkanı’nın, muhtemelen futbolcu geçmişinden gelen, top çevirme taktikleri… 

İktidar zaman kazanmaya ve seçim mağlubiyetini zamana yayarak hafifletmeye çalışıyor. Ana muhalefet partisinin sert muhalefet yapmasının önüne geçmek, onu mümkün mertebe pasifize etmek de gayelerin başında geliyor. Erdoğan, oyunu kendi sahasına çekerek yönetme, muhalefeti de muhalefet olmaktan çıkarma peşinde, Özgür Özel’in bu niyeti başından beri farkediyor olması gerekirdi…

Ekonomi dibe vurmuş durumda ve bu bağlamda iktidar, ekonomik krizin siyasi sonuçlarını yönetme çabasının bir parçası olarak, ”normalleşme" ve "yumuşama" kılıfıyla, günün sonunda ekonominin faturasını muhalefetin üzerine yıkmayı, CHP’yi köşeye sıkıştırmayı hedefliyor.

Zaten Erdoğan'ın, "Ana muhalefetle iktidar partisi arasında siyasi ittifak olmaz. Yumuşama olur, normalleşme olur... Bizim siyasette yumuşama, muhataplarımızın ifadesiyle 'normalleşme' çabası, aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır. Sıkılı yumrukları açacak olan muhalefettir," demesi suçu direkt muhalefete atar nitelikte. Öz eleştiriden eser yok.

İktidarın anomalliklerinin normalleşmesini beklemek zaten büyük saflık olurdu…

Özgür Özel'in buna cevabı, Erdoğan'ın sözlerine mizahi bir ayna tutar nitelikte: "Normal bir açıklama olmamış. Bu açıklamanın da normalleşmeye ihtiyacı var," diyor. Sarkastik tonuyla, iktidarın “muhalefet normalleşsin” arzusunun aslında ne kadar absürd olduğunu vurguluyor.

Sonuç itibariyle, normalleşme umudu, hızlı başlamış olsa da, aynı hızla sona eriyor; ya da balon gibi sönüyor desek daha doğru olur.

***

Özgür Özel-Erdoğan arasındaki “normalleşme” görüşmelerinden sonra bir de CHP heyeti ile Mehmet Şimşek arasında gerçekleşen 4 saat 15 dakikalık görüşme dikkat çekti.

Dünyanın hiçbir yerinde muhalefetin gölge bakanları, görevdeki bakanlarla bu şekilde doğrudan görüşmez. Bu durum, literatürde örneği olmayan bir davranış biçimidir. Bu tür aksiyonlar hem muhalefet partisini daha acemi ve zayıf gösterebilir, hem de mevcut ekonomi yönetimini, birbirinden yanlış ekonomi politikalarını yok yere meşrulaştırır…

Toplantının sonunda, CHP’li Yalçın Karatepe, gerçekleşen bu uzun diyalogun ardından, hükümetin vatandaşa yönelik "acı reçete" yaklaşımında bir değişim iradesinin olmadığını ne yazık ki gördüklerini dile getiriyor.

Keşke bu gerçek, herkes tarafından görülebilse ve anlaşılsa…

Ekonomide samimiyetle ve tutarlı bir biçimde rasyonel zemine dönülmeden, hukuk devleti olmayı başaramadan, adil yargının, ifade özgürlüğünün esamesi okunmazken, bu sözde normalleşmeler nasıl gerçek hayata geçirilebilir ki? Aksine acı reçetelerin biri bitmeden diğeri başlar, geçici çözümler göstermelik yara bantları gibi sunulurken vatandaşın yükünü artıracak politikalar kapıda yığıldıkça yığılır.

Ülkenin iç koşulları her anlamda derin bir onarım gerektiriyor. Ekonomik manzaraya bakıldığında, yüksek enflasyon ve derinleşen bir krizle karşı karşıyayız; yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca insan var. İnsanca yaşam koşullarının da, demokratik bir ortamın da yerinde yeller esiyor.

Diyalog, olumlu bir adım mıdır? Elbette. Ama ya içi boşsa? O zaman sadece kurnaz siyasi manevralara hizmet ediyordur.

"İrtibat" önemli, evet. Kavgasız, usulca konuşmak, bu topraklar için altın değerinde. Ama bu sizin cebinizi doldurmuyorsa, daha da vahimi, elinizdeki azıcık kazanımı da alıp götürme riski taşıyorsa... İşte o zaman durup düşünmek lazım.

İktidar cenahı sizi "bakın görüştüler ama nafile" diyerek köşeye sıkıştıracaksa, o diyalogdan ne hayır gelir?

***

Bugün halkın gündemi net: Daha iyi yaşam standartları, sağlam bir adalet sistemi, özgürlüklerin genişlemesi.

Gerçek normalleşme?

Gerçek normalleşme, ancak bu değerlerle bütünleşerek mümkün olabilir. İnsan olmanın, yüksek menediyetler seviyesinde modern bir hukuk devleti olmanın normali budur.

Yoksa tüm bu diyaloglar, sadece sahnenin tozunu alır, oyun aynı oyundur…

***

Özgür Özel, Erdoğan ile "normalleşme" hamleleri yaparken, diğer yanda gerçek cumhuriyetçilerle "anormalleşiyor" gibi görünüyor. Adeta cumhuriyet düşmanlarını sevindirmek istermiş gibi…

Toplumda, iktidarın ülkeyi felakete sürüklemesine dair yükselen bir farkındalık ve muhalefet varsa, bu, ön saflarda mücadele eden gazeteciler, yazarlar, kanaat önderleri, aktivistler sayesindedir…. Yine ancak onlar sayesinde bu farkındalık yayılabilir.

Cumhuriyet'ten yana, Atatürk'ün kurduğu değerlerden yana net bir biçimde saf tutan Yılmaz Özdil gibi isimlerin toplumsal muhalefetin yaratılmasındaki katkıları inkar edilemez.

Tam da Özdil’in dediği gibi; Özgür Özel'in egosunun aklının önüne geçmemesi gerekiyor…

31 Mart seçimlerinin kazanılmasının, Bursa, Afyon, Kırıkkale, Balıkesir gibi birçok şehrin alınmasının; İmamoğlu ve Yavaş sevgisiyle, Adana, Eskişehir, Mersin, Antalya, Bolu, İzmir gibi şehirlerin belediye başkanlarının çabalarıyla, elbette Kılıçdaroğlu’nun uzun yıllar boyunca parti tabanını genişletmek üzere gösterdiği çabalar, hayata geçirdiği açılım politikaları aracılığıyla ektiği tohumlar sayesinde, CHP’ye oy vermeyecek kesimleri de oy verebilir hale getirmesiyle, aynı zamanda küskün AKP’li seçmenin tepkisiyle mümkün olduğunu unutmaması gerekiyor.

Tam da şimdi iktidarı sıkıştırmak yerine kontrollü muhalefet yolunu seçmek doğru bir strateji değil. Seçim zaferini hovardaca tüketmemek gerek. Halkın kaç yıllık özlemi berhava edilmemeli. CHP’ye oy ve gönül vermiş insanlar, “Biz, siz sarayla normalleşin diye mi oy verdik!?” diye geçirmemeli içinden. 

Seçim yorgunuyuz, doğru, ancak adım adım halk muhalefetini yükseltmek mümkün. Bir erken seçim olacaksa, bunu halk istemeli, CHP değil. Önemli olan halkta o farkındalığı yaratabilmek. Ancak bu, Özel’in pasif, ılımlı, tatlı su muhalifliğiyle pek de mümkün olmayacak gibi görünüyor.

Saraya yanaşarak, bir gün görüşüp, ılımlılık mesajları verip ertesi gün saldırıya geçerek de olmaz. Tutarlılık şart, CHP'nin özüne dönmesi şart! Bağımsız gazetecilerin samimi uyarılarına demokratik bir tahammülle, olgunlukla karşılık vermek bu dönemde daha da önemli.

***

Bir diğer sahne Kayseri’de, oyun ise oldukça karanlık… Kayseri, Pınarbaşı’nda taşlar yerinden oynuyor.

İlçede seçimler yeniden yapılıyor, CHP kazanıyor ve tansiyon yükseliyor. Tam bir güç gösterisi…

CHP'li aday, MHP'nin kurucusu Alparslan Türkeş’in memleketi Kayseri, Pınarbaşı’nda 35 yıl sonra iktidarı MHP’nin elinden aldı. Bu değişim MHP'li eski belediye başkanının kardeşi tarafından silahlı saldırıyla karşılık buldu! Saldırıya uğrayan CHP’li meclis üyesi Şerafettin Bahadır hala yoğun bakımda…

Ülkemizde hukukun üstünlüğünün nasıl kolayca gölgelenebileceğinin, güç zehirlenmesinin, hazımsızlığın ve daha pek çok başka tehlikeli halin en güncel somut örneği.

Kayseri’de bu yaşananlar ilk değil. Daha önceki yıllarda da benzer pek çok olay yaşanmış, yaşanıyor.  Ülkü Ocakları'ndan bir grubun belediyeyi basması, yerel televizyon kanallarında yayınların basılması, gazetecilerin silahlı saldırıya uğraması, hukukun üstünlüğüne gölge düşüren pek çok başka olay…

Zaten büyük resimde Kayseri değil, tüm Türkiye var.

Sinan Ateş cinayeti ise Ankara'nın kalbinde yaşanan bir trajedinin adı. Bu cinayet, “faili meçhul” dosyalarına eklenmek üzere…

MHP'nin “özüne(!)” dönüşü, sadece siyasi bir manevra değil, yerel ve ulusal düzeyde şiddetin de habercisi. 15 Temmuz 2016 sonrası boşalan güvenlik ve adalet bürokrasisinin MHPli kadrolarca doldurulmasının bir bedeli var…

Erdoğan, cinayetin çözüleceği vaadini Ateş'in ailesine “müjdeliyor”. Adalet böyle mi dağıtılıyordu gerçekten? Bağımsız kurumlar bir kenarda beklerken, tek bir kişinin elinde adalet terazisi… Eğer her çözümsüz durumda, her adalet arayışı için 85 milyon insan doğrudan Cumhurbaşkanlığı kapısına dayanacaksa, Edirne’den Ardahan’a yol olur…

Bağımsız yargının yerini, her şeyi tek elde toplamanın aldığı, hakimlerin, savcıların “istenmeyen” kararlar aldığında cezalandırılma korkusu yaşadığı, HSK’nın “gücün toplandığı tek el’in adamlarıyla” doldurulduğu bir sistemde, vesayet kendiliğinden oluşur. Erdoğan'a ulaşan her dert, sanki onun eliyle çözülecekmiş gibi bir beklenti yaratır; bu, adaletin gerçek anlamda tecelli etmesinin önünde büyük bir engel teşkil eder. Bu yapı, gerçekten bağımsız bir yargının olmadığını, her şeyin bir kişinin iradesine bağlı olduğunu gösterir. Niyet ne olursa olsun, yöntem yanlıştır.

Ateş cinayeti ve benzeri siyasi vakaların aydınlatılması, hiçbir zaman Cumhurbaşkanı'nın tekeline bırakılmamalı. Güvenlik ve yargı gibi temel alanlarda etkin ve bağımsız kurumların görevidir bu. Ateş cinayetinin üzerinden geçen uzun zaman ve sonrasında Erdoğan'ın bu rolü üstlenmesi, adaletin bir kişi tarafından sağlanabileceği anlayışını pekiştiriyor. Bu durum, ülkenin yönetim yapısındaki çarpıklığa işaret ediyor ve güvenlik ile hukuk gibi kritik alanlarda kurumsallıktan ve nesnellikten tamamen uzaklaşmasına neden oluyor.

Adaleti sağlama sürecinin bireysel vaatlerle değil, kurumsal mekanizmalar ve bağımsız yargı eliyle yürütülmesi şart.

Devletin koruması altında büyüyen mafya yapıları, yargı ve güvenlikteki kurumsal çarpıklıklar...

Ardından gelen göstermelik çözümler, toz pembe vaatler...

Türkiye'nin gerçek yönetim anlayışının, demokratik ve adil temeller üzerine inşa edilmesi şart.

Yoksa perde kapanmadan oyun, aynı oyun olarak devam eder.

Siyaset sosyolojisi, anayasal ve reel politik durumlar, Erdoğan döneminin sona erdiğine işaret ediyor. AKP köşeye sıkışmış durumda ve oy kaybediyor. Artık bir devrin sonunun geldiği ve bu değişimin hızlandırılması gerektiği açıkça görülüyor. Bu, Türkiye'nin yüzleşmesi gereken bir gerçeklik. Ancak ülke, köklü değişimleri gerçekleştirmezse, yüzeysel çözümlerle devam ederse, oyun değişmez ve perde yine kapanmaz; aynı sahneler farklı oyuncular tarafından tekrarlanır. Bu kangrenleşmiş meseleler, basit uzlaşmalar ve yüzeysel normalleşmelerle çözülemez. Muhalefeti güçlendirmek, halk iktidarını kurmak, gerçek ve derin bir dönüşüm sağlamak zorunluluktur.

***

Normalleşme, sanıyorum bulaşıcı.

Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş’la yediği yemeğin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada İmamoğlu ile görüşmeye açık kapı bırakıyor... İmamoğlu'nun geçmişte "telefonumu açmadı" yakınmalarından sonra bu yumuşama, bu kez CHP içindeki normalleşme süreci olarak okunuyor haliyle.

(Kılıçdaroğlu, Baykal'ın kaset skandalı sonrası seçilen bir liderdi ve onun kadroları tarafından desteklenmişti. Uzun yıllar boyunca Baykal'ın gölgesinden çıkmak için mücadele etti. Sonunda Baykal’ın vesayetini üzerinden atmayı, Önder Sav gibi isimlerin baskın etkisinden kurtulmayı başararak örgütün kontrolünü eline aldı, genel başkanlığını pekiştirdi ve kendi liderlik kimliğini parti nezdinde resmen kabul ettirdi. Şimdi de Özel benzer bir yolu yürüyor; ancak onun bir farkı var: Konjonktürel bir başarı da olsa, seçimi kazandı.

İmamoğlu, Özel’in Kılıçdaroğlu gibi partinin kontrolünü bütünüyle ele geçireceğinden ve kendisinin 2028’deki olası cumhurbaşkanlığı adaylığının riske gireceğinden endişeleniyor belki de. İşte siyasetin gerçek yüzü. Parti içindeki bu dinamikler, herkesin kendi geleceğini koruma çabasıyla ilintili. İmamoğlu, kendi siyasi kariyeri ve potansiyel adaylığı için stratejik hamleler yapmak zorunda.)

Bir kurultay geçti, kırılmalar, dökülmeler derken, taşlar yeni yeni yerine oturuyor. Altılı masa artık mazi oldu ve bugünkü görüntüye bakılırsa 2028'e giderken CHP'de dört dörtlük(?) bir yapı var: İmamoğlu, Mansur Yavaş, Kılıçdaroğlu, Özgür Özel... Peki partinin bu parçalı görüntüsü kimin işine yarar? CHP’nin işine yaramayacağı kesin…

Dolayısıyla parti içinde son günlerde seçim kazanma kaygısı, parti aidiyeti, kader birliği yapma isteği hâkim gibi görünüyor.  Bir uzlaşı eğilimi, bir yerini netleştirme çabası…

Öte yandan 2028'den önce, hemen önümüzde, birkaç ay sonra, Eylül’ün ilk haftası yapılması planlanan bir tüzük kurultayı var CHP için. Bu kurultayın bir genel başkanlık yarışına dönüşme ihtimali de kulislerde konuşuluyor.  Özgür Özel, Ankara'da, İmamoğlu ise İstanbul'da, bir nevi eşbaşkanlık süreci işleyebilir mi… Bunun adı siyaset, her şey mümkün. Ancak bu ikilinin ilişkileri, yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı geriliyor gibi görünüyor. Bu noktada İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu'na yaklaşması yine, politik bir manevra olarak yorumlanıyor.

 

Sadık ÇELİK

[email protected] 

telif

Makale Yorumları

  • Hakan 30-06-2024 14:52

    Sevgili Okur ve Yazar arkadaşlara Sevgi ve Selamlarımı Sunarım Bugüne kadar makalenizi okuyup inceyen arkadaşların ve Değerli Dostların görüşlerini takip edip detaylı İnceleme yapmak için bekledim!!!! Sadık Bey makalenizi detaylı İnceleyip konuları ve ilişkileri sorgulama yaparak yazımı bugüne kadar beklettim Yine Önemli Hususlarla köşe yazınızı ele almışsınız, Başlıca Belirtmek İsterim ki Halk mevcut Sisteminin Kendi Kendine yok oluşunu malesef ki izliyor Malesef diyoyorum!!!! Çünkü Halk Hâlâ mevcut partiler içinde iç karışıklık Koltuk merakı hatta bir bir birine Futbol jarbonuyla Çalım atma sevdalısı olan Siyasetçilerden YILDI... Ve sistemin çöküşüne Kadar Malesef Mevcut olan Siyasal Güç ile ilerlemeyi Kabullenmek zorunda kaldı... Benim Özgür Bey ' e Tavsiyem biran önce Güç zehirlenmesine uğradığı bu süreçten çıkmasıdır Gaslight kitabını okuyup eksik veya unutulmuş bilgileri tazelemesidir !!!! Bu Tartışma CHP ve ATATÜRK düşüncelerini bir birinden koparan Başka Siyasal Partilerin çıkarlarına göz kırpma ya neden olur Mazallaah Koltuktan eder insanı unutmamak gerekir ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz Erzurum da yaşadığı süreç içinde bir insan Onuru na yakışmayan ve Şanlı Ordu Üniforması taşırken bile asla Ego , Kibir ve Sinirine yenik düşmedi!!!! Bilmem anlata biliyormuyuz!!! Ülkenin içinden geçtiği süreç Halk da asla Güven uyandırmıyor Kemal Bey Mansur Bey ile görüşmüş CNN haber kanalı Özgür Bey i ılımlı, sempatik, v.b. yaklaşımlar içinde tutması Halk ilk önce içinde yaşadığı Ekonomik Toplumsal ve Sosyolojik tablo ya ve bu Tabloyu kim nasıl sözlü değil Bilimsel Olarak şuanda araştırma ve Testlerini yapmış bir Lider arayışında Zengin Cenazesine katılıp Ümraniye mahalle aralarında Kimliği Rozeti ne Olursa Olsun sessiz ve konuları olayları sorunları İnceleyip sorunu çözen insanlar arıyor Toplum Geçmişe Hasret fakat Geleceğe Umut la bakmak Güzel Günleri Sözlü değil İcraatla görmek bunu Halk a vereni Seçmek İstiyor. Aslında Ekim sonu Kasım aylarına Şimdiden Ülke yi Yönetmek isteyenlerin çabaları ortada olmalı Özgür Bey dönemine denk gelmiş ve kazanılmış Belediyeler Özgür Bey in başarısı değil Toplumun Arayış içinde olduğunun resmi kanıtıdır. Rize'de Çay mitingi yapıldı tebrikler fakat diğer gün unutuldu icraat bekleyen Halk a koltuğa gelince derseniz sizin yetersizliğiniz Ortaya çıkar!!!! Yarın Kocaeli mitingi de aynı olacaktır bakış açısı da!!!! Sinan ATEŞ Cinayeti Cemaatlerin üzerine yıkılırsa şaşırmam Çünkü Cemaat Toplumda DİN ve PARA kavramını iç içe sokan Mevcut Siyasal Gücün bugüne kadar istediği zamanı onlara verdi şimdi plak değişmeli Cemaat gider Sinan lar gider ama mevcut Kafa yine sıyrılır yaratmış olduğu ATEŞ den, Devlet Bey sunmakta Hastalığı bir hayli ilerlemiş bulunmakta!!!! Ekrem Bey'in ve Mansur Bey in içinden bir Lider çıkacak olan Kurultay da lâkin unutmamak lazım Sistemi yüz yıllar önce Kuran büyüklerimiz sistemin başında!!! Laf değil Aklın ve Bilimin Yolunda ilerleyenler bu yolculukta destek görecektir... Sevgilerimle Hakan YILDIZ

  • Merdan Keklik 29-06-2024 19:56

    SADIK BEY gelelim şimdi ÜÇGENLER içindeki bazı boyutlara bu 3 evre diyelim mi __ESKİ HİNT UYGARLIĞI geçelim mi bu kısıma SADIK BEY ve siz değerli okuyucularımız ve arkadaşlarım.eski hint uygarlığı ve bu uygarlığa ait inanışlar günümüz dünyasında "" MODA""haline gelmiştir. hangi konuda dem vurursanız karşınıza ve karşımıza her daim çıkacaktır. zaten bu inanış hindularda bu inanış ve inanç sistemi vardı.tabiri ise karşılaşır olduk. HİNDİSTAN İSTİHBARAT ının le bu konuya şaşırdığına eminim. neyse... gönüllü hintlileri bırakalım da KADİM hindistanlıların KADİM söylevlerine ve söylencilerine hep beraber bir göz atmaya ne dersiniz.hint mitolojisi ve dininin en önemli ilkelerinden biride AVATAR İNANÇIDIR. AVATAR, HİNT MİTOLOJİSİ ine göre tanrıların yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. AVATAR inanışı MÖ. 1500--1000 yılları arasında yazıya dökülen__VEDALAR a dayanmaktadır. AVATAR herhangibi bir canlı olabileceğini veyahutta cansız nesneler olabilir. TAŞ, BİTKİ ve AĞAÇLAR da AVATARLAŞABİLİRLER

  • Merdan Keklik 29-06-2024 18:13

    nerede kalmıştık, VAHİYİ temsil eden tek yaratıcının emirlerine uyulan dinde, MUCİZE kavramı önemli bir yer tutmuştur. ancak PAGANLAR, MUCİZE kavramınada inanmıyorlardı, MUCİZE kavramının yerini _--MAJİ ve SİMYA--__gibi daha fazla isimleri sayabilecek__GİZLİ İLİMLER--KADİM GELENEĞİ __ almıltı.bu iki yolla doğanın tüm sırlarına TÜM ÜLKELERİN SIRLARINA kadar VAKIF olanabileceğine inanıyorlardı.bu SIRLARA vakıf olanlar ise KAHİNLER--BİLĞE--RAHİPLERİN oluşturduğu ___ ( - - RUHBAN---) __sınıfı idi.bu kişiler PAGAN toplumunda SOYLU sayılıyorlardı.

  • Merdan Keklik 29-06-2024 17:59

    SADIK BEY devam ediyorum:İNANÇ SİSTEMLERİNE sihiptiler. kullandığım İNANÇ-SİSTEMİ tanımlamasında TEOLOJİDE kullanılan teknik bir terimdir ve doğrudan doğruya kendi içinde kendi kurallarına göre işleyen, kapalı devre çalışan - __SPİRİTÜAL__-( RUHANİ) - yapılanmalarını işaretlemektedir.bu ve bu gibi SİSTEMLER de, tek tanrıcılık hariç, güçlü inanç donanımları vardır ama bu OBJELERE veya PRENSİPlere İMAN edilmez. diyeerek sorunsalına değinilmiştir. PAGANLAR ilkel ve sığ bir inanç sistematiğine sahip değillerdi.yüzyıllardır süre gelen sağlam bir inanç sistemine sahiplerdi.ancak İMAN ETMEMİŞLER di. dolayısıyla PAGANLAR için TEK TANRI inançında TEK bir YARATICI tarafından koyulan kurallar bütünü ve bütünün de - DİN YOKTU - dine inanmayan _PAGANLAR - - VAHİY--sisteminde akıl dışı görüyorlardı.PAGANLAR da vahiy yerine _SYBİL_lerden gelecek""KEHANET""almıştı. VAHİYİN temsilcisi tek bir yaratıcı tarafından gönderilen PEYGAMBER ve PEYGAMBERLER iken;KEHANEYİN temsilcisi, göze görünmeyen varlıkların OBJELENMİŞ hallerinden ( PUTLAR) ve insanları yaratan düzen koruyucu tanrılardan haber aldıpını iddia eden KAHİNLER idi.

  • Merdan Keklik 29-06-2024 17:30

    SADIK BEY ve değerli okuyucularımız biliyorum belki sıkılmaya başladınız lütfen ama lütfen okumaya devam etmenizi sizlerden hepinizden rica ediyorum okudukça anlamını bulacaksınız. ne demek ne yazdığımı tek tek anlıyacağınıza inanöım sonsuzdur. SADIK BEY ben yazıma devam ediyorum. PAGAN kelimesi HRİSTİYANLIĞIN yayılması ile birlikte dini anlamda (ÖTEKİNİ)ifade etmede kullanılmıştır.ayrıca PAGAN kelimesi HRİSTİYAN_ROMA döneminde ASKER olmayan kişileri tanımlamak için de kullanılmıştır.PAGANLAR sanılıdığının aksine hiçbir dini inançı olmayan insanlar değillerdi. PAGAN inançlar bütününü basit ve ilkel olarak tanıtan sözde MODERN DÜNYA görüşü ;günümüz çağında yavaş yavaş terk edilmektedir.bu anlayışın ZİHİNSEL KODLARI DETERMİNİST görüşte saklıdır. POZİTİVST bakış açısıyla bakıldığında, dinsel inanç ve değerlerde bir TEKAMÜL ÇİZĞİSİ olması gerekmektedir.yani insanlık, çok TANRICILIKTAN TEK TANRICILIĞA doğru bir ilerleme kaydetmiş olması muhtemeldir.

  • Merdan Keklik 29-06-2024 16:53

    Sadık bey malum önce işim gelir,müsade ederseniz şayet ben yazıma geçmek istiyorum.hem sizin ile birlikte hemde değerli okuyucularımız ile gelin hep beraber iu üçgenin ne anlam taşıdığını hep beraber düşünelim.evet konumuz üçgenin içindeki_PAGANİZM nedir ne değildir,_KABALADA GİZLİ DOKUZLAR KÜLTÜ_10'LAR KONSEYİ ve PAGAN İNANÇI, _AYASOFYANIN 500 yıllık SIRRI nedir, _İLAHİ KOMEDYA'NIN EZOTERİK ANLAMI NEDİR,_HANKAH GELENEGİ NEDİR, _FÜTUHAT BİLİNCİNİN merkezi_FÜTÜVVET TEŞKİLATI ve KODLARI:17 RAKAMI, FÜTÜVVET MÜHRÜ ile ANKA KUŞU _MELAMİ LİK, _HANKAH GELENEĞİNİN İLMİ İLAHİYE AİT SIRLI BİLĞİLER nelerdir, _HÜKÜMRAN DAMGASI ile KAYI SİMGESİNİN ANLAMI nedir, BOĞAZİÇİ'ne 9 HANCER, _ANITKABİR' DE BULUNAN MELAMİ MEZAR TAŞI'nın anşamı, _YILDIRIM KUŞU, PİSAGORUN GİZLİ KÜLTÜ, _CABİRİLER de PİSAGORCULAR a aktaralılan TEMEL KAVRAMLAR, &_İSEVİLİĞİN-MUSEVİLİĞİN&_İSLAMİYETİN üzerinde gezinen ÖRĞÜTLÜ GÜÇ ve GÜÇLER nelerdir.bakın sadık bey olaya birde bu açıdan bakmak gerekiyor, diyeceğim konu işte ÜÇGENİN içinde var olan siz deyin 9-10-17 şimdi ben yazmaya devam edeceğim zaten her yazdığım size ÜÇGENİN çapları ne anlam teşkil ettiğini hepimiz hep beraberce anlayacağız, hattaki SADIK BEY _MAJİ-SİMYA - OKÜLTİZMİNTEMELİNDEKİ_( MANTİC DAL ve SETH) ne anlam içerdiğidir. hazırmıyız burun başlıyalım

  • Ayşe Er 29-06-2024 11:00

    CHP li kurmaylar ve Özgür Özel bu görüşmelerin bir yumuşama ikliminin sadece Erdogan ve Ak partiye yaramadığını kendilerine de yaradığının bilincindeler. CHP ye oy vermemiş Cumhur ittifakı tabanını yumuşatma ve oy verebilir duruma getirmedir. Bu görüşme CHP açısından bir kazanç ancak taban daha militansı sert bir muhalefet görüşü aldıkları için bu yumuşama sürecini CHP nin kaybetmesi Erdoganın dümenine girilmesi gibi açıklıyorlar. Görüşmelerin İmamoğlunu gölgede bırakma şüphesi ve bundan duyulan tedirginlik Özgür Özeli de etkileyecegi için parti içindeki ve tabandaki karşılığını etkileyeceği için kendisine bu görüşme sorulunca bir sert cevap verme gereği duydu . Son derece görüşmelerin pratiği ,dinamiği,teorisi ve mantığıyla bağdaşmayan bir ifade kullandı. Bunu görüşmenin asıl amacı yok olsun diye yapmadı . İmamoğlu ile birlikte mikrofonlar karşısında bende muhalifim görüntüsü vermek istedi . Yumuşama sürecine anlam yükleyenlere bu algıyı oluşturmanın bir doz aşımıydı... Siyasette rakibim koalisyonda ortagım sloganlarıyla biraraya gelen Ak parti ve CHP bir ittifak kurmayacaklar böyle bir varsayım yok ortada . Türkiyede siyasetin saglıklı bir şekilde var olabilmesi için bu iki partinin rakip olarak devam etmesi lazım . Ak parti bir arayış içersinde . Türkiye kendini merkeze koyarak hem ekonomi hem uluslarası ilişkilerde iki taraflada sağlıklı ilişkiler kurabilir ama asıl çıkış anayasa değişikliği ve bir rıza toplumu ve hukuk toplumunun oluşması ve Türkiyenin bir iç barışının hangi pakta yakın olacagından daha önemli olduğu gerçeğidir Milletimizin potansiyeli oldukca yüksek dijital ekonomiye geçiş ,eğitim kalitesinin yükseltilmesi gibi temel varsayımların merkeze alınması Türkiyenin geleceği için çok daha önemlidir saygılar...

  • Neslihan 28-06-2024 22:06

    Sayın sadık Çelik; Yazılacak çok şey var aslında kısa bir şekilde anlatmak gerekirse eğer bu şekilde ifade edilebilir. Eğitim aslında değişip, geliştirilebilen bir şeydir fakat özünü ve nereden geldiğini unutmamak, kaybetmemek suretiyle geliştirilip, değiştirilmelidir. Her ne kadar da farklılıklar olsa da o özünü kaybetmez örneğin:bir ağacı koparsan da,kessen de o ağaç kökünü yani özünü topraktan aldıkça yine yeniden yeşerecektir. Müfredatta olan değişimleride özünden kopmayacak şekilde fakat bireyede yenilekler ekleyecek şekilde değiştirilmelidir. Mesela tarih dersi ...Biz tarih dersini nasıl müfredattan kaldırabiliriz ki? Herkesin de bildiği gibi tarihini bilmeyen bir insan özünü de bilemez ve yolunu kaybeder. Aynı şekilde coğrafya dersi de... İnsanlar yaşadıkları yeri, çevresini, kültürünü, toplumunu, doğasını bilmelidir ki bilmek zorunda olmalıdır bence. Başka bir örnek vermek gerekirse felsefe dersi... Öğrenciler tarafından hep arka plana atılır. Aslında atılmaması gereken bir derstir. Felsefe bizlere hayatı ve çevreyi sorgulamayı,onu tanımayı,neden var olduğumuzu algılamamızı sağlar.Kısacası diğer derslerimizde bizlere bir ışık tutar ve yolumuzu aydınlatır. Bizlerin yapabileceği tek şey eğitimin içinde saklı olan o mücevheri ortaya çıkarmaktır. Kimilerine göre ne kadar da basit bir kelime olarak görünse de Eğitim şarttır. Lütfen gençlerimizin ve güzel ülkemizin de geleceği için eğitimin üzerinde daha fazla durup çaba gösterelim. Onlara daha güzel kalitede bir ders, eğitim verelim. Onlar bizlerin gelecekteki en önemli mücevherleridir. Eğitimimize ve geleceğimize sahip çıkıp onu koruyalım. Bu güzel yazınız için teşekkür ederim kaleminize, yüreğinize sağlık.

  • Erdoğan 28-06-2024 20:54

    Bu normelleşme süreci bana yıllar önceki bir olayı aklıma getirdi Demirel iktidarında ekonomi berbat o dönem CHP ana malefet taban zorluyor erken seçim diye Demirel ecevit ,le görüşme talebinde bulunur Ecevit kabul etmez o dönem Erbakan kabul eder Demirel in teklifini ve görüşme başbakanlık konutunda gerçekleşir Demirel Erbakan'a ben çok yorgunum az uyuyim sen çayını kahveni iç keyfine bak uyanınca çıkar açıklama yaparız bir iki saat sonra çıkar ortak açıklama yaparlar (bu konu Demirel in anılarında alılıntıdır ) Ekonomide radikal önlemler alınma kararı alınmıştır gerekli düzenlemeler en kısa sürede meclise sunulacaktır derler ve bir süre daha gider iktidar hiç bir şey yapmadan şimdi acaba özel ve Erdoğan arasında bu görüşme aklıma Demirel ve Erbakan arasındaki görüşme gibimi geçti halkın dudağına bir parça bal sürerek iktidarın kısa bir nefes alarak toplanmasına bir es miydi Filler tepişirken olan yine çimlere oluyor maalesef

  • Merdan Keklik 28-06-2024 16:43

    Sadık bey öncellikle ben sizi yapmış olduğunuz TÜRKİYE CUMHURİYET'indeki gündeminde olan yazınız için ayrıca teşekkür etmek istiyorum.dikkatimi çeken husulara deyinmek istiyorum.gizli özneleriniz için birtakım yazmam gereken husular en öncelikli vede en önemlisi TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASALARIN kanun maddelerine geçmeden evvel ankam veremediğim diğer bir hususta ÜÇGEN içinde kalmamış ve anlam teşkil eden konulara da deyinmekte ayrıyetten önemine değineceğim. lakin herkez üçgeni üçgen olarak tanımlar ama öyle değil şimdi ben derim ki SADIK BEY beybu üçgenin içinde de 9 ve 12kesit görüyorum inanın ben dedim ya size tşk ederim nedeni ise makalenizde virgülden bakın noktasına kadar yazmışsınız lakin parantezi her neden ise kapatmamışsınız.dedim ya yazılacak o kadar önemli konuşar varki.bir önceki yazınız da SADIK BEY dikkat ettiyseniz şayet MUSTAFA KEMAL ATATÜRK hakkında bir yazı yazdım sizin sayfanızda sorum şu olacak değerli okuyucular ve siz SADIK BEY bu yazıdan ne anlam çıkardınız.veya oturup düşündünüz mü lakin lakin ben yazmaya devam edeceğim.şimdi madde 1:CUMHURİYET HALK PARTİSİ genel başkanı :özğür özele sorum olacak, cumhurbaşkanı ile görüştüğünüz zaman acaba kendisine şu soruyu ilettiniz mi malum TROLLER konusunu malum yurtdışında bulunan DOKTORLARIMIZI, ÖĞRETMENLERİMİZİ, CEZAEVİNDE TUTULAN GENERALLERİMİZ,TÜRKİYE CUMHURİYETİNDEKİ EĞİTİMİN geldiği en son nokta, SADIK BEY ANAYASA demişken ANAYASAMIZIN 5861.5862.5863 maddelerinin ne olduğunu acaba bilen varmı ANAYASAMIZIN DEĞİŞTİRİLEMEZ, DEĞİŞTİRİLMESİ dahi TEKLİF edilemez maddeleri kadar önemini bilen varmı,soruyorum özgür özel e ANAYASAMIZ' dan _çıkartılan maddeler var şimdi ki iktidar tarafından kaldırıldı pekiiii bu kaldırdıkları maddelerin içeriği hakkında bilğisi olan varmı?SADIK BEY ben inanın hiç ama hiç çekinmeden bu maddelerin hepsini TEK TEK yazarım.arkadaşlar ve değwrli okurlarımız ANAYASA BAŞKANIN'dan ve de YARGITAY da bulunan YARGITAY BAŞKANIN'DAN daha etkili ne vardır aranızda bunu bilen varmı?en basit ama en basit örneği KALEM ile SİLĞİ arasındaki fark olarak düşünün.

  • BEYZA 28-06-2024 16:43

    Sadık Çelik akademisyen misiniz merak ettim doğrusu, araştıracağım sizi. hitabet ve yazım yalınlığı çok güzel. gündem hakkında yazılarınızı bekliyoruz. Yazılarınız umarım birilerine ulaşır ve yol gösterici olur.

  • müslüm 28-06-2024 16:33

    sadık abi kalemine sağlık çok güzel yazı yazmışsın ülkede işler iyi gitmiyor halkta memnuniyetsizlik var bu da yerel seçimlere yansıdı muhalefet dediğiniz gibi sert baskı yapmak yerine erdoğanla gündemi oyalacak oyunlara alet oluyor mazota benzine zam geliyor bunlar konuşulması gerekirken normalleşme konuşuyor muhalefet ve iktidar tüm ülkeyi etkiyecek olaylar olmadığı sürece doğası gereği kavga halinde olmalı durum nereye gider bilinmez ama muhalefet daha sert olup halın sorunlarını yüksek sesle dile getirmeli

  • KADİM Taşbilek 28-06-2024 16:26

    Ülkede normalleşme ancak yargı hukuk anayasa kararları uygulandığında olur bakıyorum sayın Erdoğan ağzında Yeni Anayasa ya ihtiyaç var onun için normalleşme gerekiyor diyor fakat var olan Anayasaya uyulmuyor yargının vermiş olduğu kararlar uygulanmıyor ülkede binlerce suçsuz insanlar cezaevinde Erdoğan'ın talimatıyla tutuklu kalıyor fakat Erdoğan'ın normalleşme talebi bitmiyor Aslında bu oylamayla zaman kazandırmaya çalışıyor oda yetmiyor artık . Erdoğan gelmeden önce komşularımız dan sadece Yunanistan ile sorun yaşarken şimdi bütün komşu ülkelerle sorunlar yaşıyoruz basinda normalleşme yok TRT sanki AKP'nin parti kanalı yandaş medya aynı korku imparatorluğu içinde gerçekleri görmüyor kısacası Erdoğan Devleti AKP genel merkezi gibi görüyor onun bu yanlış yaklaşımıda kendince bakın ben eskide çok sertim kimseyi takmiyordum şimdi normal biri olarak uzlaşmaya hazırım buna ben inanmıyorum inananda pişman olacak.

  • Yücel 28-06-2024 16:21

    Yine detaylı ve güzel bir yazı

  • Hamdullah 28-06-2024 14:11

    Gündemlere dair tesbit ve yorumlarınız için teşekkür ederim.umarım birilerine yol gösterir.

  • Fatma 28-06-2024 12:54

    Bir akademisyen olarak ülkemizdeki güncel olaylara yaklaşımlarınız ve duyarlılığınızdan dolayı sizi takdir ediyor yazılarınızın devamını diliyorum.

  • Fahrettin 28-06-2024 12:44

    Yazılarınızı heyecanla bekliyoruz ve okuyoruz. Yine çok doğru ve yerinde tespitler yapmışsınız, kaleminize ve yüreğinize sağlık.

  • [email protected] 28-06-2024 10:46

    Sadık bey yerınde dozunda derın anlamlı anlatımınızla gönlümüzü fethettınız Yüregınıze saglık

  • Ayşen Katipoglu 28-06-2024 07:48

    Yine çok doğru ve siyaset bilimi açısından ders alınması gereken saptamalar.. Son günlerin; adeta kolaycılığa kaçıp, karşılıklı görüşmelerle her şeyin çözülebileceği algısı yaratma çabası hiç bir sorunu çözmeyeceği gibi, tozları halı altına süpürmenin yeni şekli. Geçen akşam halk tv de izlediğim yargıda rüşvet, kayırmacılık, uyuşturucu servis edilmesi gibi rezaletler kokuşmuş bir düzene ayna tuttu. Rüşvet veren ve hakime hanımla ilişkisi olup, onun oğluna fabrika hediye eden, hakime hanımın kocasının ilişkilerinden haberdar olduğunu beyan eden ve aynı hakime hanımın tatil günü adliyeye nöbetçi olduğu gerekçesiyle gidip, emanetten alınan uyuşturucuyu başka bir adlı görevliyle birlikte kullanması akıllara zarar bir çürümeyi gözler önüne serdi.. Yargı bu kadar kirlenmişken normalleşme söylemleri safsatadan ibarettir. Bu yargı sistemi ile normalleşme olamaz.Ancak, Italya'da bir zamanlar yapılan TEMIZ ELLER OPERASYONU normallesmeyi sağlayabilir..Ama bu muhalefetle değil..

  • Enver sümer 27-06-2024 18:52

    Erdoğan ve Özgür özel arasındaki normalleşme adı altındaki atılan adımlar ve görüşmelere ben sıcak bakmadığımı defatlerce yorum yaptığım bütün platformlarda yazdım Birkez daha burada açıklayayım 31 mart yerel seçimlerinde Özgür özelin Chp genel başkanlığında Büyük şehirleri alarak büyük zaferler kazanarak 47 yıl sonra 1' inci parti olmayı başardılar Başka bir deyişle muhalefet 1' inci parti oldu Hükümet olma onayını vatandaş verdi ve gereğinin yapılmasını bekliyor vatandaş Yani iktidarın çorap söküğünün ucu Chp'li yöneticilerin elinde daha sert muhalefet yapıp iktidarın gardını düşürüp iktidar olmak varken Erdoğanın normalleşme adı altında oltasına takılıp kendi sularına çekip zaman kazandırmak "neyin nesi"Eline hükümet olma gibi tarihi bir fırsat geçmiş sonuna kadar değerlendireceksin

  • KADİM Taşbilek 27-06-2024 17:09

    Bu ülkede normalleşme samimiyetle gerçekleşir İki mevkisi bulunan AKP genel başkanı sadece Zaman kazanmaya çalışıyor hiç bir görüşmesi samimiyet göstergesi değildir bi koltukta İki karpuz taşımaya çalışıyor fakat o günler geride kaldı artık herkes Erdoğan'ın hamlelerini seziyor ülkede 22 yıldır tek başına iktidar olacaksın kalisiyon dan devir alacaksın fakat ülke bir milim ileri gitmediği gibi yüz yıl geriye gitmiştir şimdi çık meydanlara normalleşme gerekiyor demezler mi bu ülkeyi kutuplastiran ayrıştırmaya götüren kim hata hatırlarsanız komşunun komşuyu ihpar etmesinide gündemde getiren kendileriydi

  • Cahide Neşe Akkartal 27-06-2024 16:10

    İktidar muhalefet partisinin sert muhalefet yapmasının önüne geçmek, onu mümkün mertebe pasifize etmek istiyor. İkinci bir konu Sinan Ateş cinayeti ve benzeri siyasi vakaların aydınlatılması, hiçbir zaman Cumhurbaşkanı'nın tekeline bırakılmamalı. Güvenlik ve yargı gibi temel alanlarda etkin ve bağımsız kurumların görevidir bu. Üçüncü olarak da 2028'den önce, hemen önümüzde, birkaç ay sonra, Eylül’ün ilk haftası yapılması planlanan bir tüzük kurultayı var CHP için. Bu kurultayın bir genel başkanlık yarışına dönüşme ihtimali de konuşuluyor. Özgür Özel, Ankara'da, İmamoğlu ise İstanbul'da, bir nevi eşbaşkanlık süreci işleyebilir

  • Timur yılmaz 27-06-2024 15:57

    Normalleşme ekonomiyle, yargıyla, sosyal devletin tüm mekanizmalarının çalışıyor, çarkların dönüyor olmasıyla vatandaşın işsizlik sorununun, sanayicinin pazar sorununun, çiftçinin üretim sorununun ortadan kalkmasıyla olur. Siyasi partilerin, iktidarın, muhalefetin dirsek temasına geçmesi sizin tabirinizle koltuk sevdaları, politik adımları, popülist günü kurtarma cabaları hiç birimizi uzaya çıkarmaz. Alper gezeravcı haricinde. Bu işin ironisi tabi ağlama duvarımız, enkazımız, kokuşmuşluğun resmi, önlerinde altıyüz masa ve kıçlarını koydukları bir o kadar sandalye, Niye? Örneğin Malatya'nın cıkardığı beş vekil hiç Malatya'ya gelmiyorlarmı konteyner şehir, yıkılmayı bekleyen binlerce hasarlı bina, elli derecede demirin icinde yaşam, yitip geden hayatlar vs. Şimdi Özel'e soruyorum ağbaba bu enkazın oy aldığı insanların sesi olabiliyormuda sarayda normalleşme naraları atıyorsunuz, hangi hakla...

  • cemal yalçın 27-06-2024 15:57

    Tebrikler doğru sözün önünde saygıyla

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar