Hep savunduğum bir düşüncedir. Yükseklerde, devletler birbiriyle kavga eder; hatta savaşır. Ama halklar arasına nifak tohumu ekmek zordur. Hele de o halklar aynı topraklarda yetişmiş, içiçe yaşamış ve aynı havayı solumuşsa...
Cumartesi, 28 Mayıs akşamı izlediğim konser bu düşüncemi daha da pekiştirdi. Beyoğlu Belediyesi’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla birlikte hayata geçirdiği “Beyoğlu Kültür Yolu Festivali” kapsamında 28 Mayıs-12 Haziran tarihleri arasında çeşitli uluslararası kültür etkinlikleri düzenlenecek. Festivalin açılışı Yunanistan’ın uluslararası üne sahip rebetiko şarkıcısı Glykeria’nın konseriyle yapıldı. Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) 800 kişilik salonu daha konserin başlamasına yarım saat kala hınca hınç dolmuştu. İzleyici profiline dikkat ettim. Kimi yabancı turistlerin dışında salonu dolduranlar ağırlıklı olarak yerli Rumlar, biz Türkler ve kalabalık bir Yunan grubuydu.
Sahneye girişiyle birlikte salonda müthiş bir alkış kopartan Glykeria repertuvarında özellikle Anadolu ve Ortadoğulu Rumlar’ın acılarını anlatan “rebetiko”ları söyledi. Bir ara bölümde Glykeria, kendisiyle birlikte sahne alan Yunan müzisyen Yorgo Marinakis’le Marinakis’in udu eşliğinde düet yaptı. Ama ne düetti. Bir rebetikoda kendinden geçip okuduğu gazeli dinlemenizi isterdim.
Konserin ikinci bölümünde ise bir sürpriz yaşadık. Zoğrafyon Rum Lisesi’nin 125 öğrencisinden oluşan koro sahneye çıkarak müzik şöleninin sonuna kadar Glykeria’ya eşlik etti. Konserin sonunda da başka bir sürpriz bizi bekliyordu. Zoğrafyon Lisesi Müdürü Yani Demircioğlu sahneye çıkarak okulunu tanıttı.
PATRİK BARTHOLOMEOS’TAN RUMLAR’A “ANAVATANA DÖNÜN” ÇAĞIRISI
Ardından Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nin Glykeria’nın konseriyle açılmasının önemini vurguladıktan sonra Fener Rum Patriği Bartholomeos’un Mübadele, 6-7 Eylül ve 1964 Kararnamesiyle Türkiye’den kovulan Rumlar’ı “anavatanlarına” geri çağıran mesajını iletti. Demircioğlu sözlerinin sonunda bu konserin gerçekleşmesindeki yapıcı yardımlarından dolayı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teşekkür etti. Bu arada şu notu da ekleyelim. Glykeria, festivalin açılışı için verdiği bu tek konserin gelirini Zoğrafyon Lisesi’ne bağışladığını duyurdu.
Demircioğlu tarafından iletilen Patrik Bartholomeos’un sözlerini duyan Yunanistan’a yerleşmiş olan Rumlar’a kulak kabarttım. Aralarında gülüşerek şöyle diyorlardı:”Patrik, bize burada Euro’yla maaşlarımızı ödesin. Her türlü maddi imkanı sağlarsa neden geri dönmeyelim?”Kendi aralarındaki bu şakalaşmaları dinlerken içim acıdı doğrusu.
Yazımın başında, yukarılarda neler olursa olsun tabanda halkların birbirine düşman edilemeyeceğini söylemiştim. Glykeria’nın konseri, izleyicilerin coşkusu kanımca bu görüşümü doğruluyor.
Kimi dostlarım, bu yazıyı okurken bir hayli hayalperest olduğumu düşüneceklerdir. Yalnız unutulmasın ki dünyada dengeler, parametreler son yirmi yıldır büyük değişime uğradı. Hele bu son yılda yaşadığımız değişikliklerden neredeyse başımız döndü.
Bazı arkadaşlarım diyor ki:
“Sen bu konserler gibi yakınlaşma gösterilerine aldanma. 6-7 Eylül öncesi de benzer yakınlaşmalar yaşanmıştı. Menderes hatta o zamanki Patrik Athenagoras’ı ziyaret edip elini öpmüştü. Hemen sonrasında 6-7 Eylül olayları patlak verdi.”
Evet de ‘50’li yılların dünya düzeniyle bugünkü aynı değil. Koşullar çok değişti. Hem Türkiye’nin Yunanistan’da hem de Yunanistan’ın Türkiye’de bir hayli yatırımı var. Örnek mi istersiniz? Başta Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un sahibi olduğu ETS Turizm’in Ege Adaları’nda tanınmış otelleri her mevsim tam kapasite çalışıyor. Savaş ya da kriz çıkarma ve kendi kendimizi, bir takım duygularımızı tatmin uğruna kim bu yatırımlardan vaz geçebilir?
Diyeceksiniz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’de yaptığı konuşma nedeniyle Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’i “defterden sildi”; “Daha da görüşmem” dedi. Olur böyle vakalar. Geçmişte de benzerlerini yaşadık. Akıllı bir diplomasi yürüterek bu sorun da aşılır. Kimsenin endişesi olmasın. Türkiye kişilerden ibaret değildir.
Yorum Yazın