Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi hocası Prof. Dr. Hasan Köni’yle söyleşimizin ikinci bölümünde Ankara’nın dış politikada tabir caize sürekli yalpaladığına dikkat çekiyor, gene de ,”ABD sisteminden ayrılmak mümkün görünmüyor,”diyor. Bir de çok anlamlı şu ifadeyi kullanıyor:”İyi yetişmemiş insanlarla sistemi götürmek mümkün değil.”
NATO bünyesinde ABD’nin 1950’de çizdiği bir Karadeniz ve Boğazlar haritasından söz ettiniz. Bu haritaya göre ABD Montreux Antlaşması koşullarını yandan dolanıp Karadeniz’e yerleşme peşinde miydi? Hala bu emellerinde ısrarlı olabilirler mi?
KÖNİ- Montreux’ye taraf olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’de 21 gün kalma hakları var. Yirmi birinci günün sonunda bölgeyi terk etmek zorundalar. Son zamanlarda İngiliz gemileri girip çıkıyor, ardından ABD gemileri Karadeniz’e çıkıyor.
Bu faaliyetler şüphe uyandırdı. Olur mu olmaz mı? Bakın, Çanakkale’ye bir köprü yapılıyor. Öte yandan ABD ordusu Çanakkale’nin hemen arkasında Dedeağaç’a (Alexandroupolis) yerleşti. Yunanistan’da dört üsleri daha var. Kıbrıs’ta da İngiltere’nin iki üssü bulunuyor. Baktığınız zaman hem Rusya’yı hem Türkiye’yi kuşatmış oluyorlar.
Tam burada şöyle bir soru aklıma geliyor. Bütün bu anlattıklarınızdan sonra yıllardır yapılacak diye ısrar edilen Kanal İstanbul’un hayata geçme olasılığı sizce nedir? Bunun maliyetini karşılayacak birikim var mı yoksa Panama Kanalı örneğinde olduğu gibi bir felakete de yol açabilir mi?
KÖNİ- Kanal İstanbul’un yapılmasının çok zor olduğunu düşünüyorum. Bir kere ekonomik açıdan büyük zorluklara yol açacaktır. Bir tarafta ABD var. Biden Yönetimi bizimle görüşmüyor, diye derin bir öfke duyuluyor.
Çin’e bakıyoruz, zaten Müslümanlar’a şüpheyle yaklaşıyor. Kendi içinde Müslüman Uygur Türkleri meselesi var. Rusya derseniz Türki cumhuriyetlerden rahatsız. Dolayısıyla bu iki yapının Türkiye’ye gerçekte olumlu bakması mümkün değil. Dolayısıyla ABD sisteminden çıkmak pek mümkün görünmüyor.
Öyle söylüyorsunuz da bu Orta Kuşak ya da Orta Yol projesiyle birlikte Türkiye’de yeniden bir Turancılık ülküsü depreşti gibi bir hava var. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?
KÖNİ- Yol tren yolu, kuşak da deniz yolları. Kuzey Kutbu’ndan geçen bir üçüncü yol daha var.Türkiye üstünde Karadeniz politikalarının uygulanması Orta Yol’dan Çin’in Avrupa’ya erişimini kesmek amacını taşıyor.Çin’le bir takım yaklaşımlar istiyorsunuz ama Uygur konusunda geri adım atmak zorunda kaldığınızda sesiniz çıkmıyor.
YPG/PKK’yı desteklediği için kızdığınız ABD’ye de şirin gözükmek amacıyla Ukrayna’ya ve Gürcistan’a destek veriyorsunuz. Libya’da Rusya’nın karşısındasınız. Suriye’de ABD’nin yanında gibisiniz. Daha pek çok örnek var.
Bu kadar birbiriyle uyuşmayan politikaların uygulanabilir olabileceğini ben bilmiyorum. Bunca yıldır dersler veriyorum bunun nasıl anlatılabileceğini düşünemiyorum.
Bakın iki tarafın da ne olduğundan haberleri var. İstihbarat servisleri, analistleri, düşünce kuruluşları çalışıyor. Bizden akıllı olmadıklarını düşünüyoruz. Bu denge ne kadar sürer? Onu da bilemiyoruz.
Özetlemek gerekirse, politikanız Türklük mü, Müslüman Kardeşler politikası mı yoksa stratejik bir NATO ülkesi misiniz? Biz kimiz, diye kendimize sormamız lazım. Bu kadar karmaşık bir politika beni aşıyor.
Türkiye’de Osmanlı’dan beri devam eden bir devlet geleneği vardı. Bu devlet geleneğine ne oldu?
KÖNİ- Sistemi değiştirmek isterken bu yapılanmayı kuramadılar. 2011’de Türkiye Batı’nın isteği üstüne Suriye’ye girdi. O Arap Baharı sırasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad halkına kötü davranmakla suçlandı. Ama Arap ülkelerinde halkına iyi davranan hiç bir hükümet yok. Bu mantıktan yola çıkarak o zaman Suudi Arabistan’a da müdahale edelim.
Ama 2013’ten sonra, bu yanlış oldu, Müslüman Kardeşler’e giden silahlar aşırı uçların eline geçti, dendi. ABD baktı ki YPG/PKK IŞİD’le iyi savaşıyor. Biz bunu kullanalım, dediler. Ama Türkiye tutumundan geri dönemedi. 2014 Kobani olayları YPG/PKK’nın yükselişini sağladı.
Orada da Sayın Davutoğlu (Şimdi Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu-O zaman AKP’nin Başbakanıydı)hatalıydı. Ya da ona yukarıdan emir gelmişti. Türkiye’nin desteklediği Suriye muhalefet ordusu ya da ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) içine sızıntılar olmuştu.
-Yani at izi it izine mi karışmıştı?
KÖNİ-Öyle oldu.
Bir sorum da Afganistan konusunda olacak? Sizce Taliban Afganistan’da tutunabilir mi?
KÖNİ- Şöyle anlatayım: Çin’in Afganistan’la 91 km’lik bir sınırı var. O sınırın hemen arkası ABD’nin sürgünde hükümet kurdurduğu Uygur Sincan bölgesi. ABD olayları içeriden kontrol etmek yerine Afganistan’ı bırakıp çıktı. Denizlerden çevreleyerek Çin’i kontrol etmeye başladı.
Stratejik açıdan burada bir tuhaflık var. Yani stratejik olarak hem içerden hem dışardan kontrol etmeniz lazım.
Öte yandan Taliban’ın şu anki yönetim kadrosu da ABD tarafından yetiştrilmiş kişilerden oluşuyor. Televizyonda bakıyorsunuz, Teksas aksanıyla İngilizce konuşan Taliban.
Onlar da Afganistan’dan devşirilip Guantanamo’da mı yetiştirildiler?
KÖNİ- Hem Guantanamo’da hem de altı yıl Katar’da. Karşınızdaki resmi yüzeysel olarak tahlil edemezsiniz. Yani biz Müslümanız, aynı kültürden geliyoruz, diye bir şey yok.
Düşünün, Suudi Arabistan orada Taliban’ın kurulmasına destek vermişti. Katar da sistemi yürüten ülke. O nedenle sistemde bir zorlama boyutu var.
Bundan sonraki gelişmeler an be an değişebilir. Biden’ı izliyoruz. Askeri gücü ön plana çekmeden görüşmelerle meseleleri halletme yoluna gidecek, NATO’yu canlandıracak, diye on gün önce bir analiz yaptık.
Bir hafta sonra AUKUS(Avustralya, İngiltere ve ABD’nin katılımıyla oluşturulan Asya-Pasifik Anglosakson Paktı) planı ortaya çıktı. Her şey tümden değişti.
-Bütün bu gelişmeler olurken Ankara nasıl analizler yapıyor?
KÖNİ- Bu kadar hassas dengelerin bulunduğu bir bölgeyle ilgili yetişmemiş insanlarla sistemi götürmek mümkün değil.
Yorum Yazın