Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de gündemde geniş bir şekilde yer bulan bir olay ortaya çıktı. O da Adalet ve Kalkınma Partisi’nin resmi beyanına göre Genel Merkezlerinde “büro personeli” olarak çalışan Kürşat Ayvatoğlu’nun lüks otomobilinde bir uyuşturucu madde içerken çekilen görüntülerdi.
Tabi bu olay birçok yönden vahim olmakla birlikte bence olayın en vahim tarafı bu şahsın Savcılıktaki ilk ifadesinde kullandığı maddenin “pudra şekeri” (!) olduğunu söylemesiydi.
Ve bu ifadeyle salıverildi.
Ya Cumhurbaşkanına bir eleştiride bulunsaydı?
Bu olay pek çok yönden ele alınabilir.
Kötü bir alışkanlık olması, sürekli ahlak ve maneviyat söylemlerinde bulunan bir cenaha mensup birinin bu görüntülerde olması, esasen halkın zannettiği gibi bir AKP vitrininin olmaması gibi birçok yönden olay ele alınabilir.
Zaten herkes sayılan konularda yazdı, çizdi, isyan etti.
Bunlar tabi çok önemli konular. Ama burada ben olayın başka bir kısmına parmak basmak istiyorum. O da nereden geliyor bu değirmenin suyu? İktidar partisi AKP’nin bir büro personeli böyle bir hayatı nasıl yaşıyor? Bol paralı…
Zira, olay lüks bir araçta geçiyor. Ayrıca, nereden alınır ne kadara alınır bilmem ama kullandığı uyuşturucu da gerçekten ancak çok parası olan birilerinin devamlı olarak kullanabileceği bir madde olduğunu anlıyoruz yazılıp çizilenlerden…
Olaya bakın ki, millet açken, halk işsizken, esnaf aylardır kapalı kalmış batmışken, hatta esnaf yeniden kapatılıyorken, sanatçılar müzisyenler evde oturuyorken, bu paralar nereden geliyor, bu hayatlar nasıl yaşanıyor?
O araba kaç asgari ücret eder mesela?
Ama belli ki herkesin hayalinin üstünde başka bir hayat var…
Tam bu sırada ortaya başka bir görüntü çıktı ki o da AKP’li vekillerin danışmanlarının balya balya, çuval çuval paraları…
Millet ay başını zor getiriyor haberiniz var mı?
Tam ben bu satırları yazıyorken Cumhurbaşkanı bu olayları es geçerek yeni kısıtlamaları açıkladı.
Bu ülkede maalesef sadece AKP kongreleri serbestken esnaf yine kapanmayı yaşayacak.
Zaten sanatçılar, tiyatrocular, müzisyenler hiç açılamadı.
Yani birileri pudra rengi hayatlar yaşarken (!) birilerine hep siyah, kapkara hayatlar…
Bu işin sonu nereye gider bilmem ama gidilecek tek nokta var o da yeter artık demek…
İşte bunların hepsi otoriter bir yönetimden “totaliter” bir yönetime geçildiğinin resmidir. Yani halktan artık iyice kopan, halkı umursamayan bir yönetim…
Dahasını yazmıyorum…
Bu haftalık bu kadar….
Ellerinize sağlık, çok güzel bir yazı.