Ukrayna’yı işgalinden sonra Avrupa Konseyi’nden ayrılma kararı aldığını bildiren Rusya Federasyonu, Strasbourg’u nihai olarak terk etti. Terk ederken de özelikle AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarını kendi iç hukukuna kesin müdahale olarak niteleyip bir de kınama yayınladı. Haberi Fransız Le Figaro gazetesinde okurken, ben bu tavrı bir yerlerden hatırlıyorum diye içimden geçirdim. Avrupa Konseyi’ne üyelik kuralları belli. Üye olduktan sonra AİHM’in alacağı kararlara harfiyen uymayı taahhüt ediyorsun. Uymayacaksan da adama kapıyı gösteriyorlar. Bu kadar basit.
Biz dönelim Le Figaro’nun haberine: ”Rusya Federasyonu Parlamentosu Duma’da 7 Haziran’da, Avrupa Konseyi üyeliğinden çıktıktan sonra Rusya’nın bundan böyle AİHM kararlarının hiç birinin tanınmaması yolunda bir yasayı kabul etti. Duma Başkanı Viyaçeslav Volodin yasanın parlamentodan geçmesinin ardından şöyle konuştu: “AİHM, ülkemizle siyasi mücadeleye girişen Batılı siyasetçilerin elinde bir alet haline gelmiştir. AİHM’in aldığı kararlardan bazıları anayasamız, geleneklerimiz ve değerlerimizle tamamıyla ters düşmektedir. ‘”
Gazete habere şöyle devam ediyor:
“Moskova 1996’dan beri Avrupa Konseyi üyesiydi. Ancak 24 Şubat’ta Ukrayna’ya askeri müdahalesinin Avrupa Konseyi’yle arasında ciddi gerginlik yaratacağını hesap ederek 15 Mart’ta Konsey üyeliğinden ayrıldığını resmen duyurmuş, kendine göre de Avrupa Konseyi ihraç kararı almadan ilk hamleyi yapmıştı. Nitekim 16 Mart’ta Avrupa Konseyi Rusya Federasyonu’nun ihraç edildiğini açıkladı.
“Yalnız ortada ilginç bir durum var. Rusya, Duma’da bundan sonra AİHM kararlarının tanınmayacağı yasasını geçirdi ama Avrupa Konseyi tüzüğüne göre 16 Eylül’e kadar AİHM kararlarına harfiyen uymak zorunda. Rusya’nın Avrupa Konseyi üyeliği resmen 16 Eylül tarihinde sonlanacağına göre şimdi Moskova’nın nasıl bir yol izleyeceği merak konusu oldu. Duma Başkanı Volodin, AİHM’de Rusya aleyhine çıkan tazminat kararlarının hepsine uyulacağını, ancak tazminat miktarlarının Rus bankaları aracılığıyla sadece ruble olarak ödeneceğini de söyledi.”
Bu da ilginç bir gelişme. AİHM’ye tazminatları ruble olarak ödemek. Anlaşılan Moskova Avrupa Konseyi’ne böyle parasal bir ceza kesmeyi uygun bulmuş.
Bir de Rusya’nın Mart 15’te Avrupa Konseyi’nden ayrılma sürecine göz atalım, derim. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ülkesinin Avrupa Konseyi’nden çıkma sürecini başlatan mektubu Konsey Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric’e göndermiş. Lavrov mektupta şu ifadeyi kullanmış:
“NATO ve AB, askeri ve ekonomik olarak Doğu’ya doğru genişleme emellerine Avrupa Konseyi’ni alet etmişlerdir. Bizi bu kararı almaya zorlayanlar Avrupa’da ortak insani ve yasal alanın yıkımının sorumlularıdır. Rusya’sız bir Avrupa Konseyi kıta çapındaki statüsünü kaybedecek ve olanların bütün sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalacaktır. Avrupa Konseyi ve AİHM Rusya’nın içişlerine karışmak için sistematik olarak çalışmışlardır. “
Aslında Rusya’nın Avrupa Konseyi üyeliği; Ukrayna’ya işgal hareketini başlattığı 24 Şubat’ın ertesi günü 25 Şubat’ta askıya alınmıştı. O günden beri de Rusya Federasyonu Konsey’den nihai olarak ayrılacağının işaretlerini vermekteydi.
Şimdi bakalım, Rusya Federasyonu’nun Avrupa Konseyi’nden çıkmasının ne demek olduğuna... 16 Eylül tarihinden itibaren Rusya AİHM’nin alacağı hiçbir karara uyma yükümlülüğü bulunmayacak. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun bir pozisyonda olmak zorunluluğunda da olmayacak. Hatta Rusya’nın idam cezası gibi Avrupa Konseyi üyeliği süresince vazgeçtiği kimi uygulamaları yeniden hayata geçirebileceği belirtiliyor.
Rusya Federasyonu’nun bu kararı en çok kendi halkını mağdur edecek. AİHM’deki davaların yüzde 24’ü Rusya vatandaşlarına aitti. Bu durumda artık Ruslar AİHM’ye başvurma şanslarını tümden kaybetmiş durumdalar. Yani hukuken tam anlamıyla Kremlin’deki bir kaç kişinin insafına terk edilmiş vaziyetteler. Üstüne Batılı diplomatik çevrelerde Rusya’nın (yönetici kimliği) artık iyice “hasım” olarak görülmesinin üç nedeni şöyle sıralanıyor: Rus Ortodoks mezhebine sıkı sıkıya bağlılık, aşırı Rus milliyetçiliği ve despotizm. Yani Rus- Ortodoks sentezi Batı’yı fena halde rahatsız ediyor. Eh, bizim tarafa bakıldığında da Türk-İslam Sentezi’nin Batı’yı aşırı rahatsız etmesine şaşırmamak gerekir doğrusu. Çünkü bu sentezler Avrupa’nın demokrasi kriterlerinin taban tabana zıddı.
Bunları yazarken bizim de Türkler (Türkiye’de yaşayan herkes) olarak aklımızı başımıza toplama zamanının geldiğini düşündüm. Ya bir süre sonra birilerinin aklına esip de Türkiye’yi 1949’da kurulduğundan beri üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nden çıkarmaya kalkarlarsa ne olur acaba? Bir önceki yazımda yazdığımı tekrar edeyim. Efendiler, Türkiye kimsenin babasının malı değil. Türkiye’yle ilgili canınızın çektiği gibi tasarruf hakkınız yoktur. Burası Rusya’ya da benzemez. NATO üyesidir! Aksi halde canınıza okurlar!
Yorum Yazın