Son yıllarda sıksık gündeme gelen bir örgüt var: SADAT. Örgütün kurucusu ve isim babası 28 Şubat döneminde şeriatçılık faaliyetleri nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) atılan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi. Yakın arkadaşlarının kendisine Sakallı Adnan diye hitap ettiği söyleniyor. SADAT’ın bilinen faaliyeti paramiliter eleman yetiştirmesi.
SADAT kendisini savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren şirket olarak tanımlıyor. SADAT 28 Şubat 2012’de Tanrıverdi ve kendisi gibi şeriatçılıktan TSK’dan emekli edilen 23 subay tarafından kuruldu. Tanrıverdi’nin o dönem bir de ilginç ortağı vardı: Prof Dr.Nevzat Tarhan. Tarhan Kuleli askeri Lisesi’nden mezun olduktan sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirmiş. Uzun yıllar GATA’da çalışmış. Psikiyatri uzmanı. Yalnız ilginç işlere de karışmış. Örneğin ABD yaşayan Prof. Turan İtil’le birlikte yeni bir takım ilaçlarla ilgili deneyler yapmış. Deney aşamasındaki bu ilaçların etkilerini anlayabilmek için bir takım cezaevlerinde bunları denemeye kalkışmış. Yani anlayacağınız mahkumları kobay olarak kullanmak istemiş. Bu yazdıklarımın hiç biri sır değil. Cerrahpaşa mensubu ya da cezaevinde yatarken kobay olarak kullanılmak istenen kime sorsanız size hikayeyi anlatır.
Bu Prof.Dr. Tarhan, Sedat Peker’in son tweet’lerinde Adnan Tanrıverdi’nin ortağı olduğu ortaya çıkınca durumu ört bas etmek için SADAT’taki hisselerini 300 bin liraya Tanrıverdi’ye devretmiş. Garip bir ilişki. Kullanımı henüz onaylanmamış ilaçlarla deney yapmaya çalışan eski askeri doktorla SADAT arasında acaba nasıl bir ilişki vardı? Günün birinde adli makamlar belki o işin aslını da ortaya çıkarır.
Dönelim SADAT’a. Adnan Tanrıverdi denilen bu zat-ı muhterem SADAT’ı kurmadan önce ABD’de askeri strateji alanında danışmanlık yapan Amerikalı özel şirketlerin çalışmalarını yerinde incelemiş. Söylenene göre, ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Saddam yanlılarına yaptığı işkencelerle bilinen, ismiyle müsemma son derece karanlık Blackwater şirketiyle de ilişkisi olmuş.
Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tanışıklığı da 1980’li yıllara dayanıyormuş. Erdoğan 1994’te İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildiğinde askeri kanattan nadir destek gördüğü insanlardan biri de Adnan Tanrıverdi’ymiş. Emekli şeriatçı general 2016’da Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanlığı’na atanmış, ne var ki 2019’da İstanbul’daki bir konferansta “Mehdi’nin gelişine hazırlıklı olmamız gerekiyor” gibi yersiz bir söz söyleyince görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Bir de SADAT’ın 15 Temmuz darbe girişimindeki rolüne dikkat çekiliyor. Darbe girişimi daha duyulmadan SADAT’ın yandaş bir takım sivillere ağır silahlar dağıttığı biliniyor.Ancak o ağır silahların daha sonra kimlerin eline geçtiği meçhul. Bir iddiaya göre 15 Temmuz gecesi Boğaz Köprüsü’nde linç edilen askerleri öldirenler SADAT’ın El Nusra ve IŞİD’den devşirdiği teroristler. Bunu Sedat Peker tweet’lerinde de yazmıştı.
SADAT, Adnan Tanrıverdi aracılığıyla bu iddiaları sürekli yalanladı. Tanrıverdi,”On kişiden az danışmanı olan bir şirketin bütün bu iddia edilen işleri yapması mümkün mü?” dedi. Artık bu söze cevabı uzmanlara bırakıyorum. Tanrıverdi ayrıca Türkiye içinde hiç bir faaliyetlerinin olmadığını, sadece yurt dışında ismini vermediği bir ülkeye danışmanlık yaptıklarını belirtmişti.
Ancak, Fransız İstihbarat Araştırma Merkezi adlı düşünce kuruluşuna göre SADAT halihazırda en az 22 Müslüman ülkede etkin. Askeri danışmanlık faaliyeti yürütüyor. Daha önce SADAT’ın Libya’da General Hafter’e karşı savaşan güçlere destek verdiği de ortaya çıkmıştı. Bir de ne olduğu belirsiz bu şirketin üç yıl süreyle harp akademilerinde mülakatlar yaptığı iddia edilmişti.
Şirketle ilgili başka iddialar da Suriye’deki silah ticaretine dair. 2014’te ortaya çıkan MİT TIR’ları skandalına bir yenisi daha eklendi. Türkiye’den silahların MİT vasıtasıyle Suriye’de avaşan radikal gruplara gönderildiği iddiası hala gündemdeyken bu defa Sedat Peker geçtiğimiz Mayıs ayında yazdığı tweet’lerde “MİT TIR’ları yakalandığında içindekilerin (silahların) Türkmenler’e ihtiyaç için gittiğini düşünüyordum. Fakat bu silahların yollanması meselesini TSK ve MİT değil, SADAT’ın içindeki bir ekip organize etti. Kendi üzerimden gönderilen bu malzeme Türkmenler’e değil, El Nusra’ya gitti”ifadesini kullandı. Peker’in bu iddiaları SADAT tarafından tabii ki yalanlandı.
Sedat Peker son gönderdiği tweet’lerin birisinde de şunları yazdı:”Ayrıca SADAT’la ilgili önümüzdeki günlerde başka paylaşımlar da yapacağım. İslami terör örgütlerini nasıl eğittikleri ve de nasıl haksız gelirler elde ettikleri, yaptıkları hırsızlıklara dair. Onları öyle bir göz hapsine alacağız ki muktedirlerin işine gelecek kaos çıkarma planlarından vaz geçmek zorunda kalacaklar.”
Bir de İyi Parti Lideri Meral Akşener’in bir süre önce SADAT’la ilgili araştırma yapılmasını isteyen sözleri var. Akşener SADAT’ın Konya ve Tokat gibi İç Anadolu illerinde gizli eğitim kampları kurduğu ve gençleri bu kamplarda gayri nizami harp usullerine göre eğittiğini söylemişti.
SADAT’ın son derece karanlık bir örgüt olduğu, kamu düzeni ve güvenliğini tehdit edecek boyutlarda çalışmalar yaptığı ayan beyan ortadayken adli makamların kıllarını bile kıpırdatmaması doğrusu çok şaşırtıcı.
Size, SADAT’ın kendisine örnek aldığı söylenen Amerikan Blackwater şirketiyle ilgili de kısa bir bilgi vereyim.Şirket, 1997’de ABD Deniz Kuvvetleri Özel Birlikler eski mensupları olan Eric Prince ve Al Clark tarafından kuruldu. Şirketin kuruluş amacında ABD içinde askeri nitelikli koruma, polis teşkilatının eğitimi gibi hizmetler vermek üzere faaliyete geçtiği yazılı. Daha sonra ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgali sırasında askeri personeli ve askeri kışlaları koruma görevini üstlendi. Ancak amacının dışında faaliyet gösterdiği tespit edildiğinde kötü ününü gizlemek için adını önce Xe Services, sonra da Academi olarak değiştirdi.
Yorum Yazın