Mustafa Tiğrek

Mustafa Tiğrek


Saldırgan bir köpeğin geçmişinde mutlaka insan şiddeti vardır

Saldırgan bir köpeğin geçmişinde mutlaka insan şiddeti vardır

Son haftalarda gördüğüm kadar hırlayan vahşi köpek fotoğraflarını bütün ömrümde görmedim. 

Sokaklarda çektiğim yüzlerce köpek fotoğrafı arasında sadece bir tane hırlayan köpek fotoğrafı vardır. Biraz huysuz olduğunu fark etmiş, “korkunç bir köpek fotoğrafı” çekeyim diye ben tahrik etmiştim. Ardından gönlünü aldım tabii. Başka da “vahşi köpek” deneyimim olmadı. 

Ama sokaklarda yüzlerce belki binlerce köpeğin kafasını okşadım, yere yatırıp göbeğine hamle yaptım, severken kulaklarından tutup kafasını salladım, çenesinin altını kocaman kocaman avuçladım, kafasından kuyruk ucuna kadar sevdim…. 

Kimisi ilk kez karşılaştığım kimisi ortak mekanlarda hep karşılaştığım sokakta yaşayan köpeklerdi. Tanıyın veya tanımayın usulca yanaşıp, ıslak burunlarını size doğru uzatmaları, hafif hafif koklamaları tanışma talebi ve selamlaşmadır. Hafif hareketlerle okşadığınız kafası selamına karşılık vermenizdir.

 

 

 

Köpek havlamaz mı? Havlar. Kedi miyavlar, karga gaklar, horoz öter, arı vızıldar…

Ama içlerinde en muhlis olanı köpektir. En sakin tabiatlısıdır.  Bazan üçü beşi bir araya geldiklerinde tavırları değişir, yaygara kopartabilirler… Ama o da onların oyunudur.

Vahşi, saldırgan olan köpeklerin geçmişinde mutlaka insandan gördüğü şiddet vardır. 

***

Özellikle çocuklara yönelik tehdit söz konusuysa gösterilen tepki, erdemli bir davranıştır. İnsanidir, vicdanidir, ahlakidir… Yani güzel olan bütün tanımlamaları hak eder.

Peki; cinsel tacize uğrayan çocuklar, şiddete maruz kalan çocuklar, evinde uyurken panzer altında ezilen çocuklar, yatağa aç giren çocuklar, eğitime sağlığa ulaşamayan çocuklar, çalışmak zorunda kalan çocuklar, uyuşturucunun etkisinde olan çocuklar…

Köpekler nedeniyle gösterilen duyarlılık, diğer konularda yoksa; ortak payda, “çocuğun mağduriyeti” değildir. Bu kez “Çocukların mağduriyeti” ardına gizlenerek harekete geçen linç güdüsü vardır. 

***

Linç, “hiçbir adil yargılama olmadan cezalandırma yöntemi”dir. Ödülü: Yaptığınızın yanınıza kar kalmasıdır.

 

 

 

Bazen bir sanatçı, bazen bir siyasetçi, bazan bir yazar, bir azınlık mensubu veya azınlığın tümü, bir topluluk, bir halk, bir kuruluş, bir meslek örgütü, bir davranış şekli, bir eğilim, bir sempati, kültürel bir öğe… linç edilebilir. Şimdi sıra köpeklerde. 

***
Linç mekanizmasının çalışmaya başlaması için mutlaka bir mağduriyet gerekir. Bu kimi zaman çocuktur, kimi zaman bebektir, kimi zaman vatandır, bayraktır, ezandır; kimi zaman dini değerlere saldırıdır, kimi zaman halkın bir bölümünün aşağılanmasıdır…

Muhatap “zayıf” olmalıdır. Kendini savunmada yetersiz olmalıdır. Ötekileştirilebilecek şekilde ayrıştırılabilmelidir.

Ve mutlaka doğrudan veya dolaylı, sistem onayı gerekir. Linç eyleminden dolayı cezasız kalınacağı, bilinmelidir.

Üç kriteri içeren her konu, linçten nasibini alabilir. Hiçbir konu; ahlaki, vicdani veya hukuki ayrıma tabii değildir. 

Köpek meselesinde mağdur, saldırıya uğrayan çocuklardır. Muhatap, kendini savunmaktan aciz sokakların köpekleridir. Bu doğrultuda medyanın ve iktidarın da desteği belirgindir. Linçin koşulları hazırdır. Linç güruhu da… 

Köpeklerin yaşam haklarını savunan kesimler de hedeftir. “Linç seviciler” süratle kendi jargonunu da oluşturur. Köpek sever, Köpek tapar, Köpek sevici, köpek perest, köpek rantçısı gibi.. 

***

Karşı koymanın yolu tektir. Linçe karşı çıkan ses, daha gür çıkmalıdır. Bu durumda “muhatabın zayıf olması” faktörü değişir ve linçin koşulları eksik kalır. 

Sezen Aksu, “Şahane bir şey yaşamak” parçasında geçen “Selam söyleyin o cahil /Havva ile Ademe” sözleri nedeniyle linçe tabii tutulmuştu. Üstelik şarkıyı yaptıktan beş sene sonra.

Linç için bütün koşullar uygundu. Sezen Aksu, dini değerlere hakaret etmişti. “Mağduriyet” tamamdı yani. Neticede Sezen Aksu bir kişiydi ve karşısında köşe yazarlarıyla, tartışma programlarıyla, trolleriyle, siyasilerin demeçleriyle kocaman bir sistem vardı. Yani muhatap da zayıf sayılırdı. Erdoğan camide "Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir" demişti. En üst düzeyden iktidar desteği de tamdı.

Lakin Sezen Aksu kaderine razı olacağına “Avcı” şarkı sözünü yazarak cevap vermişti. Kısa sürede 55 dile çevrilen şiir, toplumsal ve hatta global dayanışma örneğiydi. Böylece “Muhatabın zayıf olması” ilkesi geçerliliğini yitirmiş, linçten vazgeçilmişti.

Ardından bir yayında Erdoğan: “Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir” dedi.

Toplumsal dayanışma yaşatmıştı.

***
Yaz aylarında bu kez İmam Hatipliler ile ilgili sözleri nedeniyle Şarkıcı Gülsen hakkında linç girişimi başlamıştı. AKP, Diyanet İşleri Başkanı ve kabineden de tepkiler gelmişti. Linçin koşulları tamamdı. Bu kez toplumsal dayanışma yeterli olmamış, Gülşen tutuklanmıştı.

***
Cinsel tacize uğrayan çocuklar mağdurdur. Ama muhataplar siyasi veya tarikat mensubu falan olunca, “zayıf” değillerdir. Linçin koşulları eksik kalır. Cinsel tacize uğrayan çocuklar da sahipsiz kalır.

Maalesef sokaklardaki köpekler için linçin her üç koşulu da mevcuttur. 

Köpeklerin tek umudu, yaşam hakkını savunan toplumsal dayanışmadır.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar