Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Şampanya Savaşı!..

Şampanya Savaşı!..

Dünyanın dört bir yanında soğuk ya da sıcak çatışmalar yaşanırken nur topu gibi yeni bir sorun doğdu. Fransa’yla Rusya arasında şampanya savaşı patlak verdi. 

Efendim, geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yerli şampanyaların etiketlerine “şampanya” yazılmasına onay verince Fransa’daki şampanya üreticileri ayaklanmış. Putin, imzaladığı yeni yasada, ithal malı şampanyaların etiketlerine “köpüklü şarap” yazılmasına da onay vermiş. Fransız üreticiler, bu uygulama devam ederse Rusya’ya şampanya ihraç etmeyi durduracaklarını açıklamışlar.

Fransız Şampanya Üreticileri Birliği Putin’in yeni imzaladığı yasayla ilgili olarak tepkilerini şöyle ortaya koymuşlar:
“Şampanya (Champagne) ismi 120 ülkede yasal koruma altındadır.”

Burada bir not düşeyim. Şampanya, Fransa’nın Champagne bölgesinde üretilen üzümlerden elde edilen doğal bir köpüklü şarap. Adını Champagne bölgesinden alıyor. Fransızcası de champagne. İçkinin ismi Fransa’da bir bölge adı olduğu için resmen Fransa’ya tescillenmiş. Tıpkı konyak ya da Rocquefort peyniri gibi. Biz, champagne’a Türkçede şampanya demişiz.

İşin ilginç yanı dünyanın en büyük şampanya üreticilerinden birisi olan LVMH, “Rus yasalarıyla uyumlu olması için şişelerin arkasındaki etiketlere köpüklü şarap ibaresini yapıştırmaya başladık” açıklamasını yapınca LVMH’nin borsadaki hisseleri yüzde 0.2 oranında düşerken Rusya’nın köpüklü şarap üreticisi Abrau-Durso’nun hisseleri yüzde 3 oranında değer kazanmış.

Yeni doğan şampanya krizi AB Komisyonu’nda da gündeme geldi. Komisyon Sözcüsü Miriam Garcia Ferrer, “Haklarımızı korumak için her şeyi yapacağız. Bu yasa hayata geçerse gerekli adımları da atacağız” ifadesini kullanmış. Ferrer, ancak ne gibi önlemler alacaklarını da belirtmedi. Fransız Tarım Bakanı Julien Denormandie ise garip bir şekilde alttan alarak, ”Şampanya Fransa’nın belli bölgelerinde üretilen köpüklü şaraplara verilen isim. Ama diğer ülkeler de bu ismi kullanıyor” diye ortadan bir açıklama yaptı.

Bütün bunları okurken aklıma 1930’lu yıllarda Türkiye’nin Fransa’yla yaşadığı “konyak” sorunu geldi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ülkede sanayi diye bir yatırım yoktu. Kibritin bile bir Amerikan şirketince üretildiği yıllar. İçki sektörü ilkel. Daha çok da rakı üretimi var. Bir de Vatan, Bosfor, Yıldız, Eskişehir isimleriyle konyak üretiliyor. 1932’de İnhisarlar İdaresi (Tekel) kuruluyor.

Damıtık, yüksek dereceli alkollü içkiler devlet tekeli üretimi altına giriyor. İstanbul, Gaziayıntap, Nazilli, Yaluva gibi rakılara ek olarak  konyak üretimine geçiliyor. Hatta üretilen ilk konyağın etiket tasarımı da ressam İhap Hulusi’ye ait.

Cumhuriyet’in ilk dönemi konyakları böyle. Derken 1935’te Fransız üreticiler, konyak içkisini ürettikleri Cognac bölgesinin ismini uludslararası bir yasayla tescil ettirerek bizim Türkiye Cumhuriyeti’ne konyak adıyla bir içki üretemeyeceğini bildirdiler. İş krize dönüşmeye yüz tutunca  İnhisarlar İdaresi (Tekel) konyak şişelerinin üstündeki konyak adını kanyak olarak değiştirdi. Bu değişikliğe de şöyle bir kılıf uyduruldu: ”İçeni ısıtıyor. Adeta kanını yakıyor.”

Türk versiyonu kanyak haline gelen konyak Çanakkale, Bozcaada üzümlerinden yetiştirilip artık büyük miktarlarda üretiliyordu. Çocukluğum ve gençliğimde bakkallarda kanyak cep, orta boy, büyük boy şişelerde satılırdı. Kış mevsimi futbol maçlarında açık tribün seyircileri maç seyrederken cep şişesinden az kanyak çekmemişlerdir hani!..

Anlatmak istediğim, bugünkü Fransa-Rusya şampanya krizi gücü yetene meselesi. İki taraf da güçlüyse bir orta yol bulunuyor. Yok, bir taraf güçsüz öbür taraf ise kendini bölge hakimi ilan etmişse altta kalanın canı çıksın!

Anlatmak istediğim, bugünkü Fransa-Rusya şampanya krizi gücü yetene meselesi. İki taraf da güçlüyse bir orta yol bulunuyor. Yok, bir taraf güçsüz öbür taraf ise kendini bölge hakimi ilan etmişse altta kalanın canı çıksın!

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar