Şampiyonlar Liginde çeyrek final kuraları çekildi. Guardiola'nın Manchester City'si ile Haaland'lı Dortmund; geçen yıl her kupayı kazanan Bayern ile Neymar'ın PSG'si; Zidane Real Madrid'i ile Klopp Liverpool’u; Tuchel Chelsea'si ile Porto eşleşti.
Yarı final eşleşmeleri de peşinen ilan edildi. Guardiola - Haaland galibi Bayern - Neymar ile Zidane - Klopp galibi Tuchel - Porto ile oynayacak.
Eminim okur okumaz siz de City ile Bayern yarı finalini gördünüz. Hatta Klopp - Tuchel yarı finali de besbelli. Liverpool fanları sevinç içinde, finaldeyiz demekte.
Tabii ki bu arena zorlu. Her maç sürprize gebe. Birçoğumuz Haaland mucizesi sürer mi diye merak içinde. Benim gibi Bayern'in istikrar ve intizamını sıkıcı bulanlar, Neymar'ın sakatlıktan iyi dönüp Mbappe ile birlikte güzel icraatlar yapmasını ummakta.
Toplam takım değerlerine göre ilk üçe bakarsak Liverpool, City, Bayern'den birinin kupayı alması normal ve beklenen gerçek. Zira bu takımların hoca ve taktik kaliteleri de diğerlerinin üzerinde. Ama işte detay ve şans her şeydir, hele ki futbolda.
Liverpool’u nasıl bu denli çok anarsın; ligde onları hem de evlerinde yenmeyen kalmadı, Fenerbahçe’den beterler, diyebilirsiniz. Haklısınız lâkin büyük starlar hedef ve hava ile oynarlar. Sadio Mane olsun, Salah olsun artık maç primi için oynamazlar. Şampiyonlar Ligi büyük motivasyon kaynağı olacaktır. Yine de çok eksikler ve şampiyonluk şansları %5. (City %45, Bayern %45, diğerleri %5.)
Evet aslında gerçek final, yarı finalde. Herkes işi bitti, sırrı çözüldü denen Pep Guardiola'nın yeni taktiği ile Bayern adlı makineyi eleyip eleyemeyeceğini merak etmekte. Evet bendeniz Pep tarafındayım ama Bayern'in olası zaferinde tek bir şekilde üzülmeyeceğim: Leroy Sane şov yaparsa! Zira 25 yaşındaki star, City'nin elindeydi. Çapraz bağ kopartıp sezon kaçırdığında ve döndüğünde yeterli ilgiyi görmedi. Guardiola o sıralar Messi ile çalıştığını unutup, Phil Foden için "çalıştığım en yetenekli oyuncu" diye saçmalamakla meşguldü. İşin Messi boyutuna kaba etlerimizle güldük gülmesine ama olan Sane'ye oldu. Ben gideceğim, diye tutturdu. O zaman belirgin ve serbest kanat, Guardiola oyununda yok idi. Ümit milliden hocası olan Hans Dieter Flick ile yaptığı telefon konuşması her şeyi bitirdi. Bakalım Sane kendini eski hocasına göstermek isteyecek mi?
İş, fanatiği olmadığımız takımları değerlendirmeye, desteklemeye geldiğinde nasıl objektif ve huzurlu olabiliyoruz değil mi? Düşünsenize Dortmund şampiyon olsa Haaland adına mutlu olabiliriz, PSG alsa Neymar - Mbappe yan yanayken aksi mümkün değildi, diyebiliriz, City alsa adam üç gün bodruma kapandı, taktik üretti helâl olsun, deriz. Her durumda işin içinde bir öykü olmuş olur ve onu konuşuruz değil mi? Ama bu bakış açısını kendi yurdumuzda uygulayamıyoruz; yenilen hatta küme düşen takımlarını alkışlayan gâvurları(!) anlayamıyoruz. Avrupa izlerken Avrupaî mi davranıyoruz nedir? Faydalı bu şampiyonlar ligi.
Yorum Yazın