Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


"Sandığa tuzak kuruyorlar!"

"Sandığa tuzak kuruyorlar!"

Cumhur İttifakı’nın alel acele hazırlayıp TBMM Başkanlığı’na sunduğu yeni seçim kanunu teklifiyle ilgili Abdullah Gül döneminin Başbakan yardımcısı ve AKP’nin kurucu Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır’la, AKP eski milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Mehmet Dülger’le konuştum. Her ikisi de geçmişe dönük bir kanunun hayata geçirilemeyeceğini, sandığa tuzak kurulduğunu söylüyorlar.

Öncelikle Ertuğrul Yalçınbayır’ın değerlendirmelerine bir göz atalım. Yalçınbayır diyor ki:

“Kanun teklifinin yürürlük tarihi yayın tarihidir. Anayasa’nın 67/son maddesine göre bu değişiklikler “yürürlük tarihinden bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. “  Ayrıca Anayasa’nın 11. Maddesine göre Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlük ilkesi herkesi ve kurumu bağlar.”

Yalçınbayır Cumhur İttifakı’nın bu kanun teklifiyle haksız oy kapma peşinde olduğunu da şu cümlelerle açıklıyor:

“Kanunun genel gerekçesi ve madde gerekçeleri genel geçer nedenlerle bağdaşmamakta, haksız oy teminine yönelik gerekçelerdir. Hak ile haksızlık koalisyonunu yansıtmaktadır. Matematiksel oyunlarla sandığa tuzak kurulmaktadır. Tuzak kuranlar tuzağa düşmüşlerdir ve düşeceklerdir. Boş şeylerle uğraşmak zaman kaybıdır. Hak, barajları yıkar geçer. Kanun geçer ama uygulanmaz. Hesap günü, sandık günüdür. Ömür biter, yönetim gider.”

AKP Antalya eski milletvekili Mehmet Dülger de demokratik rejimin en önemli ve öncelikli kurumunun seçim kanunu olduğuna işaret ederek şöyle diyor:

“Ülkemizde seçim kanunları her zaman bir art niyetin mahsulü olarak hazırlanıp yürürlüğe konmuştur. 60 yıldan bu yana bu gerçek değişmemiştir. Şöyle ki: Seçim kanunları üstündeki değişiklikler genellikle seçime yakın tarihlerde, ülkedeki iktidar partisi tarafından, kimseye danışılmadan ve başka görüşler alınmadan yapılır. Bu değişikliklerin temel önceliği iktidarın yerinde kalmasını, muhalif partilerin ise iktidar imkanını seçim yoluyla elde edememesini sağlayan bir tedbirler çerçevesinin hazırlanmasıdır.”

Dülger teklifin 3. Ve 4. Maddelerinde özellikle muhalefetin aleyhine önlemler yer aldığına dikkat çekerek şu görüşlere yer veriyor:

“Muhalefetin zararına olması amacıyla getirilen tedbirler arasında “hükümlerin makable şamil (geçmişe dönük) olması gibi evrensel hukuk ilkelerini hiçe sayan anlayışları kabul etme gibi uygunsuzluklara da fütursuzca yer verilmektedir. Nitekim, hazırlanan tasarının 3 ve 4. Maddelerinde bu özellik açıkça görülmektedir. Oysa getirilen yeni hükümler kanunun kabulü tarihinden sonraki dönemi kapsama durumundadır. “

Seçim kanunlarının hazırlanmasında önemli unsurlardan birinin seçim bölgeleri olduğunu vurgulayan Dülger ANAP’ın lideri, eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la ilgili bir anısını da şöyle anlatıyor:

“En saçma ve akılla bağdaşmayan bölge tespitleri zamanın Başbakanı Turgut Özal’la yardımcısı Adnan Kahveci’nin, ANAP’ın yüksek oy aldığı ama coğrafi bakımdan birbirine uzak ilçelerin tek bölge kabul etmeleri örneğinde görülebilir.

“Bu mahzur sonradan düzeltilme yoluna gidilerek kalabalık büyük şehirlerde ayrı bölgeler saptanmıştır. Örneğin İstanbul’un 2. Bölgesiyle Bayburt’u karşılaştırmak imkansızdır.  Seçim bölgeleriyle idari taksimat arasında uyum sağlanmalıdır. Yoksa, Bayburt’a yaklaşık 18 bin oy bir milletvekili kazandırırken İstanbul 2. Bölgesinde bir milletvekili adayının 80 bin küsur oya ihtiyacı olacaktır. Bu da demokrasinin temsiliyet fikrini kökünden yaralamaktadır.”

Günümüzde seçmenlerin parti genel başkanlarının dayattığı listelere oy verdiklerini ve milletvekili adaylarının isimlerini bile bilmediklerinin altını çizen Dülger şöyle konuşuyor:

“Genel Başkanın belki hoşuna gitmeyecek bir siyasi düşünceyi dile getiren milletvekili bir sonraki seçimde genel başkanın hazırladığı listede yer almayacak, farklı ve belki de doğru bir düşünceyi dile getirdiği için  cezalandırılmış olacaktır. Oysa dar bölge esasına göre yapılacak iki turlu seçim eleğinden geçen milletvekiline böylesine bir ceza asla uygulanamayacaktır. Yeniden seçilen milletvekili farklı düşünceleriyle genel başkanın mutlak siyasi otoritesinin farklılaşmasına sebep olacak, böylece siyasi hayat yumuşayacak, doğruların dile getirilmesi imkanı doğacaktır.”

Yani, özetlemek gerekirse çok partili döneme geçildiği yıllardan bugüne kadar hep iktidar partileri seçim kanununu nalıncı keseri gibi kendilerine yontmak istemişler. Ancak, şimdi Cumhur İttifakı’nın, her şeyden de öte evrsensel bir hukuk ilkesi olan kanunun makable şamil olamayacağı ilkesini hiçe saymasına da pes demekten kendimi alıkoyamıyorum.  

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar