Emel Seçen

Emel Seçen


Sarı yazmanın yazgısı

Sarı yazmanın yazgısı

Serpiyor ince ince kar taneleri, ILGAZ dağına kar düşüyor!

Son günlerde, ne kadar çok gider olduk, Zincirlikuyu Camisine. Giden, Noel üstü sadece yıllar değil. Dostlar!

En ağırı da, bu aslında.

DOSTLAR…

Kaç dostun var? Sorusuna samimi olarak kaç kişi cevap verebilir ki?

 Aile büyüklerinden, mahalleden, arkadaş, okul yılları içinden ayıklana ayıklana; olsun olsun belki on tane.

10, tam haftaya 10 numara Arjantin ve Messi ile mutlulukla, başlamıştık. Acı haber geldi, bugünlerde sanki mutluluklarımızın, kısa zamansal dilimlere pay edilmediğini, sıkıştırıldığını düşünmeye başladım. Mutluluk, denilen olgu ortalama iki saat sürüyor, sürmüyor. On tane olmasa da bir dost varsa çok şanslıyız. Mesela Rıfat Ilgaz ustanın Kastamonu’dan dostu, son dönemlerinde yaveri gibi nam-ı diğer, Minibüscü Süleyman. Nereden bilecektim, Pazartesi çıkan yazımı hep gönderdiğim gibi Aydın Ağabey’e iletmemin üzerinden yarım saat geçmeden vefat ettiğinin haberini alışım ve eşi Nilgün Hanıma ulaşamayınca, Kastamonu’dan, Minibüscü Süleyman ile konuşacağımı.

Üzgündü, üzgünüz.

Kastamonu, dernek başkanları tüm sevenler hepimiz ertesi gün Zincirlikuyu Camisindeyiz.

Dostlar, dostları ve elbette Kastamonu, Cide.

Cide’de Ahmet Hoca,  sevgili Öner Ağabey (Öner Yağcı), bir gün Aydın Ağabeyin kurduğu Çınar Yayınlarında, Büyükçekmece’de, Dr. Sadık Ahmet durağının biraz ilerisinde ki mekânında, yepyeni umutlar, çocuklar ve Rıfat Ilgaz, konuşmak. Bir gün, hep birlikte bir masa, masa da muhabbet, muhabbet de aydınlık. Tüyap’da, Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin ile birlikte; iyi ve güzel insanlar koalisyonu olmak. İnsan var, insan kalmak var.

Üzgünüm, duygularımız dalga dalga hüzün haykırmakta ve  her fırsatta derdi babasını iyi şekilde yaşatmak olan sevgili Aydın Ağabey, Rıfat Ilgaz’ın emaneti, biricik oğlu Aydın Ilgaz’a da, babasına da ne kadar layıkı ile sahip çıktık, düşüncesi. Bu zamanla, cevabı daha da hatırlanacak bir gerçek olacak; çünkü Marco Paşa (Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali) kolay oluşmadı. Ve artık onlar kadar nitelikli ve gerçek bilgi ile donanmış değerler, maalesef yok. Çünkü biz aydın yetiştiremiyoruz. O yüzden elli yılı aşan süre önce Rıfat Ilgaz hocamız, “Aydın mısın?” şiirini yazdı.

Kimse bilmez, başta Cumhuriyet Gazetesinde ki, Rıfat Ilgaz, ile ilgili olarak, yazım olmak üzere; teşekkür etmek için ve ayrıca sohbet etmek üzere de nezaket göstererek, her zaman arayan insanlardan biriydi. Ve hep de gülümseyen. Defalarca davet ettiği halde bir türlü gidemediğim, Kastamonu/Cide festivale, ama biz başka bir düşü hayata geçirecektik. En son konuştuğumuzda çok mutlu oldu. Ben, daha da mutlu. O da bende kalacak ta ki bir gün gerçekten bunu yapabilecek birinin varlığına inanırsam, işte o zaman hayata da geçirebilir ve işte o vakit gönül rahatlığı ve huzur içinde paylaşabilirim.

Ben, kendi düşüncemi Aydın Ağabey’e anlattığımda, “İnanır mısın, bu benim babamın hayali. İlk fırsatta yapalım!”demiş, ikimizde heyecanlanmıştık. Pandemi olmasa, yürürlüğe girmişti belki de çünkü çalışmalara başlamıştım bile.

Düşünebiliyor musunuz, aydınlık bir ülke derdinde, oğluna o ismi vermeyi tercih eden ve aydınlıksızlığa dayanamayan yüreğin hayali. Yıllardır, nitelik, nitelik diyorum. Kimi anlıyor, bir şey yapamıyor, kimi de işine gelmediği için kılını kıpırdatmayıp, gün kurtarıyor. Zira hayatlarında hiç sohbet etmemiş, yayınevine gitmemiş, telefonda konuşmamış, bayramda bayramlaşmamış insanlar, paylaşımda bulunabiliyor. Yoran, sorulardan birisi de bu: Ülke olarak hangi arada bu hale gelebildik?

Vefat edenden bile prim yapmaya çalışmak. Gündem ne ise ondan rant sağlamak. Zincirlikuyu Camisinde sondan bir önce, Halit Kıvanç uğurlama töreninde alakasız insanlar konuşma yapıyor, kameralara. Kameralar, neden o insanları konuşturur ki.

Ortamı işte, mevcut nitelik belirliyor, her zaman.

Bugün Zincirlikuyu Mezarlığında son görevimizi yapmak için hazır bulunurken gazetemiz, Cumhuriyet, yazarları ile doluydu. Birlikte cami çıkışında defnetmeye giderken Şükran Abla, Şükran Soner, Miyase İlknur ile birlikte yürüdük. Cami içinde Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan oradaydı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile birlikteydi, Hasan Arat, Sol Parti Başkanı Alper Taş, Sunay Akın, Artı Tv Nazım Alpman. Ruhi Su Dostlar Korosu adına koro şefi Aras Akanaras, Ruhi Su’nun oğlu Ilgın Su ile geçtiğimiz hafta, Sönmez Targan, töreninde yine birlikteydik. Toprağa verilirken; HalkTv, İsmail Saymaz, Timur Soykan, Kara Kedi Haluk Hepkon oradaydı.

Ama en büyük vefa ise Türk Edebiyatı ve Sinema filmleri, dizilere konu olan o büyük eser “HABABAM SINIFI” nın efsane kadrosunda yer almış değerlerimizin olmasıydı. Hayta İsmail, Ahmet Arıman ve Ufaklık ya da Bacaksız, Tuncay Akça ve “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” serisinden Teoman Ayık. Hepimiz gibi onlarda oldukça üzgündüler ama kırmadılar sağ olsunlar, kısaca görüşlerini aldım ve çektiğim, bu son fotoğrafta bir hatıra ile anı hanemizde yerini, duyguları ile birlikte almış oldu. Çünkü okul kapandı. Ne Mahmut Hoca, ne Hafize Ana var, artık. O karakterleri ne zorluklar altında yaratabilmiş, kıymetli Rıfat Ilgaz’ı yitirdik, Çınar ile yıllardır, Aydın Ilgaz, ağabeyimizle de yeniden yaşadık. Aydın ağabey ile konuşmak, aynı zamanda Rıfat Baba ile konuşmak demekti çünkü.

Birkaç zamandır, Zincirlikuyu’nda hep üç cenaze oluyor, bunu anlatıyordum dostlarıma, vefatlarda arttı diye ve inanır mısınız, tam altı vefat vardı, Aydın Ağabeyi uğurlarken; iki erkek, dördü kadın.

Aydın Ağabeyi, gözyaşları içinde Cide’li dostlarımızla birlikte çok büyük bir kalabalık ile uğurladık. Değerlerimiz eksilirken mezarlıkta sunulan çiçekler ve taziyeler sonrasında taziye kısmında Aydın Ağabeyin kızı Elif, hemen boynumda bulunan “Sarı Yazma”yı dikkat ederek, işaret edip ve dokunarak, “Sarı Yazma” dedi. Evet, dedim gözyaşlarımla, başımı sallayarak onaylarken. İşte Rıfat Ilgaz, hocamızdan beri O SARI YAZMA çok şeyi anlatıyor.

Sadece gerçekten bilenlerin nazarında daha da perçinlenerek…

AYDIN AĞABEY

Baban Rıfat Ilgaz’ın “Oğlum” adlı uzun şiirinden bir bölüm ile noktalamak istiyorum, sevgili Aydın Ağabey. Değil mi ki sana, AYDIN, adını verdi ve ülkesi dâhil herkesin aydın, nitelikli ve düşünen insanlar olması için uğraştı.

Işığın daim olsun. Aydınlıkla.

İyi ki tanıdım seni ve o güzel, kocaman yüreğini.

“Seni, saksıda gül yetiştirir gibi

Yetiştirmedik, tek başına.

Bir limonlukta büyütmedik seni.

Kırağı çalmaz diye acı patlıcanı

Salıverdik sokağa.”

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar