Arap ülkelerinin Filistin sorununa kayıtsızlığı bilinen bir gerçek. Belki Körfez’in petrol ve doğal gaz zenginleri zaman zaman kesenin ağızını açıp, gönüllerinden ne koparsa Batı Şeria ve özellikle Gazze’ye bağışlamakta kusur etmediler. Ama yardımların verimli yatırımlar yapılmasının veya fakir halkın refahı için kullanılıp, kullanılmadığının hesabını da sormadılar. Açıkçası hem batıdan, hem doğudan Filistin’e akan yardımlar hep Hamas ve Fetih liderlerinin cebini doldurdu. Onlar zenginleşti. Halk giderek yoksullaştı. İran ve kısmen Katar yardımları silah ve radikalleşme eğitimine katkıda bulununca, bunlar Filistinlileri daha çok İran’ın bölgesel emellerine alet etti. Mısır Filistinlilere hemen hiç kapı aralamadı. İhvan hareketini bir beka sorunu olarak gördüğünden onun uzantısı gibi kabul ettiği Gazze’ye sırt çevirdi. Gazze’den açılan tünellere zaman zaman lağım suyu pompalayarak geçişleri engelledi. Cömert Körfez Arapları da Filistin’den göç almamaya özen gösterdi. Katar Hamas’ın elebaşlarına ev sahipliği yapsa bile küçük gelişmiş ülkesini kitlesel Filistin göçünden hep korudu. Bunun nedenleri onlarca malum. Araplar, Filistin sorununu kendi sorumlulukları olarak görmedi; görmüyor. Arada yüksek perdeden bireysel veya Arap Birliği olarak ses yükseltseler bile bu zaten fazla yankı yapmadı ve yapmıyor. Buna karşılık siyasi, jeo stratejik ve ekonomik çıkarları galebe çaldığında İsrail ile yakınlaşmakta tereddüt etmediler. Sırayla imzaladıkları Abraham anlaşmalarına hala hepsi bağlı. Belki ilişkileri geliştirmek için düzenlenen Necef zirveleri artık düzenli olarak yapılamıyor. Ama Abraham sürecinden Filistin uğruna vaz geçen bir imzacı Arap ülkesi henüz yok.
Hamas, Hizbullah ve İsrail Savaşırken Abraham Nöbette
Abraham anlaşmalarının tohumlarının 2020 den önce atıldığını biliyoruz. Uzun zamandır umulan Arap-İsrail barışı, Mısır ve Ürdün parantezinden çıkıp gerçeğe dönüşünce bunun en büyük sevabı Trump’a çıkarılmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin(BAE) 2019’u “hoşgörü yılı” ilan etmesi tesadüf müydü? Ama izleyen yıl yani 2020 de İsrail’i Dubai’de başlayan Dünya 2020 Fuarına davet etmesi ve Papa ile “İnsanlık Kardeşliği Belgesi”( Document of Human Fraternity) ne dayanarak aynı anda Dubai’de bir Katolik kilisesi ve bir de Sinagog açılmasına yeşil ışık yakması, BAE nin Abraham barışına gönüllü olması olarak değerlendirildi. “Abraham’ın Aile Evi” (Abrahamic Family House), Kudüs’ten daha yeni ve tartışmasız bir Kudüs olarak 15 Eylül 2020 de BAE ve Bahreyn’in İsrail ile normalleşecek ilişkilerinin somut bir sembolü olarak kabul edildi. Zaten sonrası çorap söküğü gibi geldi. İsrail gibi bir teknolojik güç ile ilişkileri geliştirmeyi önce Sudan (Ekim 2020), sonra Fas (Aralık 2020) kabul etti. Umman zaten halen İsrail ile ilk ikili anlaşmalar imzalayan ülke olduğu için “Abraham Evi”, Maşrık ’ta, Irak, Katar, Suriye ve Suudi Arabistan, Mağripte ise Cezayir, Libya ve Tunus dışında tüm MENA ülkelerinin İsrail ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini, güvenlik işbirliğini geliştirmek için bir araya gelebilecekleri bir mekân adayı oldu. Buna rağmen Necef toplantılarının Fas’ta düzenlenmesi, İsrail’in Fas’a verdiği Sahel güvencesine atfedildi. Trump’ın deyimi ile “ Yeni bir Orta Doğu Şafağı”( Dawn of a New Middle East) ne kadar sürerdi?
Bölgesel Ticaretteki Yeni Para Birimi: Abraham
Mısır, Ürdün ve BAE’nin İsrail’e yaptıkları ihracatın 2024 de iki katına çıkması size ilginç gelebilir[1]. Türkiye’de İsrail mallarının boykot edilmesi yanı sıra İsrail’e yapılan ihracatın durdurulması çağrılarına karşılık bu 3 ülkenin yaklaşımı hem Filistin’e tepkiyi, hem de ticaret ile siyasetin ayrışma kavşağını göstermesi bakımından önemli. Bu gelişme İsrail İstatistik bürosu tarafından da doğrulanmakta. Rakamlar mütevazı. Ancak ticaret Mısır’ın İsrail’e olan ihracatının artması, hem kurulan ilişkilerin işlevselliğine, hem de iki ülke arasındaki enerji ve güvenlik ilişkilerinin önemine bağlı. İsrail karasularından çıkan doğal gazı, Mısır’a ihraç ediyor ve bir kısmını Mısır’daki rafinerilerde işleme tabii tuttuktan sonra geri alıyor. İki ülke de Filistin veya Yemen Husi’leri yüzünden bu ilişkinin aksamasını istemiyor. Ticarette 2023 deki yüzde 56 oranındaki artışa karşılık 2024 yılının ilk 6 ayında yüzde 168 lik artış, sanki Filistin’e tepki. Oysa söylemde Mısır İsrail’e karşı Türkiye kadar olmasa bile bir hayli sert. Yine de Mısır Katar’da ABD ile birlikte ateşkes koşulları için çaba sarf eden bir ülke. Türkiye orada değil. Öte yandan BAE den İsrail’e yapılan ihracatın da artışı ilginç. 2023 de 3 milyar dolara ulaşan ticaret hacmine karşılık savaşla birlikte karşılıklı uçak seferleri ve turizm durma noktasına gelmiş durumda. Ama niyet orada. Aynı durum Ürdün’ün İsrail’e olan ihracatı için de geçerli. Rakamlar yine mütevazı, artış oranları yüksek. Sürgit eden savaşa ve katliama benzeyen gözü kör İsrail saldırılarına rağmen, bu ticarete kutsal Abraham dokunuşu ile gelen barış.
Fas’taki Filistin Duyarlılığı Abraham Ruhunu Muazzep Etmeyince
Bir tık duraksama yaşansa bile Abraham ruhu ticarette, yatırımda ve enerji işbirliğinde devam ediyor. 2019 dan 2022 ye kadar, tahmin edilen 10 milyar Dolarlık ticaret hacmi hedefi tutturulmuş durumda. 2022 den sonraki trendin seyri daha yatık olsa bile kesintiye uğramaması önemli. Hedefin tutturulmasındaki en önemli etken Fas-İsrail ilişkileri. Fas’ın büyük şehirlerinde İsrail karşıtı gösteriler uygar bir biçimde sürüyor. Ama Atlantik kıyısında Fas ve İsrail ilişkileri Aralık 2020 den beri güçlü bir sörf dalgası yakalamış durumda. Aradaki ikili ticaretin 2024 de beklenmedik bir biçimde genişlemesi ve ticaret hacminin 2024 ün ilk 6 ayında 8.4 milyar Dolara(7.8 milyar Euro) ulaşmış olması[2], siyasi duyarlılığın ekonomik duyarlılığa dönüşmemesindeki Abraham farkı olarak yorumlanmaya layık. Abraham barışı ile Fas ve İsrail arasında kurulan köprülerin ticaret ötesine geçerek tarım, turizm ve hizmetler sektörünü kapsamasını ise hem bir kazanım, hem de barışın ahlaki maliyeti olarak değerlendirmek gerek. Hedefi barış olan bir anlaşmanın hala geçerliliğini koruması, tarafların verdikleri sözleri tutması kadar, ABD nin siyasi desteğinin sonucu. “Barışı güçlendirme” temasının Orta Doğu’da batıdaki karşılığını bulduğunu sanmıyorum. Ama güvenlik işbirliği anlayışının Yemen’den Kızıl Denize atılan füzelerle güçlendiği kesin. Eğer Abraham normalleşmesi sonucu İsrail ile ilişkiye giren tüm Orta Doğu ülkelerinde ekonomik refah ve istihdam artar, fakirlik azalırsa maya Gazze’ye rağmen tutar. Öte yandan eğer savaş devam ederse, İsrail’in üretim kapasitesinde yaşanacak daralma Abraham ticaretini de zorunlu olarak olumsuz etkileyecektir. Bu ise Abraham sürecini tökezletir. Netanyahu şapkasını önüne koyup düşünmeli.
Lafın Kırığı ve Kıssadan Hisse: Her yerde olduğu gibi Türkiye’de de “İt ürür, kervan yürür”
[1]“War on Gaza: Egyptian monthly exports to Israel double, UAE and Jordan exports also rise” (June 2024) https://www.middleeasteye.net/news/egypt-exports-israel-doubled-2024-official-report
[2] “A sharp increase in bilateral trade between Morocco and Israel” (June 2024) Atalayar https://www.atalayar.com/en/articulo/economy-and-business/sharp-increase-in-bilateral-trade-between-morocco-and-israel/20240825060000204341.html
Yorum Yazın