Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç


Siyasetin Acizliğine Gülebilmek ve Mizah

Siyasetin Acizliğine Gülebilmek ve Mizah

Mizah duygusu, çelişkiler, yanlışlıklar, görgüsüzlükler, cehalet, dil sürçmeleri, hatalar ve düşüncesizlikleri, aldatılmaları, kandırılmaları ve yaşamın komik yanlarını öne çıkarıp anlatan zekâ ürünlerini yaratır. Bu zekâ ürünleri bir tür ders verdiği için, bir anlamda “örnek olay-case” olarak da nitelendirilebilirler. Yani bunlardan ders malzemesi de çıkar üniversite öğrencilerine. Bu uygulamalarla tekrarını önleyici tedbirler alınabilir. 

Mizahın türleri, konuları, gülünç yanları kültürden kültüre göre değişse de bir de evrensel boyutu vardır. Bu boyut kültürler üstü diyebileceğimiz bir nitelik taşır. Yani her kültür için geçerli çelişkiler, komiklikler, aptallıklar, hatalar içerir.

Hükümette, siyasi parti ve şirket ve devlet yönetimlerinde, yöneticilerinin hareketlerinde ve eylemlerinde ortaya çıkan hatalar, düşüncesizlikler, acelecilikler, bilgisizlik ve görgüsüzlükler, dil sürçmeleri mizahın kültürler üstü nitelikleri arasına girer. Mizah kavramını halkımız “espritüellik” olarak tanımlar ve bu tür kişileri “espritüel” kişiler olarak niteler. Bazen bu tür kişilere daha eski bir deyimle “nüktedan-nükte yapan” deyimi kullanılır. “Kıssadan hisse” deyimi ise kısa öykülerden ders alma anlamına gelir.

Mizah duygusunun ve mizahı konuşmanın, “kendi kendine güven” niteliği ile doğru orantılı ve zekâ ürünü olduğu da genel kabul gören bir olgudur. Yani mizah duygusu aslında ince bir zekâ ürünüdür. Çünkü mizahın gerektirdiği bağlantıları kurabilmek, ilgisiz gibi gözüken fakat aslında birbirleri ile bağlantılı olayların arasındaki neden-sonuç niteliğini öne çıkarabilen bir zekânın normalden daha üstün olduğuna inanılır. Kısaca fıkra, nükte, espri gibi kelimelerle tanımlanan ve sözlü olarak anlatılan mizah ürünleri, kısa öyküler, bazen gerçek bazen de uydurulmuş konuları ve karakterleri içerir.

Bundan birkaç yıl önce bir akademik toplantıda tanıştığım ve isminin başında “Lort” kelimesi de bulunan bir akademisyen meslektaşla bu konuda uzun bir sohbet yapmıştık. İngiliz asıllı bu meslektaş İspanya’daki bir üniversitede MBA düzeyinde seçmeli bir ders veriyordu, “mizah ve yönetim” konusunda. Derslerinin büyük bir ilgi gördüğünü, hatta MBA öğrencisi olmadığı halde derslerini izlemek isteyen bazı kamu yöneticilerinin de bulunduğunu belirtmişti.

Türk siyaset ve iş yaşamında çok nüktedan veya espritüel dediğimiz kişiler oldu, halen de var. Önemli olan insanın kendi hatalarına gülebilme olgunluğunu gösterebilmesidir. İngilizcedeki “Human is err” deyiminin eşiti olarak bizde “insan beşer, elbet şaşar” deyimi vardır. Bu ise hatasız olmanın, hatadan münezzeh -yani hatadan muaf olmanın- koşulunun Peygamberlere ve Tanrı’ya ait olduğunu anlatan güzel bir deyimdir. Yani hata yapmak insana aittir.

Çoğu kere “hata yapmayan iş yapmıyor” deyimi de kullanılır. Yani herkes şu veya bu şekilde gerek özel gerek kamu gerekse iş yaşamında zaman zaman hata yapmıştır ve yapmaktadır. Önemli olan hataları görebilmek, zararını önleyecek önlemleri alabilmek veya tekrarını önlemek ve bunlardan ders alabilmektir. Bu konuda bir Hollanda’daki meslektaşımla yazdığımız “İş yönetimi hataları” isimli makalemiz International Marketing Review isimli hakem heyetli dergide yayımlanmıştı.

Bazı üst yönetici veya devlet ve hükümet adamlarının espriden anlamadıkları, eleştiriye tahammülsüzlükleri, komik bir olaya gülüp geçmek yerine, kendilerini eleştiren veya kendilerini espri konusu yapan yazarlara, karikatürcülere, sosyal medya kullanıcılarına ve yayın organlarına karşı takındıkları olumsuz tavrın, bu kişilerin “kendilerini fazla ciddiye aldıkları” şeklinde yorumlanır genellikle. Oysa kişilerin kendilerini değil, yaptıkları işi ciddiye almalarının daha doğru olduğu görüşü ağır basar. 

Bu tip gruplara giren siyasetçilerin ve yöneticilerin içinde bulundukları sorunların temelinde kendilerini ezik hissetmeleri ve aşağılık duygusu içinde bir takım hatalar yaptıklarını anlatıyor psikologlar. Eziklik içindeki yeteneksizlerin, kendilerini ciddiye almayan seçkinlere kendilerini kabul ettirmek için gereksiz harcamalar yaparak pahalı, lüks araç ve gereç kullanmaya meyilli oldukları da bir gerçek.

Ülkeleri veya şirketleri mali kriz içinde iken pahalı araç gereç, otomobil, binlerce dolarlık çantalar ve uçak alımlarına yoğunlaşan kişiliklerin de davranışlarını bu açıdan yorumlamak gerekiyor. Bunlar pahalı araç gereç kullanarak akıllarınca başkalarından daha üstün, zeki ve yaratıcı olduklarını düşünüyorlar. 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar