Bir caddeden lüks cipler ile yırtık pabuçlu ayaklar aynı anda geçiyorsa; doğru işlemeyen bir düzen var demektir. Kırk yamalı ceketler, parlamak için ışığa ihtiyaç duymayan paltoların arasına karışmışsa da…
Etiketler alev almış vaziyette, vatandaşlar dokunamıyorlar. O kadar ki Ahmet Hâşim yaşasaydı, “Âteş gibidir tutma yanarsın…” mısrasını karanfil yerine market etiketlerine söylerdi! Orhan Veli ise o meşhur “Bedava Yaşıyoruz” şiirini günümüzde yazsaydı bu defa devrinin kodaman şairleri tarafından değil de vatandaşlar tarafından taşlanırdı, “Ne diyor bu!..”diye… “Bedava” yalnız sözlüklerde ve vaadlerde kalan bir kelime nitekim…
Kafeteryalarda içilen bir bardak limonata insanın içini serinleteceğine yakıyor; çay harareti alacağına vücudu daha da harlıyor! İyi bir lokantada bir tabak yemek bir ay çalışmak demek! Hesap fişleri çıra gibi; insan zaten kendini tutuşturacak bir alev arıyor! Herkes sinirli, herkes gergin!
Yüzlere düşecek ucuzluk ışığını, hazine arazisindeki kaçak inşaat misali yükselen fiyatlar gölgeliyor… Bir yanda üç liralık simitler, diğer yanda üç kuruşluk ümitlere ağır basıyor!
Bu olanlara düpedüz soygun denir! Evet, soyuluyoruz!
Soyulan sadece cüzdanlarımız olsa iyi! Hayallerimiz, geleceğimiz, emeğimiz de bu kış günlerinde soyulmak suretiyle sokağa bırakılıyor! Dondurup saklayın mı denmek isteniyor acaba?
İdarecilerse bir çare bulacaklarına birbirlerini suçluyorlar: İktidara göre pahalılığın sebebi kıskançlık! Evet, dış güçler bizi kıskandığından bu hale gelmişiz. Tıpkı peri masallarındaki güzel kızların başına gelenler gibi… Muhalefete göreyse başarısız yönetim bu vaziyetin tek sebebi!
Kabahati ona-buna atmak kabahatten hiçbir şey götürmüyor; götürülen gene garibanın ekmeği! Sorunun çözümüne ayrılmayan her dakika o ekmekten bir parça koparıp götürmekte… Kavga ise bir kör dövüşü gibi sürmekte…
Soyguncular ve hırsızlar el ele vermiş bu dövüşten istifade vurgunlarını yapmaktalar. İşlerini tıkırında zannetseler de gözden kaçırdıkları çok mühim bir nokta var…
Soyguncuların hepsi ama hepsi bilmelidirler ki, vatandaşı soymak meyve soymaya benzemez. Soyduğunuz meyveyi siz yersiniz fakat soyduğunuz vatandaş sizi yer!
Yorum Yazın