Sevgili Okurlarım…
Son yazımda ailemin geçmişte yaşadıkları ile ilgili bir yazı yazmıştım ki 24 Şubat Çarşamba Sarayburnu önünde İstanbul Valiliği ve Türk Musevi Cemaati’nin düzenlediği anma töreni hakkında yazmam gerektiğini hissettim.
12 Aralık 1941’de Romanya’nın Köstence limanından hareket eden yük gemisi Struma, balık istifi güverteye yerleştiren, çoluk çocuk dolu 768 Yahudi yolcu taşıyordu. Yolcular Nazilerin kırımından kurtulmak için yola çıkmıştı…
İstiap haddinden fazla yolcu alan gemi güçlükle de olsa İstanbul’a ulaşmayı başarmıştı. Yolcular çektikleri zahmeti unutmuş, Nazi mezaliminden kurtulmanın verdiği sevinçle özgürlüğe kavuşacakları anı bekliyordu.
Ne yazık ki gemi İstanbul’a geldiğinde motorları bozulmuştu.Keşke tek dertleri o olsaydı...
Yolcuların İstanbul'a ulaşma sevinci uzun sürmedi. Çünkü motorlarının tamiratı için Sarayburnu’na bağlanan gemiden kimsenin inmesine izin verilmiyordu.
Dönemin hükümeti bu konuda kesin talimat vermişti.
1941’de zaten hükümetimiz Yahudi vatandaşlarına pek de iyi davranmıyordu. 1901 ila 1921 arasında doğan tüm gayrimüslim erkekleri Nafıa (Bayındırlık) Birlikleri adı altında askere almış ve yol yapımında çalıştırıyordu. Babam da ikinci kez askere alınmış olarak bu birliklerde idi.
Strumaya dönelim. Gemide yeterli yiyecek yoktu ve hastalıklar kol geziyordu. Kızılay ve Musevi Cemaati yardım etmeye çalışıyordu ama çok katı bir polis kontrolü olduğundan yardım çok zor şartlarda ve kısıtlı yapılabiliyordu. Gemi tamir edilemiyor orada bekletiliyordu. Musevi Cemaati yolcuları tren ile Filistin’e yollamayı teklif edince hükümetimiz İngilizlerin izin vermedikleri gerekçesi ile bu formüle razı olmadı. Gemide 103 çocuk vardı. Bu çocukları alıp Musevi ailelerde bakılması teklifi de kabul edilmedi.
Gemi römorklarla motorları çalışmaz vaziyette Karadeniz’e çekildi. 768 yolcusuyla birlikte kaderine terk edilen gemi Karadeniz’de sürüklenirken bir Rus denizaltısı tarafından torpillendi ve batırıldı.
Çoluk-çocuk, kadın yaşlı 768 yolcudan sadece biri bu faciadan kurtulabildi.
Bu genç, yarı ölü halde Kilyos sahilinde bir balıkçı tarafından kurtarıldı.
Sevgili okurlarım şimdi soruyorum milyonlarca kişiye kucak açmış bir ülke nasıl olur da bu durumda bu insanları ölüme yollar? Ben bunu yıllardır düşünüyorum ve bir neticeye varamıyorum. O zamanki faşist akımların tesiri olabilir belki! Düşündükçe öfkeleniyor ve “Bari çocuklara izin verselerdi…” diyorum.
Bir genç yaralı olarak kurtarıldı, dedim ya. Aslında gemi batırılmadan önce birkaç kişinin gemiden inmesine izin verilmişti. Kimlere izin verdiler biliyor musunuz? Amerikan Standart Oil firmasının Avrupa müdürü ve ailesine! Onların bir şekilde kurtulmasına seviniyorum elbette ki… Ama bu içimin sızısını azaltmıyor... Vehbi Koç’un onları kurtardığı ve sonra Amerikan firmalarının temsilciliğini aldığı söylenir.
Bu insanlık faciasını detaylı öğrenmek isteyenler için tavsiye edebileceğim üç kitap var…
Zülfü Livaneli’nin kaleme aldığı Serenad, Prof. Dr. Halit Kakınç’ın yazdığı Struma Faciası ve Aron Nommaz’ın eseri Struma…
Merak edenler okuyabilirler.
Bir nokta daha; yazımın başında belirttiğim anma törenini sadece Sabah Gazetesi haber olarak verdi. Herhalde önemi bu kadar!
Saygı ve sevgilerimle…
Takipte kalacağım. Teşekkürler
Bu önerileriniz içine,acaba neden Sayın CENGİZ ÖZAKINCININ,STRUMA FACİASI kitabını almadınız.