Adından da çıkarsama yapılabileceği gibi, Almanya’nın politik sistemi federatif; 16 eyaletten oluşuyor. 1989 yılındaki birleşmeden önce bu sayı 11 idi. Bunların her birinin başkenti ve Eyalet Hükümeti var. (Bu Eyalet Hükümetlerinde sadece Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı yok.) Masraflı bir iş aslında. Ama, bu durum partileri ve politik aktörleri uzlaşmaya yönlendiriyor. Konsensus, uzlaşma kültürünü besliyor ve koalisyonların önünü açıyor. Almanya Federal Cumhuriyeti 1949 tarihinden bu yana hep koalisyon hükümetleri tarafından başarılı bir şekilde yönetiliyor ve sonbaharda yapılacak seçimlerde de bu durumun değişme ihtimali sıfır.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin bu federatif, politik yapısı Anayasa’da (Gundgesetz’de / Temel Yasa’da) belirlenmiş. Bu durum, II. Dünya Savaşın’dan sonra Batı Almanya’yı işgal eden savaşın galipleri ABD, Fransa ve Ingiltere’nin Almanlara dikte ettiği bir durum değil sadece. Bu durumun tarihsel köken(ler)i var. Bazı eyaletler kendisini hala ayrıcalıklı görüyor. Örneğin coğrafi olarak en büyük eyalet olan Bayern “Frei Staat Bayern” (Özgür Bayern Devleti) olarak adlandırıyor kendisini. Bu eyaletlerden üçü şehirlerden oluşan `şehir eyalet`: Bremen, Hamburg ve Berlin. Almanya’da nüfusu milyonu aşan 4 şehir var: Berlin yaklaşık 3,7 milyon, Hamburg 1,8 milyon, München (Münih)1,5 milyon ve Köln 1,1 milyon. Hamburg’a basın yayın ve sanatsal açıdan, München’e ise teknoloji, spor ve politik ağırlığı nedeniyle “Gizli Başkent” deniyor.
Her yıl birkaç eyalette Eyalet Parlementosu Seçimi veya birkaç büyük sehirde Yerel Seçim yapılıyor. Bu Eyalet Seçimleri, Federal Meclis Seçimleri ile aynı yılda yapılınca, o yıla SÜPER SEÇiM YILI ”Superwahljahr” deniyor. 2021 yılı da böyle bir yıl işte. Sonbaharda Federal Meclis’e 709 milletvekili seçeceğiz. (Federal Almanya Meclis’inde, bütçesi her sene yaklaşık 300 milyar fazla veren Almanya için 709 milletvekilinin çok ve masraflı olduğu tartışılıyor, iyi mi? Bu sayının azaltılması ihtimali yüksek...)
***
Son pazar günü, yani dün Almanya’nın çok önemli ve ekonomik açıdan güçlü eyaletlerinden birisi olan Baden-Württemberg’de ve Johannes Gutenberg tarafından matbaanın bulunduğu Mainz kentinin başkenti olduğu Rheinlan-Pfalz Eyaleti’nde Eyalet Parlementosu Seçimleri ve Avrupa Merkez Bankası’nın bulunduğu Hessen Eyaleti’nde ise Yerel Seçimler yapıldı.
***
Hessen Eyaleti de Frankfurt kenti de Sosyal Demokrat Parti SPD`nin kalesiydi bir zamanlar. Sonra Hıristiyan Demokrat Parti’ye geçti. Son 7 yılda bir Türk hanımla evli olan SPD`li Belediye Başkanı Peter FELDMANN tarafından yönetiliyor bu şehir. Dünkü seçimlerde, Frankfurt belediye Başkanı FELDMANN`in partisi SPD ve şansölye MERKEL`in partisi CDU oy kaybetti.
Almanya’da üretilen her 3 şişe şaraptan 1 şişesinin üretildiği, Fransa, Lüksemburg ve Belçika’ya sınır komşusu olan eyalet Rheinlan-Pfalz da SPD-CDU arasında gidip geliyor. Dünyanın en büyük 5 kimya devinden birisi olan BASF`in bulunduğu bu eyaleti de SPD`li bir bayan başbakanın rejisörlüğünde SPD-FDP-YEŞiLLER Koalisyonu yönetiyordu. Dünkü seçim sonuçlarına göre bu eyaleti gene “Ampelkoalisyon” (Trafik lambasına istinaden 3 renkli (kırmızı, sarı ve yeşil) koalisyon yönetmeye devam edecek gibi görünüyor. Corona Virüsüne karşı etkili olan COViD-19 aşısını bulan Türk kökenli tıpçı karı koca Dr. Özlem TÜRECi ve Prof. Dr. Uğur ŞAHiN`in kurup halen yönettiği Biontech Firması bu eyalette. Eyalet 2 dönemdir SPD`nin sevilen genel başkan yardımcılarından Malu DREYER tarafından yönetiliyor. 1995 yılından bu yana (kendi bedeni üzerinde) MS hastalığına karşı da mücadele eden M. DREYER SPD`nin sevilen Genel Başkan Yardımcılarından birisi.
Dünkü seçim sonuçlarının merakla beklendiği eyalet ise Baden-Württemberg Eyaleti idi. Çünkü, buradaki seçimlerin sonucundan hareketle, 21 eylül 2021 tarihinde yapılacak Federal Meclis Seçimleri’nin sonucunu kestirmek olası... Şöyle ki, bu eyalet hem politik ve hem de sanayi açısından en önemli 3 büyük eyaletten birisi ve YEŞiLLER Partisi’nin 2011 yılında ilk defa Başbakan çıkardığı eyalet. Biraz açalım müsadenizle: II. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edilen 3 bölge Baden, Württemberg-Baden ve Württemberg-Hohenzollern 1952 yılında bir halk oylamasıyla birleşiyor ve Baden-Württemberg adını alıyor. Bu, Almanya’nın en güneyinde bulunan ve Fransa ile Isviçre’ye komşu olan eyalet coğrafi açıdan 4., nüfus açısından 3. büyük eyalet. Ama ekonomik açıdan tam bir sanayi devi... Bu eyalette kişi başına düşen ortalama gelir 47.000,00 Avro. GSMH`daki payı %15. En önemlisi eksport yani ihracat gücü: Almanya’nın ihraç ettiği malların %15‘ini bu eyalet yapıyor, yaklaşık 200 milyar Avro. Bu kişi başına 18.858 Avro ihracat demek. Üretilen katma değeri çok yüksek olan sanayi ürünlerinin %39,1‘i ihraç ediliyor. Araba sanayinin kalbi burada atıyor: Mercedes, Audi ve Porsche’nin üretim merkezleri bu eyalette. Makina sanayii bu eyaletten soruluyor. Ve SAP; bu yazılım devi firmalar için yazılım programı (R4) üretiyor ve bu alanda Avrupa’da 1 numara, Dünya’da ise Oracle’den sonra 2 numara. Baden-Württemberg ihracat gücüyle Ispanya’nın önünde. Ve Almanya’nın en iyi üniversitesinden 4‘ü bu eyalette. Avrupa Birliği’nin tek biyoloji enstitüsü (EMBL) bu eyalette, Heidelberg’de…
İşte bu eyalette “Die Grünen/Bündnis 90” - YEŞiLLER Partisi 2011 yılında Eyalet Hükümeti’nin başbakanını çıkarmıştı. 2015 yılında yapılan seçimde de bir numara çıkmış ve yeniden hükümeti kurma hakkını elde etmişti. Eski bir Maocu ve öğretmen olan winfried KRETSCHMAN CDU ile koalisyon kurmuş ve Yeşiller Partisi’nin 1980‘li, 1990‘lı yıllardaki afrasına tafrasına rağmen araba sanayii ile çok iyi geçinerek, YEŞiLLER`in sözümona çevre, hava sevgisi ve yabancılara/göçmenlere gösterdiği hümanist politikalarını çok iyi paketleyip pazarlayarak dünkü seçimi de kazanma becerisini gösterdi. Dünya pazarlama dünyası... At binenin, kılıç kuşananın... 13 ocak 1980 yılında bu eyalette, Karlsruhe’de kurulan YEŞiLLER Partisi (``Die Grünen``), iki Almanya’nın birleşmesinden sonra doğu eyaletlerinde kurulan ”Bündnis 90” - Birlik 90 Partisi’yle gene Karlsruhe’de 1993 yılında yapılan bir kongreyle birleşti ve ``Die Grünen/Bündnis 90`` - Yeşiller/Birlik 90 adını aldı ve o eski solcu ve devrimci tavrını yavaş yavaş terk etmeye, konformizme kaymaya başladı. Önce eyalet bazında, 1997 yılında ise federal bazda hükümet ortağı oldu ve en son Baden-Württemberg”de seçimlerden en büyük parti olarak çıkınca hükümet kurma yetkisine kavuştu. Bu başarısını dünkü eyalet seçiminde de tekrarladı... Ama ne pahasına? Şu konformizmin gözü kör olsun... Sonbaharda yapılacak Federal Meclis Seçimleri’nde gözleri başbakanlıkta... Ama zor biraz. Sisteme entegre olmanın, konformizme yelken açmanın ve giderek liberalleşmenin de bir sınırı var efendim... O 1980`lerin ve 1990ların solcu partisinin bu günkü ekonomi politikaları, Almanya’da sanayi ve ticaret dünyasının partisi olan Liberal Parti’den (``FDP-Die Liberalen``) daha liberal iyi mi? Yeşiller Partisi koalisyon ortağı CDU`yu bir kenara bırakıp diğer 2 partiyle (SPD ve FDP) koalisyona giderek bu eyaletde de “Ampelkoalisyon”u (Yeşil-kırmızı-sarı koalisyonu) kurarsa şaşmam. Böylece, sonbaharda yapılacak Federal Meclis Seçimleri’ne iyi bir hazırlık yapmış olurlar CDU`yu ekarte ederek…
Peki SPD neden %15‘lere düştü? Gerhard SCHRÖDER`in “Agenda 2010” (Ajanda 2010: Sosyal devletin budandığı reformlar paketi...) politikasının ve bu partinin 2 dönem üst üste `Büyük Koalisyon’da `küçük ortak` olarak yer almasının sonucu. Bu 158 yıllık parti adeta bir beyaz yakalılar partisi oldu son yıllarda. işçilerden ve sendikalardan bir hayli uzaklaştı. çalışanlar açısından ve işçiler için üzücü bir durum. Sosyal devlet politikalarından gittikçe uzaklaşıyor Almanya. Göçmenler ve alt tabaka Almanlar açısından kaygı verici bir durum...
Almanya’nın 1949`da kuruluşundan bu yana en büyük partisi olan Angela MERKEL`in partisi CDU (``Hıristiyan Demokrat Birlik``) ne yaptı dersiniz? Bizim eyalette 3. Kez ikinci parti olarak çıktı iyi mi? Yani, gelecek koalisyon hükümetinde gene `küçük ortak` olacak, eger Yeşiller partisi taktik olarak bu partiyi hükümet dışında bırakmak istemezse; yani lütfederse... Bilindiği gibi, şansölye MERKEL yaklaşık bir buçuk yıl önce parti başkanlığından çekildi ve 2021 sonbaharında Başbakan Adayı olmayacağını açıkladı. Bu durum yapılan Eyalet Seçimleri’ni ve Yerel Seçimler’i olumsuz etkiliyor. CDU, şansölye MERKEL`in yerini dolduracak kalibrede birisini bulamıyor bir türlü. CDU`nun bu son seçimde az oy almasının diğer bir nedeni ise MASKE SKANDALI. Corona Salgını döneminde, Bayern Eyaleti’nde CDU`nun kardeş partisi CSU`dan (“Chritlisch-Soziale Union” - Hıristiyan Sosyal Birlik) Federal Meclis’e milletvekili olarak giren Georg Nüßlein’in maske alım satımından 1 milyon Avro’dan fazla komisyon almış olması. Buna ilaveten, birkaç gün önce de Mannheim’dan Federal Meclis’e milletvekili olarak seçilmiş olan genç CDU milletvekili Nikolas NÖBEL`in kliniklere maske satımına aracılık ederek aldığı 250.000 Avro’luk komisyon. Eyalet seçimine 2-3 gün kala, skandal bu sefer doğu eyaletlerinden birisi olan Thüringen’den seçilerek Federal Meclis’e giren Mark HAUPTMANN üzerinden patladı. Skandalın konusu bu sefer Azerbaycan’a maske satılması için yapılan lobi çalışması karşılığı alınan para, komisyon... Bu genç milletvekili anında Federal Almanya Meclisi’nden ``Bundestag``dan çekildi. Her şeye rağmen, etik kurallar işliyor, hata yapan politik aktörler sorumluluk üstlenip istifa ediyor. Bu konuda yazılı bir kanun yok; ama alışılagelmiş bir gelenek var. Ne diyelim, darısı Türkiye’nin başına...
Seçimlerin sonucundan şu tespitleri yapabiliriz:
SPD ve CDU gibi kitle partileri eriyor. Politik partiler ve politik aktörler yenilenecek gibi görünüyor. Yenilenmek de zorundalar galiba...
Almanya Federal Cumhuriyeti’nde artık eskisi gibi politik ideolojiler, din ve mezhep aidiyetleri belirleyici olmuyor, olamıyor. Ya baş aktörler/adaylar belirleyici ya da aktüel konular. Veyahutta paketleme/ambalajlama ve satıştan geçiyor bu işler... Ve de araba sanayii ile iyi geçinmekten...
Bu noktadan hareketle hemen şunu söyleyebiliriz:
CDU sevinsin ki, son 3 maske sıkandalı geçen hafta basına düştü. Yoksa CDU çok daha az oy alabilirdi. çünkü, Rheinland-Pfalz’da seçmenin %56‘sı ve Baden-Württemberg’de ise %46‘sı mektup/posta yoluyla oyunu daha önceden kullanmıştı.
***
Bu durumları görünce ve Türkiye ile Almanya’daki skandalları karşılaştırınca, insan ister istemez gülümsüyor. Buradaki rakamlar bayağı komik Türkiye’deki rakamlarla karşılaştırınca. Ayrıcana da bu 3 milletvekili de tüm görevlerini bırakarak politikadan çekileceklerini açıkladılar. Peki ya Türkiye’dekiler?
Almanya’da skandal çıkar çıkmaz bunun politik bir sorumlusu ve bu sorumluluğun getirdiği bir sonuç oluşuyor... Ya Türkiye’de?
Almanya’daki bu politik sisteme Batı tipi Burjuva Demokrasisi deniliyor. Sistem böyle define ediliyor. Almanya’daki sistem tüm aksaklıklarına ve eksikliklerine rağmen Burjuva Demokrasisi ise, Türkiye’deki ne peki?
Türkiye’de de batı tipi katılımcı, şeffaf, hesap verebilir bir Batı tipi Burjuva Demokrasisi’nin gerçekleşmesi umut ve dileğiyle diyelim. Ve tabii ki bunun için çalışmak, emek sarf etmek kaydıyla...
Yazınızı ilgi ile okudum.Oradaki politik gelişmeler tüm ülkeleri etkileyecek. Türklerin o meşhur sözü ile '' hepimize hayırlısı olsun'' diyorum.Saygılarımla
Sevgili yoldaş gerçekten güzel bir anlatı olmuş keyfle okudum. O millet vekillerinin gösterdiği duyarlılığı Türkiyedeki hırsızlarda gösterirler. Başarılar diliyorum.
Almanya ?? örneğini Türkiye ?? örnek almalı. Parlementer rejime bir an önce geçmeli erkler ayrılığı olmalı.
Harika bir yazı olmuş. Almanya'nın güncel siyasal yaşamını çok iyi tanımliyor ve geleceğe ışık tutuyor. Teşekkürler Sayın Dıvrak.
Devamını bekliyoruz yazıların Sayın Dıvrak