Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, birkaç ay önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, "2002 yılında net asgari ücret tutarı 184,25 liraydı. 2023 yılı temmuz ayındaki artışla birlikte bugün 11 bin 402 lira. Bu da net asgari ücretin, 2002 yılına göre 2023 yılında nominal olarak 61 kat arttığını gösteriyor. Bizler AK Parti hükümetleri olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 21 yılda çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme konusundaki kararlılığımızı da göstermiş olduk." demişti.
Açıklamada muğlaklık vardı.
Asgari ücretin 21 senede 61 kat arttığı bir ülkenin insanları 61 kat olmasa bile birkaç kat daha refah içinde olmaları gerekmez miydi?
Gerçi Bakan, artışın “nominal” olduğunu söylediğinden, bizi kandırmış olmuyordu. Çarşı pazardaki fiyatların da ne kadar arttığından bahsetmediği için, bize eksik bilgi veriyordu. Biz bu yüzden yanılıyorduk.
“Acaba fiyatlar ücretlerden daha çok arttığı için alım gücü düşmüş olabilir mi?” diye düşünüp, tam enflasyon etkisini keşfetmek üzereyim… Erdoğan Aksaray’dan seslendi:
“Yüksek enflasyon ortamında ne verirsek verelim, dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor” dedi.
Yani tam ben diyecektim… Erdoğan lafı ağzımdan aldı. Benimle empati kurdu. Beni anladı.
Aynı zamanda “Nominal olarak 61 kat arttı.” diyerek aslında hiçbir şey dememiş olan Bakana da cevap vermiş oldu.
***
Erdoğan, Aksaray’daki konuşmasında “Bölgemizde yaşanan krizlerin, savaşların, gerilimlerin olumsuz etkilerini hep göğüslüyoruz Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de can yakan enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığıyla boğuşuyoruz.” dedi.
Burada anlamadığım husus şu: Bölgede yaşanan krizler, savaşlar, gerilimler… niye bunların yaşandığı ülkeleri değil de başkalarını, mesela bizi etkiliyor.
İki senedir savaşan Rusya’da enflasyon %7.7, bizde (resmi olarak) %67.07.
Bölgedeki (veya dünyadaki) ülkelerin enflasyonu, Arjantin’i saymazsak %3-5 civarında. Bu krizler, savaşlar, gerilimler neden sadece bizi etkiliyor.
Verilere bakıldığında “Can yakan enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı”nda % 276 ile Arjantin’den sonra ikinci sıradayız. Rusya %7.7 ile üçüncü sırada.
Can yakan enflasyonun “dünyanın her yerinde” değil de “dünyanın bir yerinde” olduğunu ifade etmek sanki daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Belki de uzak olduğundan, sağlıklı haber gelmiyordur. Düşünsenize bölgesinde ne tür krizlerden, savaşlardan, gerilimlerden etkilenmiş olmalı ki, Arjantin %276 gibi can yakan enflasyonla boğuşuyor.
***
Telefonumun ekranı bir süredir sorun çıkartıyordu. Değişmesi gerekiyordu. Servise götürdüm.
Ekran için “1800 lira” dediler. Ekran koruyucu film ile toplam 2.050 lira ödemem gerekiyordu.
“50 lirayla ile kim uğraşacak, 2000 düz olsun.” dedim. Karşıdan itiraz gelmedi. 50 lira kazancım olmuştu.
Bilin bakalım, ne yaptım? Bunun için Erdoğan’a minnet duydum.
“Ticari bir alışverişte yaptığın pazarlık için Erdoğan’a niye minnet duyuyorsun?” diye sorabilirsiniz.
Tek kelimelik cevabım kesin ve nettir: Bilmiyorum!
Aksaray’daki konuşmasında emeklilere banka promosyon ödemelerini 8 ila 12 bin liraya yükselttiklerini dile getirmişti.
Promosyon, firmaların potansiyel müşterilerine kendilerini tanıtmak ve ürünlerini pazarlamak amacıyla kullandığı etkili bir tanıtım aracıdır. Fransızcadaki “promotion” sözcüğünden gelir. Türkçe karşılığı özendirmedir. Promosyon, firmanın marka değerini yükseltmek ve hedef kitlesine ulaşmak için kullanılır.
Bankalar da maaş ödemeleri kendi üzerlerinden olsun diye promosyon önerirler.
Banka promosyonları için Erdoğan’a niye minnet duymam gerektiğini de bilmiyorum. Ama konuşmasında “Banka promosyonlarını 8 ila 12 bin liraya yükselttik.” dediğine göre, minnet duyulması gerektiği sonucuna vardım. Yoksa niye böyle söylesin?
İşte; banka promosyonları için duyulan (veya duyulması gereken veya duyulması beklenen veya duyulması istenen) minnetin gerekçesi her ne ise, telefon tamirinde sağladığım 50 liralık avantaj için, aynı gerekçeyle Erdoğan’a minnettarım.
***
31 Mart yerel seçimleri için yaptığı mitinglere Tokat'ta devam eden Erdoğan, Tokatlıların İstanbul'da Murat Kurum'a, Ankara'da Turgut Altınok'a oy vermesi için bu illerdeki akrabalarını aramasını istemiş.
Haberi görünce çocukken anlattığımız bir Nasreddin Hoca fıkrasını hatırladım. Geçenlerde bir vesileyle, biraz farklı bir şekilde, Erdoğan da anlatmış.
Nasreddin Hoca evde tespihini kaybetmiş. Bakmış ki ev zifiri karanlık, tespihini sokakta aramaya başlamış. Hoca’nın yerde bir şey aradığını görenler:
– Hayırdır Hoca, ne arıyorsun?
– Evde tespihimi kaybettim, onu arıyorum.
– İlahi Hoca, evde neden aramıyorsun?
– Ne yapayım? Orası karanlık!
***
– İlahi Hoca, İstanbul’un seçmenini niye Tokat’ta arıyorsun,
– Ne yapayım? İstanbul karanlık!
Yorum Yazın