Toplum sandığı bekliyor
Toplumun dört gözle beklediği sandıkla buluşmaya, 55 gün kaldı. 55 Gün sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimi gerçekleşecek ve ulus, önümüzdeki 5 sene için görev yapacak cumhurbaşkanını ve milletvekillerini belirlemek için sandığa gidecek. Toplum sandığa kilitlendi, bekliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor
2017’den Beri yürürlükte olan ‘Türk Usulü’ sözde başkanlık sistemi kasası altında Latin Amerika ve Asya devletlerinden alıntı garabet yönetim sistemi mevzu olunca haliyle siyasi partilerin de medyanın da toplumun da gözü kulağı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. Neredeyse her yerde, her bağlamda seçimler ve fakat özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor.
Toplum duyarlı
Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir senaryo ortaya çıkar, ilk turda biter mi yoksa ikinci tura kalır mı, kampanyalar nasıl işleyecek, ikinci tura giderse ne olacak gibi sorular herkesin dilinde yuvarlanıyor. Dilinde olması önemli hatta bana sorarsanız kıymetli. Toplum, seçim konusunda hiç olmadığı kadar duyarlı. Ajandasını, planlarını dahi seçim takvimine göre güncelleyenler var. Gerekirse büte gireriz diyen üniversiteliler var.
Sandığa taşımalıyız
Toplumda gösterilen bu tavır, esasında değişimin ne kadar hasretle bekleniyor olduğunun kanıtı niteliğinde. Dediğim gibi ben bu bilinci kıymetli buluyorum, sandığa gitme, sandık güvenliğini sağlama konusunda siyasi partileri aşan gruplara hatta bireylere kadar inen bir kararlılık var. Bu kararlılığı muhafaza ederek, sandığa mobilizasyonu artırmalıyız. Hususiyetle değişim talebinde bulunanların mutlaka ve mutlaka sandığa taşınması, sandığa taşınmaları hususunda titizlikle çalışılması gerekiyor.
TBMM Arada kaynıyor
Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda gidişatı da ilgiyi de bilinci de kıymetli buluyorum, memnuniyet duyuyorum. Lakin parlamento seçimleri konusunda sınırlı diyebileceğim tartışmalar dışında olması gereken odaklanmanın gerçekleşemediğini görüyorum. Bu konunun yine sınırlı diyebileceğim çevreler dışında yeterince tartışılmadığını görüyorum. Evet, Millet İttifakı seçimi kazanma yolunda. Tüm emareler buna işaret ediyor ancak unutmamalıyız ki yalnızca cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz, TBMM’nin 28’nci dönemi boyunca görev yapacak 600 milletvekilini de seçeceğiz. İttifakların usulünün belirlenmesi için son tarih olan 24 Mart’a, 4 gün kala bu konuda değerlendirmeleri hızlandırmalıyız diye düşünüyorum.
Hedef: TBMM
‘Tek adam sisteminde, TBMM’nin durumu niçin önemli olsun ki ?’ diye düşünenler varsa, lütfen bir adım geriye çekilip manzaranın tamamına eğilsinler. Niçin önemli olduğuna ilişkin epey gerekçe sıralayabiliriz ama belki de en önemli gerekçe Millet İttifakı’nı oluşturan ana gayenin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş olması meselesidir. Millet İttifakı, seçimi kazandıkları takdirde öncelikli sorunlara eğilirken öte yandan hemen güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için gerekli hazırlıklara başlayacak. Pek tabii bu hazırlıklar TBMM’nde gerçekleştirilecek. Sözgelimi anayasa değişikliği için komisyonlarda çoğunluk elzem, komisyonlarda çoğunluğun ötesinde ülkeyi halkoylamasına götürebilmek için 360 milletvekili, halkoylamasına götürmeden anayasayı değiştirmek için 400 milletvekili elzem. Uyum yasalarının hazırlanabilmesi, iç tüzüğün değiştirilebilmesi, komisyonların işler hale getirebilmesi, TBMM’nin yeniden gerçek işlevine dönebilmesi için TBMM’de çoğunluk elzem.
Mecliste çoğunluğu elde edemeden bunların hiçbiri gerçekleştirilemez ya da keçileri kaçırtacak müzakerelerle gerçekleştirilebilir.
Tam rahata erdim diyen Türk gencine ankastre bozukluğu vurur.
İkinci önemli gerekçe topal ördek fenomeni.
Şayet cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, 14 Mayıs günü yapılan parlamento seçimlerinde de Cumhur İttifakı en çok koltuğu elde ederse; ikinci turda topal ördek söylemi sahaya iner. İnmeme durumu yok.
Güvenlik, istikrar, güçlü hükümet gibi söylemden etkilenen seçmenlerin tercihinde iki hafta içinde taban tabana zıt bir etki yaratmayabilir ancak sandığa gitme oranını düşürebilir. Cumhur İttifakı, 300+1 koltuk elde etmese dahi bir şekilde en büyük ittifak olarak meclise gelirse bu manzara dışarıdan ve içeriden yatırımcıların kanaatlerini de etkileyerek, ekonomide kalkınmanın mühim bir enstrümanı olacak sermaye hareketliliğine de ket vurabilir. Bunun haricinde Millet İttifakı seçmenlerinin coşkusunu düşürebilir, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde dahi ikiye bölünmüş bir Ankara; Millet İttifakı’nın ve seçmenlerinin öngördüğü toplumsal dönüşümü gerçekleştirmekte yetersiz kalabilir.
İkiye bölünmüş bir Ankara, belki bugünkünden daha sancılı bir 5 seneyi getirir kucağımıza bırakıverir.
Dilerim gerçekleşmez, hiç hoş olmaz, gereği yok.
Bu gerekçeler bir kenarda dursun, zat-ı alileri ve saz arkadaşları kaybettikleri oylara rağmen en az oyla nasıl en çok milletvekili çıkarılır diye bir AR-GE yaptı.
Yapmasalar, şaşırırdık.
Bunun neticesinde geçtiğimiz sene yeni bir seçim kanunu kabul edildi.
Bu seçim kanun hakikaten tam da Yeni Türkiye’ye yakışır bir kanun oldu.
Burada önemli değişiklikler yapıldı.
Artık ittifaklar üzerinden oy hesabı yapılmayacak.
Artık oylar ittifak içindeki partilere bölünmeyecek.
Milletvekili dağılımı yapılırken ittifaklar üzerinden değil, partiler üzerinden gidilecek.
İttifak barajı geçmişse, ittifak içindeki partiler barajı geçmiş sayılacak ve fakat örtülü bir ittifak içi baraj uygulanarak milletvekili dağılımı yapılırken partilerin ilgili seçim çevresinde aldıkları oy sayıları dikkate alınacak, ittifak oyları bir değişken olmayacak.
Önceki sistemde ittifak içinde bulunan partilerin milletvekili sayısı, ittifakın ülke genelinde aldığı oyun ittifaktaki partilere bölünmesiyle hesaplanıyordu. Zira böylece CHP, pek çok ilde milletvekili çıkarmayı başarabilmiş; İYİ Parti normalde çıkaramayacağı vekiller çıkarmış, Saadet Batman’da neredeyse vekil çıkarır konuma gelmişti.
Artık ittifakın aldığı oya karşın seçim çevrelerinde milletvekili dağılımı ittifak içinde yer alan her bir partinin ilgili seçim çevresinde aldığı oy sayısından hareketle belirlenecek.
Bakın siz şu işe ki altılı masanın kurulmasıyla diğer iki partinin Millet İttifakı’na katılacağını öngören zat-ı alileri ve saz arkadaşları kanunda ‘demokratikleşmeye’ gittiler. Tabii ki artık oyları nasıl tarumar ederiz, muhalefet ittifaklarının milletvekili çıkarmasını nasıl zorlaştırırız diye düşünmediler.
Günahlarını almayalım.
Bu yüzden TBMM meselesi mühim.
TBMM için uygulanacak ittifak formülü mühim.
Millet İttifakı’nda bu konu üzerine çalışan bir komisyon var ve komisyonlar dışında mekik diplomasisi yaparak süreci şekillendirmekle görevli kurmaylar var.
Bu konudaki çalışmaların bir bölümüne katkı sunma şansı buldum, eminim pek çok kıymetli siyaset bilimci, STK temsilcisi de bulmuştur.
Burada yapılması gereken meseleye rasyonel yaklaşmak.
Birkaç formül uygulanabilir:
- CHP+İYİ Parti listelerinden seçime girmek; diğer partilerin adaylarını bu iki parti içinden seçtirmesi.
- CHP+İYİ Parti listelerinden seçime girmek, diğer partilerin de illa ki karşılıklarını görme gibi amaçları varsa emniyet adaylarını iki partiden gösterip belli illerde seçime girmeleri.
- 81 İlin tamamında her bir ilin kendi özgüllükleri değerlendirilmek üzere tek bir listeyle seçime girmek. Listelerin ekseriyetinin CHP ve İYİ Parti olması ve fakat diğer partilerden karşılıklarını görme amaçları olanların da belli başlı illerde ittifakın pusulası olması.
- Tüm büyükşehirlerde ve seçilecek büyük illerde tek parti listesi üzerinden bir işbirliği yapılması ve geri kalan illerde herkesin kendi adaylarıyla seçime girmesi.
Rasyonel olmak en mühimi.
Bahsettiğim formüller ve bu formüllerin farklı varyasyonları Kemal Bey’in adaylığı açıklandığından beri hummalı şekilde çalışılıyor.
Henüz sonuç olgunlaşmış değil.
CHP ‘fedakarlık yaparız’ diyor.
DEVA ‘kendimiz girmeliyiz’ diyor.
DP ‘öncelik kazanmak’ diyor.
Gelecek ‘grup kurmalıyız’ diyor.
İYİ Parti ‘bize çok karışmayın’ diyor.
Saadet ’kendi logomuzla gireceğiz’ diyor.
Duygusallığa yer yok, tüm paydaşlar gerçekçi olmalı.
Oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeyiz.
Önceki seçim kanunun geçerli olduğu bir senaryoda belki de bu konu hiç bu kadar uzamaz sadece diğer dört partinin milletvekili çıkaramama ihtimaline karşı iki büyük parti içinden emniyet adayların girmesi gerekliliği konuşulurdu. Zira alınan tüm oylar ittifaka, ittifakın çıkaracağı milletvekillerine yarayacaktı, oylar boşa gitmeyecekti.
Ancak bugün kural farklı, bugün gerçekler farklı.
Ziyan edilecek bir oy, riske atılacak bir koltuk dahi yok.
Cumhur İttifakı %41-42 oy alarak mecliste en çok koltuğa kapatabilir.
Millet İttifakı bu riski görerek gerçekçi biçimde sağduyuyla bir karar almalı.
Öyle de olacağına inancım tam, uzlaşı ve doğru formül bulunacak, biliyorum.
Öte yandan Millet İttifakı cephesinde bir mesele daha var.
Cumhurbaşkanı Yardımcılığı meselesi…
6 Mart’ta açıklanan geçiş süreci yol haritasında, tüm liderlerin cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı konusunda uzlaşıya varıldı.
Bu konuda tekrar bir değerlendirme yapılacak.
Cumhurbaşkanı Yardımcılığı için sadece iki belediye başkanının süreci götürmesi diğer liderlerin milletvekili adayı olması seçeneği masaya yatırılacak.
Hatta bu değerlendirme, ittifak formülü kararında da etkili olacak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde elin kuvvetli olması ve fakat TBMM’de çoğunluğun sallantıda olması Millet İttifakı’na düşündürdü bunu. İki belediye başkanı tarafından gündeme getirildi.
Diğer liderlerin milletvekili adayı olmasının parlamento seçimlerin coşkuyu artıracağını ve seçim sonrasında ittifakın mecliste güçlü figürlerle temsil edilecek olmasının önemi tartılıyor.
Bu konuda son sözü liderler mutabakatla söyleyecek.
Şayet liderlerin TBMM’ye yöneleceği bir senaryoda;
Ali Babacan Ankara’dan,
Gültekin Uysal İzmir’den,
Ahmet Davutoğlu Konya’dan,
Meral Akşener Kocaeli’den,
Temel Karamollaoğlu Sivas’tan milletvekili olabilir.
Cumhur İttifakı cephesinde de ortak liste meselesi çalışılıyor.
O cephe nihai karardan önce Millet İttifakı formülünü öğrenmeyi bekliyor.
An itibariyle yönelim iki partinin ayrı ayrı girmesi olsa da karşıdan gelecek formüle göre tek liste seçeneği masada tutuluyor.
Popülaritesi yüksek bakanların deprem bölgelerindeki illerden milletvekili adayı gösterilmesi planı değerlendiriliyor ayrıca Millet İttifakı liderlerinin milletvekili adayı olması durumunda bakanların liderlerin aday olacağı illerde de değerlendirilebileceği konuşuluyor.
İttifaka katılması gündemde olan partilerden Yeniden Refah’ın talepleri parti içindeki ılımlı kanatta ciddi rahatsızlık yaratmış durumda, bu konuda orta yol aranacak.
İttifaka katılması gündemde olan HÜDA-PAR, ANAP gibi partiler içinse AKP listelerinde 1-3 arasında milletvekilliği verilmesi yönünde bir kanaat oluşmuş durumda.
Parlamento ittifak formülünün belirleneceği mühim bir eşikteyiz.
İki ittifak da mesaide.
TBMM’nin kazanılması iki ittifak için de hayati.
Etkisizleştirilmesi için bin dereden su getirilen TBMM, bugün iki ittifakın da olmazsa olmazı.
Cumhur İttifakı’nın siyaseten yaşayabilmesi, tutunabilmesi için şansı; umudu.
‘İkinci tura kalsa da o ara meclisi de alsak ikinci tura öyle gitsek…’
Kaderin cilvesi…
14 Mayıs akşamı çalınacaklardan bir şarkı geldi aklıma.
Evet, playlistim hazır.
Bu devirde kimse sultan değil, hükümdar değil, bezirgan değil.
Bu kadar güvenme hiç kendine.
Kimse şah değil, padişah değil.
Yorum Yazın