"Tek millet, Tek bayrak, tek vatan, tek devlet" derken kastedilenin ne olduğu konusu biraz karmaşık bir hal almaya başladı şu son çekilen "Biz tek milletiz" videosuyla.
Bu yazı biraz sıkıcı olacak baştan söyleyeyim ama sanırım geldiğimiz noktada bu bir zaruret. Önce Millet kelimesinin etimolojisi ne ve şu anki kullanılış biçimine bakalım. Arapça mll kökünden gelen milla(t) “din, töre, bir din ve töreye bağlı cemaat” sözcüğünden alıntıdır, yani aslında videoyu hazırlayanlar etimolojik olarak haklılar. Ama günümüzde kullanılan anlamı ile bakarsak biz tek bir ümmetiz demeleri gerekirdi. O zaman da etimolojik olarak yanlış bir kullanım olurdu bu çünkü, ümmet kelimesinin etimolojisi Arapça umma(t) “kavim, ulus” sözcüğünden gelir.
Peki sizce bu etimolojik bilgiler nedeniyle mi böyle bir tercih yapıldı, ben hiç sanmıyorum. Çünkü biz milleti bugün çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, olarak tanımlarız. Ulus kelimesi de aynı anlamda kullanılır belki ama onun etimolojisi çok daha farklıdır. 'Moğolca ulus “pay, kısım, kağan ailesinin her bir üyesine tahsis edilen ülke” sözcüğünden alıntıdır' bu durumda etimolojik olarak ulus daha ayrıştırıcı millete daha birleştiricidir. Ama dediğim gibi bugün her ikisi de dil, tarih, duygu, gelenek, görenek ortaklığı anlamında kullanılır. Ortaklık içinde din yoktur.
Ümmet ise günümüzde yine başlangıçtaki anlamından çok farklı bir şekilde kullanılır. Genelde bir peygambere, özelde ise Hz. Muhammed'e inanan ve onun yolundan giden insanların tümü demektir ümmet. Ama videoda ümmet kelimesi yerine millet kelimesi seçilmiştir.
İşi daha da derinleştirmeden buradaki kasta bakmak lazım, videoyu çekenler arasında "Türk diye bir ırk yoktur" cümlesinin müellifinin de olması, "Ben asla sorulduğu zaman Türk'üm demem bu beni rahatsız eden bir şey" cümlesinin sahibinin de yer alması, kastı biraz da olsa açık ediyor aslında. Videoda konuşan iki kişiden birinin açıklamasını Arapça yapması ki bunların bir kısmının son derece aksansız olması da durumu anlamak için birer işaret.
Burada dünyada sömürgeciler tarafından yönlendirilmiş olması çok mümkün olmakla birlikte, başta sömürgeciliğe karşı samimi bir ütopik hareket olarak ortaya çıkan ve Türkiye'ye gerçek anlamda 1960 lardan itibaren sirayet eden siyasal islamcılık akımının neticelerini görüyoruz aslında. Her ne kadar Osmanlı'nın son dönemine kadar tarihsel olarak geri gidilebilir ise de o dönemin ittihad-ı İslam kavramı daha akılcı ve daha çoğulculuk içeren bir yapıdadır.
1960 lardan itibaren tek tipçilik başlar, içinde bulunulan düzenin yıkılması için her türlü davranışın mübah kabul edilmesi söz konusu olur. Milliyetçilik, o dönemlerden itibaren ırkçılık olarak yaftalanır ve olay Türkiye'de geçtiği için de asıl olarak Türk milliyetçiliği ve hatta Türk kimliğine düşmanlık gelişir. Üstünlüğün ancak takva ile olduğunu açıkça ifade eden İslam dininin Arapların ve Araplığın kutsallaşmasına araçlık ettiği gibi bir sonuca varılır. İşte bunların hiç birisi ortalama bir Türk muhafazakar için savunulabilir değildir.
Ama bizde özellikle ülke ortadan ikiye bölündüğünden beri bir tarafin muhafazakarları ikna etmek için hiçbir şey yapamıyor olması nedeniyle muhafazakarlar da siyasal İslamcı karla aynı cephede yer almakla aynı gibi görünür.
Gelelim videoyu yayınlayan ve yayından hemen sonra çarşaf çarşaf Fetullah Gülen güzellemeleri medyaya düşen dergi ve gazetecilere, kendilerine Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz sözünü hatırlatmakta yetinelim.
Konu çok uzun, ama şurası net bu tarzla düzensiz, düzenli, kaçak gicmen hadisesi bir milli güvenlik sorunu haline gelmeye başlıyor. Yine de o konulara girersek yazı bitmez roman olur, konunun ekonomik tarafını bir Anadolu deyişiyle izah edip konuyu şimdilik kaydıyla noktalayalım, : "Eve lazım olan camiye haramdır"
Aslında sıkıcı değil, bilgilendirici, akıcı ve güzel bir yazı olmuş. Yalnız yazım hataları olmasa daha güzel. Tebrikler.