Toplumun kendi tarihi içinde yaptığı, ürettiği tüm bilgi ve eserler kültür kapsamında değerlendirilmelidir. Halk oyunları, geleneksel giysiler, üretilen aletler, yemek çeşitleri, bilim, edebiyat, sanat, dil, mimari, inançlar vb. ögeler maddi ve manevi kültürü oluşturmaktadır. Kültürel varlığın gelecek nesillere aktarımında dil önemli bir unsurdur. Türkçenin doğal yapısı korunmalı ve doğru bir şekilde kültürümüz ifade edilmelidir. Dil, düşünce ve kültürümüzün yansıması ise yanlış bir dil kullanımı bozuk, kirli, eğitimsiz bir düşünceden doğmuş demektir. Anlaşılamaz, karmaşık bir şekilde gerçekleşen bilgi aktarımı, kültürün tüm güzelliği ile varlığını sürdürmesini engellemektedir.
2000 yılından itibaren hızlı ve etkili bir şekilde gelişip değişen teknoloji, insan hayatını kolaylaştırarak gündelik işlerin daha hızlı ve pratik olmasını sağlamıştır. Kullanıcılar teknolojinin sağladığı hızlı iletişim ve etkileşim aracılığı ile farklı yöntemler kullanarak kendilerini ifade etmektedir. Sanal dünyadaki devamlı iletişim günlük hayatın bir parçası hâline gelirken Türkçe üzerindeki olumsuz etkisi de ayrıca incelenmelidir. Kitle iletişim araçlarının sunduğu kolaylıkların yanı sıra kullanımları yaygınlaştıkça zamanla dış ve iç dekorasyon, giyim kuşam, konuşma tarzları, yaşama biçimleri aynılaşmaya başlamıştır (estetik ameliyatlar sonrası birbirine benzeyen yüzler gibi). Toplumsal ve bireysel değişim hızla devam etmektedir. Teknolojik araçların sunduğu sanal dünyadaki iletişim ortamlarında karmaşık dil kullanımı artmış, moda akımı gibi hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Gündelik hayatın bir parçası olan teknolojinin, kültürümüz ve Türkçe üzerindeki etkisi gün geçtikçe daha fark edilir hâle gelmiştir. Dil, toplumsal kimliğin ifade aracıdır, dolayısıyla sözlü ve yazılı kültür gelecek nesillere ve diğer toplumlara aktarırken dil özünü yitirmeden, en doğru ve doğal hâliyle kullanılmalıdır.
Hızla gelişen bir sistemle teknoloji gündelik hayatta yerini almıştır. Facebook, Twitter, Youtube vb. sosyal paylaşım sitelerinde kullanıcılar, aktif bir şekilde ses, görüntü, veri paylaşımı yapmakta, diğer kullanıcılarla hızlı bir etkileşime girmektedirler. Dünyadaki teknolojik gelişmeler olumlu değişimlere yön verirken beraberinde farklı sorunları da getirmiştir. Kişiler arası etkileşim hızlanmış, insanlar birbirleriyle daha kolay iletişim sağlayabilir olmuştur. Büyük bir hızla ilerleyen sanal ortamındaki ikili ve çoklu iletişimle birlikte dil de değişmeye başlamıştır. Toplumsal değer baskısından kurtulmuş birey, sanal ortamda dilin kurallarını önemsizleştirmiş; yazı diline semboller, kısaltmalar, yabancı kelimeler hâkim olmaya başlamıştır. Günlük konuşma diliyle yazı dili arasındaki farklılıklar yadsınamaz fakat internet ortamında kullanılan yazı dili Türkçenin doğal yapısına zarar vermektedir.
Sorunlar
Facebook, Instagram, WhatsApp gibi sosyal mecralarda paylaşılan anlık görüntüler, ses kayıtları, yazılı veriler zamanla İngilizcenin de sıkça kullanıldığı sosyal medya dili denen bir yapı oluşturmuştur. Bu kapsamda: OMG: Oh my God! - Aman Tanrım!, JK: Just kidding - Şaka yapıyorum, ILY : I love you - Seni seviyorum, BRB: Be right back - Hemen geliyorum, BTW: By the way - Bu arada, DM: Direct Message - Özel mesaj vb. örnekler verilebilir. Dilin kullanımı bazen yarı Türkçe yarı İngilizce dahi olabilmektedir.
Sorunlardan bir diğeri ise Türkçenin kuralsız bir biçimde kullanımından kaynaklı yeni kelimeler üretilmesidir. Özellikle sesli harfler aradan atılarak ve alfabedeki ç, ı, ğ, ş, ö, ü harfleri kaldırılarak sözcükler kısaltılmış, bir süre sonra tanınmaz hâle gelmiştir. Üzüntü, sevinç gibi duygusal durumlar çoğu zaman sembollerle ifade edilmiştir, ilerleyen zamanda sanal sözlüğe ihtiyaç duyulabilir çünkü sanal ortamda bulunmayan biri üretilen sözcük ve sembollere baktığında ilk etapta ne anlama geldiğini anlamayacaktır. Haber sitelerindeki yazılara yapılan yorumlarda dahi bu tür örneklere rastlamak mümkündür. Bu kapsamda: Bn: Ben, Smptk: Sempatik, Brz: Biraz, Dimi?: Değil mi?, Cnm: Canım, Cvp: Cevap, Nbr: Ne haber, Saol: Sağol, Tamam: Tmm, K.İ.B.: Kendine iyi bak, Npyn: Ne Yapıyorsun?, Fl: Falan, Tşk: Teşekkür ederim, Tikat: Dikkat, Wala: Vallahi, İnş: inşallah vb. örnekler verilebilir. Eksik sözcükler, yazı diline yerleşerek ve dile verdikleri zararlarla birlikte toplumun bütün kesimlerini etkisi altına almıştır. Şarkılarda kullanılan değiştirilmiş sözcüklere "Kırıcan mı belimi", "Öldürcen mi”, “Çıldırtcan mı", “Geççek” vb. örnekler verilebilir.
Türkçede yeri olmayan sözcükler kullanılarak ve özellikle Amerikan İngilizcenin de etkisiyle dilimizin kuralları aşınmış, doğal yapısı bozulmaya uğramıştır. Dil, bu bakımdan işlevini yerine getiremez olmuştur. Türkçenin doğru kullanılmamasından kaynaklı aksaklık, karmaşa gelecek nesillere kültür ve bilgi aktarımında sorunlar doğuracaktır. Çünkü birbirinin ne söylediği anlaşılmayan ilişkilerde iletişimsizlik söz konusudur. Bireyler arasındaki iletişimsizliğin söz konusu olduğu, öz benliğini kaybetmiş bir toplumda sağlıklı bir yapıdan bahsetmek mümkün değildir. Bir toplum gelişmemiş ve kültürünü doğru aktaramamışsa sonu çöküştür.
Son zamanlarda çok sık kullanılan “aynen” sözcüğü yerine kesinlikle, haklısın, pek tabii, şüphesiz, muhakkak, gayet tabii, mutlaka, kuşkusuz, katılıyorum, elbette gibi farklı kelimeler kullanarak da karşı fikirler onaylanabilir. Hatta birkaç cümle ile neden bu fikrin desteklendiği açıklanabilir, böylelikle duygu ve düşünce dünyası daha güçlü ifadelerle paylaşılmış olur.
Çocuklara “Yavrum, kızım, oğlum, bir tanem, canımın içi vb.” gibi sevgi sözcükleri ve hatta adları (onların da bir birey olduğu unutulmamalı) yerine annecim, babacım, teyzem, amcam diyerek hitap edilmektedir. Bazı sözcükler bu örnekteki gibi gerçek anlamının dışında kullanılarak, çocukların zihninde belirsizlik ve bulanıklık yaratarak onlarda kavram kargaşasına neden olmaktadır. Küçük yaştaki bir çocuk, ben neden annemin annesiyim, neden babamın babasıyım diye düşünerek durumu kendi iç dünyasında çözemeyebilir. Sözcüklerle kendimizi ifade ettiğimiz kadar duygu ve düşünce aktarımı geçekleştirebiliriz. Oysaki sevgi dile getirilirken,
“Gözümün nuru yavrum, sabah güneşim, ay parçam,” dendiğinde…
Çocuk soracak:
“Anne, gözümün nuru ne demek?”
“Hani gözlerimin görebilmesi için ışığa ihtiyacım var ya. İşte yavrum, sen o ışıksın,” diye cevap verildiğinde çocuk hem öğrenecek hem de ne kadar özel olduğunu düşünecektir. Dil yok olmaya başladığında düşünceler de belirsizleşecektir. Toplumu biçimlendirme gücüne sahip olan dil, kültür ve düşüncenin ifade kaynağıdır.
Türkçeyi gelecek nesillere tüm özelliği ile aktarabilmek için resmî ve özel bütün öğretim kurumlarında doğru Türkçe kullanma eğitimleri verilmelidir. Dili geliştiren en önemli unsurlardan biri de okumaktır. Devamlı okumak, dili zenginleştirdiği gibi aktif düşünme gücünü de tetiklemektedir. Sohbet programlarına Türkçe yamalar yapılarak gramer hataları önlenmelidir. Teknolojinin getirdiği zorlama ve zarar yine teknolojik yöntemlerle faydalı hâle getirilmelidir. Teknolojiden kaçışın olmadığı bir çağda, bu alanda yatırım ve çalışmalar yapılarak problemler aşılmalıdır. İnsanlarda iletişim kurma isteği çok güçlüdür ve bu iletişimin en kolay ve etkili yolu dildir. Dil, aktif düşünce hâlimizde, içsel yeni tasarılarımızın oluşumunda araç olarak bize yardımcı olmaktadır. Ülkemizdeki kitle iletişim araçları (yazılı, sesli ve görüntülü haberleşme araçları) ve özellikle medya (gazete, dergi, radyo ve televizyon) gibi kuruluşlarda kurum içi dil eğitimiyle Türkçeye ağırlık verilmeli, çalışanlarının farkındalığı arttırılmalı, doğru ve düzgün Türkçe kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Dili kullanmak, bir toplumun kültürel varlığını -tüm zenginliği ile- geçmişten geleceğe aktarabilmesi için bir ihtiyaçtır. Dil, değerlerin temsilcisidir. Türkçenin gelecek nesillere doğru biçimde aktarılması toplumun tüm bireylerinin ve diğer tüm kurumlarının görevleri arasındadır. Hızla ilerleyen teknolojik gelişmelerin yanı sıra iletişim araçlarının dile etkisi büyüktür. Kelimeleri kısaltarak, anlamsızlaştırarak, araya yabancı kelimeler katarak kullanılmasının nedeni nedir sorusunun cevabı ise nettir: özenti. Bilimsel ve teknolojik gelişme ile birlikte üretilen kavramların, yeni terimlerin halk arasında rağbet görmesi sadece günlük hayatı değil, aynı zamanda kültürel hayatı da etkilemektedir. Türkçenin elektronik ve diğer iletişim ortamlarında yanlış kullanımlarını önlemek için bilinçli bireyler yetiştirilmelidir. Bilinçli bireylerin yetiştirilmesi ebeveynler, öğretim kurumları, eğitimciler, basın yayın organları ve devlet kurumlarının sorumluluğundadır. Doğru Türkçe kullanımı konusunda toplumdaki her birey ve kuruma eğitimler verilmeli, bireyler de bu konuda bilinçlenmek için çaba sarf etmelidir.
Yorum Yazın