Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşinin en altında yer alan beslenme bölümü hakkında aklımın erdigince bir şey yazmıştım geçenlerde. Bu gün de sağlıklı şekilde hayatta kalmak konusunda var olan ilaç gereksinimlerimizi karşılamak konusuna girmek istedim.
Hep diyorum ya bu ülkede asıl gündem olması gereken şeyler itina ile gündem olmuyor. İşin enteresan yanı çoğunlukla muhalefet de bu tip gündemleri dile getirmiyor.
İlaç sektöründe, yılbaşından bu yana, hammaddede yüzde 99, yardımcı maddede yüzde 118, enerjide yüzde 122,6, taşımacılıkta yüzde 228, ambalaj malzemelerinde ise yüzde 103 oranında maliyet artışı gerçekleştiği söyleniyor. Buna rağmen Şubat ayında ilaca, kurdaki düzenlemeyle yüzde 37. 4 fiyat artışı yapıldı. Bu durum da tıpkı gıdada ki durum gibi sürdürülebilir gibi durmuyor. Zaten ilaç sanayicileri de kurun bir kez daha düzenlenmesi konusunda siyasilere baskı yapmaya çalışıyor.
2022 ilaç kuru Şubat ayında 6,2925 TL olarak saptandı. Bu güncel euro kurunun yüzde 40’ından daha düşük bir rakam, konuştuğum sektör temsilcilerine göre bu oran tüm zamanların en düşük seviyesinde yer alıyor. Aynı sektör temsilcileri Bu yıldan başlamak üzere ilaç kurunda yıl içinde birden fazla güncelleme yapılması gerektiğini de dile getiriyorlar. Ve kur ayarlamasının yüzde 70 oranında olması gerektiğini söylüyorlar. Talepleri bununla da bitmiyor ve uygulanmakta olan indirim oranları (Kamu Kurum İskontosu) yeniden düzenlenmesini hatta geri çekilmesini istiyorlar.
2004 yılında alınan bir kararla Türkiye'deki ilaç fiyatları Avrupa'daki 5-10 ülkedeki fiyatların ortalamalarına göre belirleniyor. Ancak belirlenen ülkeler Euro bölgesinde olduğu için reel Euro kurunun altındaki rakamlarla Türkiye'ye gelen ilaçlar Avrupa'ya göre ucuz kalıyor.
Bütün bu sürecin sonunda ilacın eczaneden tüketiciye ulaştığı son noktada ilaç firmalarının indirim oranını düşürmesi nedeniyle eczaneler de zor durumda kalıyor.
Belirlenen kur ilaç firmalarına yetmediği için firmalar devlete verdiği iskonto sözünü de tutamıyor. Firmalar devlete yüzde 20 ila 41 oranında iskonto sözü vermişlerdi ama şu anda bu iskontoları da gerektiği gibi uygulamıyorlar. Yine konuştuğum sektör yetkililerine göre zaten bu konuda resmi bir anlaşma yok. Sadece alınmış bir söz var ama, kur belirlendikten sonra bu iskontolar mümkün olmaktan çıkıyor.
Buraya kadar anlattıklarımızın aslında iki sonucu var. Birisi ilaç fiyatlarının yükselmesi, ikincisi ise ilaç bulmanın gittikçe zorlaşması.
Üretici ve ithalatçı firmalar zaten birçok yeni nesil ilacı yukarıda anlattığım sebeplerle Türkiye'ye getirmiyor. Türk insanı, yeni nesil denen bu çok etkili özellikle de kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarından kur nedeniyle mahrum kalıyor. Yani en çok övündüğümüz sağlık hizmetlerini tabana yayma işi de kura feda olmuş durumda. Kur yükselirse o yeni nesil ilaçlar belki ülkeye gelebilir ama devletin ödeme listesine girmezse sıradan insana yine de bir faydası olmaz.
Haziran'da ya da Temmuz'da bir kur ayarlaması talep eden firmalar bu gerçekleşmezse bugün var olan ilaçlar konusunda da daralmaya gidecekler gibi duruyor.
Yani ya fiyatlar yükselecek, ya da bu gün bulduğumuz ilaçları bile bulmakta zorlanır hale geleceğiz.
Yine bir önceki temel ihtiyaç yazısı gibi bitirelim, kuru anlamlı bir yere çekemezsek herhangi bir şeyi çözebiliriz gibi durmuyor
Bir yanımızı doğrulturken, diğer tarafımız kırılıyor. Devenin neresini dogrultursun ki...
Düşük kur, düşük faiz; İktisadi çöküşümüzü iyice hızlandırdı. Oysa çare belli; Faizi enflasyon+'ya yükseltirken, dövizin fiyatının da piyasa şartlarında oluşmasına izin vermek.. Nereye kadar borçlan/döviz bozdur ile gidilecek?