Yıllardan beri sürdürülen Ekonomik Özgürlükler Endekslerinde belirlenen ve Freedom House isimli sivil toplum araştırma örgütünün Karşılaştırmalı Çalışmalarında ortaya çıkan bulgular tartışmasız şu gerçekleri ortaya koydu. Siyasi haklar ve kişisel özgürlüklerin en yüksek olduğu ülkelerin ekonomik refahı da üst düzeydedir. Bugün için bilinen gerçek artık ekonomik, siyasi ve kişisel özgürlükler ile refah düzeyleri arasında önemli bir doğrusal orantılı ilişkinin bulunduğu yönündedir.
Bu anketler ve karşılaştırmalı araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki, ekonomik özgürlükler diğer çok önemli toplumsal özgürlükleri kısıtlayan çemberleri de kırmıştır, örneğin kadınların gelirlerinde önemli artışlar sağlamıştır. Bu sadece gelişmiş ekonomiler için değil, giderek daha demokratik hale gelen bazı gelişmekte olan ülkelerde kadınlar hem girişimciler hem de politikacılar olarak daha etkin roller almaya başlamıştır.
Ekonomik Özgürlükler Endeksini inceleyenler görür ki demokratik haklar bakımından en baskıcı olan rejimlerde ekonomik özgürlükler de en alt düzeylerdedir. Çünkü kendi vatandaşlarının siyasal özgürlüklerini kısıtlayan rejimler aynı zamanda vatandaşlarının ekonomik özgürlüklerini de baskı altına almışlardır.
Örnek olarak size Afrika’da eski adıyla Rodezya olan ve bağımsızlıktan sonra Zimbabwe adını alan ülkede seçimle gelip diktatör haline gelen Rorbert Mugabe’nin uyguladığı baskı rejimi ülkede ekonomiyi yüzde 50’den fazla küçültmüş, yaşam standardı 1948 yılındaki düzeye gerilemiş, ortalama yaş kadınlar için 34, erkekler için 37 yıla düşmüştür. 2008 yılında enflasyon yüzde 231 milyonu bulmuş, Zimbabwe 10-100 milyar dolarlık banknotlar basmak zorunda kalmıştır. Sonunda yabancı para kullanma yasağı kalkınca Amerikan doları nerede ise ülkenin ulusal parası haline gelmiştir. Değişik dikta rejimlerinde de durum farklı değildir, örneğin Kuzey Kore, Beyaz Rusya, Burma, Venezuella ve İran’da da ekonomik özgürlükler ve ekonomik durum pek de parlak değildir.
Danimarkalı araştırmacı Martin Paldam’ın 1999 yılında yayımlanan ve 85 ülkeyi kapsayan çalışmasında şu sonuçlara ulaşılmıştır. “Yolsuzlukları belirleyen en önemli faktör kişi başına düşen milli gelir düzeyidir; ekonomik özgürlüklerin az olduğu ülkelerde yolsuzluklar daha fazladır; demokratik toplumlarda yolsuzluklar daha azdır”.
Yapılan değişik bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre yolsuzluklar ile ekonomik ve siyasal özgürlükler arasında negatif bir ilişki bulunmaktadır. Bazı araştırmalara göre ekonomik özgürlüklerin azlığı yani devletin ekonomideki kontrolsüz büyüklüğü, kanunsuz müdahalesi ve yasa dışı kontrolleri, yolsuzluklara neden olmaktadır. Örneğin ekonomik ve siyasal özgürlükler endeksindeki 1 puanlık iyileşme; yolsuzluk endeksinde 1,989 puanlık bir yolsuzluğun azalmasına neden olmaktadır. Gene değişik araştırmalarda siyasal özgürlükler endeksindeki 1 puanlık siyasal özgürlüklerin azalması; yolsuzluk endeksinde 0,328 puanlık artmaya neden olmaktadır.
Çok değişik araştırmalar ve ulaşılan sonuçlara göre Ekonomik ve Siyasal Özgürlükler ülkeler arasındaki milli gelir farklılıklarını yüzde 54 ile yüzde 74’lük oranda etkilemektedir. Bir ülkede ekonomik özgürlükler alanındaki yüzde 10’lük bir iyileşme kişi başına düşen milli gelirde yüzde 7,4 ile yüzde 13,6 oranında bir artışa neden olabilecek potansiyele sahiptir. Önemli olan bu özgürlükleri harekete geçirebilecek, demokratik değişimler ve açıklık, şeffaflık, kanun hakimiyeti, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ilkelerinin uygulanması, hür ve bağımsız medya, fikir özgürlüğü ve insan haklarına saygıdır.
Sonuç olarak denilebilir ki, ekonomik özgürlükler temel insan haklarının bir parçasıdır. Çünkü ekonomik özgürlük kişinin kimseye muhtaç olmadan yaşam koşullarına kavuşmasına olanak sağlamaktadır, yani yaşamsal derecede önemlidir.
Türkiye’nin 2019 yılı Ekonomik Özgürlükler endeksindeki yeri 144 üncü sıradadır bu Türkiye’yi Avrupa’daki 44 ülke arasında 28 inci sıraya yerleştirmektedir, Türkiye 2018 yılında 100 üncü sırada idi, Türkiye’de mülkiyet hakları, finansman durumu ve iş yaşamındaki özgürlüklerde de geriye gitmiştir. Bu durum ile Türkiye 44 ülke ortalamasının altında yer almaktadır.
Siyasi dengesizliklerin yoğunlaşması yabancı sermaye girişleri üzerinde olumsuz bir etki yapmaktadır. Hükumet uygulamalarındaki şeffaflığın ortadan kalkması, hukuk kurallarının erozyona uğratılması ve hukuk sistemine siyasi etkilerin artması büyük sorunlar yaratmaktadır..
Bu durum Türkiye için utandırıcı bir olgudur. Türkiye’nin sorunu demokrasiyi belirli bir kişinin ve ona yakın grupların kanunsuz olarak zenginleşmesi ve devlet gücünü bu amaç için kullanması, ve tek adam rejimidir.
Türkiye ekonomik özgürlükler açısında kısmi özgür diyebileceğimiz ülkeler arasında bulunuyor maalesef.
Bu rejim değişmeden ve parlamenter demokrasiye ve çağdaş demokratik bir sisteme geçilmeden sorunlar içinden çıkılamayacaktır. AKP ve MHP bu işlerin farkında mıdır bilemem.
Yorum Yazın