Günlerdir Sedat Peker isimli kabadayı, suç örgütü lideri olduğu söylenen kişinin videoları ortalıkta dolaşıyor. Hafiften uzlaşmaya yatkın olduğu izlenimi veren ilk videosundan sonra Peker’in tonunu iyice sertleştirdiği, eski İçişleri Bakanlarından Mehmet Ağar’dan, sabık ve sakıt Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a, ağabeyi Turkuvaz Medya Grubu Başkanı Serhat Albayrak’a, Pelikan grubuna art arda suçlamalar hem de yenir yutulur cinsten olmayan suçlamalar yönelttiği görülüyor.
Videoları son sığınma yeri Dubai’den gönderdiği bilinen Sedat Peker’in bu kadar fütursuz davranmasının nedeni de çok merak ediliyor. Sorulan soru şu:
Böyle bir rahatsızlık ortamı yaratan Peker bu cesareti nereden, kimlerden alıyor?
Bu konuda çeşitli spekülasyonlar var. Elimde kesin bir kanıt olmadan buraya yazmam doğru olmaz diye düşünüyorum. Öncelikle gazetecilik ahlakına sığmaz.
Peker’in videolarında, Azeri asıllı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun satın aldığı Yalıkavak Marina’ya el konulması, marinanın bir takım uyuşturucu kaçakçılığı işlerinde kullanılması, Colombia’dan gemiye yüklenen beş ton kokainin akıbeti, Kırgız asıllı bir genç gazeteci kadının şüpheli ölümü, say say bitmiyor. Neredeyse pehlivan tefrikasına dönecek (Yaşı yetmeyenler için anımsatayım: Pehlivan tefrikası tabiri rahmetli Murat Sertoğlu’nun Hergün, Gece Postası, Son Telgraf, Tercüman, Hürriyet gazetelerinde yayınlanan, sonu gelmez pehlivan tefrikalarına atıftı).
Bütün bunlar olup biterken aklıma yıllar önce okuduğum bir kitap geldi. İsmi “Terror Incorporated: Tracing the Dollars Behind the Terror Networks” yani “Terör A.Ş.: Terör Şebekelerinin Arkasındaki Dolarların İzinde…” Yazarı İtalyan gazeteci ve yazar Loretta Napoleoni.
Kitapta Loretta Napoleoni bütün dünyaya yayılmış silahlı grupları besleyen uluslararası ekonomik sistemin ana damarlarını gözler önüne seriyor. Terörü finanse eden paranın izini sürerken Napoleoni okuyucuyu CIA karargahlarından alıp Uzak Doğu’daki kaçakçılığın kol gezdiği mekanlara, Wall Street’ten Orta Doğu’da paranın el değiştirdiği gizli yerlere götürüyor.
Napoeloni “terörün yeni ekonomisi”ni yılda 1,5 trilyon doların üstünde ciroya sahip, hızla gelişen uluslararası bir sistem olarak tanımlıyor. Yazara göre bu sistem Batı hegemonyasını da ciddi biçimde tehdit ediyor. Kitapta bu sistemin temelinin silah ve uyuşturucu ticareti, petrol ve elmas kaçakçılığı, insani yardım bağışları ve hatta yasal yollardan elde edilen kar gelirlerinden oluştuğunun da altı çiziliyor.
Kitabın önsözü araştırmacı-yazar Greg Palast tarafından kaleme alınmış.
Palast önsözde diyor ki:
“Beyaz Saray, 2002’de Loretta Napoleoni’nin bu çarpıcı terörün finansmanları tahlilini okumuş olsaydı ABD büyük olasılıkla, bedeli çok pahalı olan Irak’taki o gereksiz savaşa hiç bulaşmazdı. Napoleoni’ye göre Usame Bin Ladin’le Saddam Hüseyin arasında hiçbir bağ yoktu. Gerçek terör finansörleri Cidde, Riyad, Dubai ve Karaçi’deki malikanelerinde oturuyorlardı. Bunlar, Amerikalıların onlarca yıldır güvenilir, sadık Müslüman müttefikler belledikleri insanlar.
Bunların çoğu hala ABD’de kilit noktalarda görevli siyasiler ve iş adamlarıyla özel ve ticari ilişkilerini sürdürüyorlar. Kitabı okurken kendi kendinize, acaba bizler düşmanla aynı yatağa mı girmişiz, diye sorup duracaksınız…”
Napoleoni burada sorunuza cevap veriyor öyle olduğunu ve hala bu ilişkinin devam ettiğini vurguluyor.
Napoleoni, Amerikalıların fazlasıyla uzun bir zaman bu konularla ilgili aydınlatılmayı bırakın, karanlıkta kaldıklarını anlatıyor.
“Terör A.Ş. terörün gerçek tehlikesini anlamak isteyenler için çok göz açıcı bir kitap. Batı medyası teröre dinsel bir savaş gözüyle bakıyor. Terör örgütleri de bunu böyle gösteriyor. Bunun cihat olduğunu dünya alemi inandırıp aslında petrol parasını ele geçirmek amacıyla açtıkları ekonomik bir savaş olduğunu gözlerden uzak tutmaya çalışıyorlar. Yazar ise fetvaların değil, paranın peşine düşerek bu kitabı kaleme aldı..."
Vaziyet böyle sayın okuyucular. Hani diyoruz ya, din uğruna yapılan her şey mubahtır, diye. İşte din adına açılan savaşların gerçek yüzünü size gösterecek bir kitap. Gerisi ise lafü güzaf! Şimdi bu kitapla yazının başındaki konu arasında ne bağlantı var diye sorabilirsiniz. Var mı yok mu?
Karar siz okuyucuya kalmış artık.
Yorum Yazın