Emel Seçen

Emel Seçen


Topgun ve özgürlük

Topgun ve özgürlük

Seksenlerin başlarını tam ya da hayal meyal hatırlayanlar için elbette, bazı olgular hele ki böyle karanlık günlerden geçerken bize, bizleri ne kadar da güzel anlatacaktır.
İşte taze bir örnek, TOPGUN Filmi.
Şahsen genç kızlığımın en çılgın sayılabilecek filmlerinden tabii Grease, Dirty Dance daha da öncesi Batı Yakasının Hikâyesi, bunların önünü hiçbir şey alamadı ama o dönemlerin filmleri kadar, müzikleri de unutulmazdı. Mesela Modern Talking dediğimde, o yıllarda “Bu ne biçim adam” ya da “Bu ne biçim müzik” diyenlerin arasında, biz kendi çağımızı yaşamaya çalışıyorduk. İtiraf edelim, şimdinin gençliği kadar da ne olanağımız, ne özgürlüğümüz vardı. Özgürlük derken sessiz sayılabilirdik. Bizi yetiştirenler daha önce yaşananların korkusundan hep daha iyi bir dünyayı kucaklamamamız arzu etti. Hep öyle değil midir, zaten. Seksenler, yetmişlerin bayrağını alıp aklı başında ilerlemek üzerine vardı ve sapma olmamalıydı. Müzik, vazgeçilmezimizdi, yüksek sesle açmak, olursa yasaktı. O da etrafı, hasta falan varsa rahatsız etmemek içindi. Ses, hemen kısılırdı. Annem bile dinlese hatırlar, çünkü o bile severdi, rahmetli Laura Branigan şarkılarını. Misal, Self Control.
Benim mesela unutamadığım; Sezen Cumhur Önal, kadar İzzet Öz ve ne güzel yayın yapardı, Polis Radyosu. Favorilerimdendi. Darbenin şaşkınlığını, teknolojinin ve bizleri bugünlere taşıyacak, kredi kartlarının başlangıç safhası ile başladık. Büyüklerimiz, bu ne böyle derken, çoğu kişi yenilik, çağa ayak uydurmak dedi, sömürünün yeni adına.. Seve seve gitti.
Müzik, özgürdü. Queen, Michael Jackson henüz kendini beyazlatmamış, dansı sokaklarda kitlelerce yapılırdı. Düğün salonları vardı mesela dans günlerinde bunlar tüm gösterim sanatı olurdu. Elton John, George Michael en sevdiklerimdi. Madonna, Cyndey Lauper. Daha birçok şey. Fellini’ de izliyorduk, Bertolucci’de ve üzerine konuşmalar yapıyorduk. Atilla Dorsay, ne yazmış ise okumaya çalışırdık, pirimiz ne de olsa.  Bugün “Sinema Eleştirmenliği” diye bir kavram varsa, bizzat emek vererek kazandıran yegâne şahsiyettir. Sonsuz saygı ve sevgi ile.. EMEK Sineması, göz bebeğimizdi. Orada sinema izlemezsek, sinema izledik, saymazdık. Haftanın beş gününden fazlası, ya tiyatro, ya sinema, ya konserdeydik. Dahası futbol kadar basketbol maçlarıydı. Ne keyifli olurdu. Harçlıklarımızı biriktirip, bazen sadece bir simit ya da gofret ile geçirir ama film izlerdik. O zamanların şarkısıdır, Take My Breath Away. Malum, Berlin tarafından yorumlanan ve TOPGUN Filminin unutulmaz şarkısı. Bu Çarşamba beklenen film sonunda geldi ve İstinye Park da özel ses sistemi içinde izledik.
Ama EMEK Sinemasında da izledik, bu sistem olmadan. Ve İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN Beyoğlu Sinemasında ve bugün kırık koltuğuma oturduğum, her film izleyişim, benim o yıllara bir yolculuğumdur esasında. Netice de İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN’i de aşan sözde insanlık o beyaz perdeden inip, dünyaya ineli epey oldu. Belli olmuyor mu?
Hani diyor ya Çin Atasözünde, benim ayakkabımı giymeden, ne kadar yol yürüdüğümü bilemezsin. Tabi yol yürümekle de bitmiyor, yeri geliyor paran olmuyor ayakkabı ile geçiyorsun caddelerden ve ayakkabı kaçınılmaz vuruyor. Bugün gibi ayağını vurdu diye, at değil. Ne kadar kıymetliydi her şey. Tüketim toplumu sonunda uç noktaya geldi, tüm insanlık sevgisizlik ile gönülden gelerek, birbirini imha edecek. Çünkü her şeye kayıtsız olmayı öğrendik. İtina ile öğretildi ve çoğunluk razı oldu.
TOPGUN Filmi içinde bir hangar ve sivil itaatsizliğin, en özgür halini göklerde inşa ettik. Dünya da Türk Toplumu olarak, İstikbal Göklerdedir, sözünü uçuramadık. Uçurtmalarımız, gönüllerimizde patladı. Hayallerimiz, hala hep kuytu köşe başlarında. Ne zaman bir köşe başı, bir şiir, bir yiğit görsem o, gözümün önünde öldürülmeye çalışılan SOL’cu ağabeyleri hatırlarım. Hatırlarım, onları görüp de, kayıtsız kalabilenleri. Ve zaman hiçbir şeyi değiştirmiyor esasında, değerlerine sahip çıkmayan, yine çıkmıyor, herkes kendi dünyasında kafasını gömmüş devekuşu modunda. Elinde olsa son sistem emojinler arasından bulup, bunu da paylaşacak. Devekuşu demişken; aklıma zor bilet bulduğumuz, kaçırdığımız oyun olunca nasılda dizlerimizi dövdüğümüz DEVE KUŞU KABARE oyunları gelir. Bir devekuşu istiyorsanız, teknoloji nimetlerinden bunu mesela bulun izleyin.
YASAKLAR…
Her zamana uygun.
TOPGUN
ECO CHARLI TANGO
Top Gun filminin basın ön gösterimi, Tom Curise’un, mesajı ile başladı. İnisiyatif sahibi olabilmenin ve teknolojinin ilerlemesi, artık insansız bile uzay araçlarının olduğunu gösterse de yeri geldiğinde, eskiye sığınabildiğini ve yine bizleri o fabrika ayarlarımızın kurtaracağını anlatmaya çalıştı.
Beyaz düşler içinden mavi göklere süzülen, Amerikan Donanmasının en hızlı savaş pilotları, 3 Mart 1969’da kurulan, okulda yetişir ve kendilerinin bulduğu isim TOPGUN.
Ama işte bir Albay’ın neden her şeyi yaptığı halde hiç rütbe alamadığı, ölmediği, öldürülemediği ve hala direnmesinin sebebinin aslı, yansıtılır. Geçmişten bugüne köprü, aynı zamanda hem romantik, hem duygusal, hem film hem gişe kaygısı ile sunulmuş olsa da bize, özellikle ilk versiyonunu yaşamış ve buldozer gibi üzerimizden geçen seksen darbesinin, sıkışmış nesline bir soluktur. Bunu ancak biz anlarız.
Biz, biliriz o telsizlerin hemen hemen ilk iletişim araçlarımızdan biri olduğunu.
Biz, biliriz hava limanlarında ki uçuş kulelerini ve uçuş kulelerinde ki görevlerinin piste inecek uçak pilotuna verdiği mesajları.
Biz, biliriz meydanları, alanları, pistleri ve de flapları…
Ben şanslıyım, o yaşlarımda Emek Sinemasında, TopGun Filmini oynatan makinist, Emek artık olmasa da var. EMEK, ne zaman değer bilindi ki? Bina ve sanat yapıtı olarak, bilinsin? O ancak ileri, medeniyeti yemiş, yutmuş toplumlarda olur.
27 Mayıs haftasının filmlerinin diğeri ise yerli olarak, Dijital Esaret, olarak karşımıza çıkıyor. Rasim Öztekin’in son filmi. Muğla, Çökertme manzaralı, doğa, filmin önüne geçiyor. Birol Güven, mesajlarını veriyor da anlayabilene. Ne diyor, Zeytin (Rasim Öztekin) FARK ET, RAHAT ET!
Fark edin, olmayanı oldurmaya çalışmayın ve fabrika ayarlarınızdan ayrılmayın!
Kim ne derse desin..
80’ler, gelmiş geçmiş en güzel gökkuşağıdır… O gençliğe kocaman selam olsun!


 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar