Türkiye'nin siyasi sahnesi, hem iç hem de dış dinamiklerin derinden etkisi altında bir dönem yaşıyor. Ülkenin ekonomik, politik, demokratik, ahlaki ve kültürel geleceği alarm veriyor.
Kılıçdaroğlu, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP'yi yüzde 48'lik bir orana taşıyarak en yüksek oy oranını elde etmişti. Partiyi bir araya getirmiş, muhalefeti derleyip toplamış, CHP’ye oy veremeyecek kitleleri dahi CHP'ye çekerek bir umut ışığı yaratmıştı. Maya tutturmaya çalışıyordu. Ancak bu umut, iç çekişmelerle gölgelendi. Kılıçdaroğlu'nun temiz yaklaşımı, Türkiye'nin siyasi manzarası içinde naif kaldı. Sistematik entrikalar, çekişmeler, her zaman olduğu gibi, bencilce güç oyunlarının ayrılmaz bir parçasıydı.
CHP, Alman sosyal demokrat parti değildi. Kılıçdaroğlu, öyleymiş gibi davranmak istedi. Ancak Merkel’in bile bisikletiyle evine döndüğü bir ülkeydi orası, bu coğrafyada ise Türkiye’nin ve Doğu’nun gerçekleri hüküm sürüyordu. 200 metrekarelik mütevazı evinde Kılıçdaroğlu, bu topraklarda politikanın kişisel çıkarlar için bir araç olduğunu; ne sağın ne de solun bu kısır döngüden kaçamayacağı gerçeğini atladı. Böylece birlikte yol yürüdüğü insanlar tarafından, çevrimiçi toplantılarla, oyundan diskalifiye edildi.
Ekonominin dibe vurmaya başladığı, ülkenin karanlık bir belirsizlik içinde olduğu bir dönemde gidildi 31 Mart seçimlerine… CHP 31 Mart yerel seçimlerinden zaferle çıkmasına rağmen, o tarihten beri bu başarı hızla harcanıyor. Kılıçdaroğlu'nun çabaları, birikimi, iç çatışmalarla boğuşan, boğuşturulan bir partide ne yazık ki hovardaca tüketiliyor.
1989'daki SHP'nin zaferini hatırlayalım. Peki 1994’te ne olmuştu o zafere? DSP, CHP, SHP ve diğerleri kendi iç çekişmeleriyle meşgulken, Refah Partisi’nin adayı Erdoğan sahneye çıktı ve Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen uzun bir hikaye böylece başlamış oldu.
Tarih tekerrür ediyor gibi…
Bugün eğer CHP içindeki bölünmeler, 4 parçalı yapı bir nihayete ermez ve farklı görüşler bütünleştirici bir liderlik altında birleşmezse, 31 Mart seçim başarısı da, gelecek seçimde zafere ulaşma ihtimali de tarihe karışır.
***
Türkiye'de sağın başarısı, istikrar, biat ve sebat gibi unsurlardan güç alıyor; “büyüğe” saygı gösterme prensibiyle harmanlanmış bu durum, sağın siyasi ömrünü uzatıyor. (Demirel, 6 kere gitti, 7 kere geri geldi, hatırlayalım…) Bu yapı, doğu toplumunun derin köklerinden besleniyor: Kavga eden değil, başını eğen, “uyum sağlayan” tercih ediliyor.
Sol ise bu denklemin tam tersi bir görünüm sergiliyor; sabırsızlık ve lider değişikliklerine olan yüksek eğilim, başarılı liderlerin de önünü kesiyor. Tam maya tutacak, biri gelip kapağı açıyor… Bu denklemde sol, sosyal demokrat partilerin işi çok daha zor; CHP’nin, ana muhalefet partisi olarak, kitle partisi olarak işi çok daha zor.
Toplum da kavgalı eve kız (oy) vermiyor…
***
Esenyurt Belediye Başkanı'nın görevden alınması, daha büyük bir siyasi stratejinin parçası gibi görünüyor. Kent uzlaşısıyla, Dem Parti kontenjanından ve İmamoğlu'nun onayıyla göreve getirilen, onunla organik ilişkiler içerisinde olduğu söylenen bir belediye başkanının bir gece vakti görevinden alınması, ardından Mardin, Batman ve diğer bazı ilçelerde benzer yöntemlerle belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum atanması; tüm bu adımlar İmamoğlu’na uzanacak bir zincirin ilk halkaları, ona yönelik bir operasyonun ayak sesleri olarak da okunuyor. “Esenyurt’tan Saraçhane’ye tünel kazınıyor,” denilmesi o yüzden.
Bu arada Mardin’in görevden alınan “barış güvercini” Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün bir hafta önce, Şenyaşar ve Yıldız ailelerinin arasındaki husumetin giderilmesi için bir araya gelen heyetin içerisinde barış elçisi olarak bulunmuş olması… Bir yandan AKP’nin önde gelenleriyle birlikte yapılan barış görüşmelerine katılan bir kişinin, diğer yandan terör suçlamasıyla görevden alınması…
Özetleyecek olursak; Bahçeli’nin, Apo'nun meclise gelip konuşması yönünde yaptığı ısrarlı çağrı, umut hakkını gündeme getirmesi, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin çağrısına onay ve destek vermesi, tüm bunların ardından Esenyurt’la başlayıp Mardin’le, Şırnak’la, Halfeti’yle devam eden ve “kumpas” olarak nitelendirilen kayyım süreci, meydanlarda bunları protesto eden insanların gazlanması… Milletin aklıyla adeta alay ediyor. Nereden baksan tutarsızlık… Nereden baksan tutarsızlık…
Bu olsa olsa, toplumsal hafızayla oynamak, dikkatleri gerçek gündemden başka yöne çekmek, muhalefeti kendi içinde karıştırmak, muhalefet partilerini ise birbirine düşürmek için kullanılan bir yöntem…
Ancak nihai hedef muhalefeti parçalamak ve muhalefet partilerini birbirine düşürmek olunca bu tutarsız gibi görünen adımların bile etkili olduğu görülebiliyor.
İşte, CHP’li belediyelerin yüzde 60’a yakını, milliyetçi tabanından tepki almaktan çekindiği için katılmadı Esenyurt’taki kayyum protestolarına… Özgür Özel Mardin’e gidiyor, orada Dem Partililerle birlikte otobüsün üstüne çıkıyor. Bu tavır muhalefet seçmeninin bir kısmı için memnun edici bir tavırken milliyetçi kanattaki diğer kısmın oylarının çözülmesi için sağlam bir neden haline geliyor.
Tam bu noktada, iktidar tarafından atılan adımların etkisini, iktidarın, muhalefeti parçalamak için yürüttüğü siyaset mühendisliğinin başarısını görebiliriz…
Tabii bir de Bahçeli’nin Öcalan’a ısrarlı çağrısının altında, iktidarın, bunu bir pazarlık aracı olarak kullanmaya çalışıyor olma ihtimali yatıyor olabilir. Beki de bu yolla, DEM Parti’lilere, “Öcalan’ı dinleyin, biz de kayyımları geri çekelim,” mesejı verilmek isteniyor, bir aba altından sopa gösterme hadisesi yaşanıyor olabilir.
Burada bir parantez daha açmak gerekiyor. Tüm bu süreçler yaşanırken bir de MHP ile AKP arasındaki ittifakta çatlaklar oluştuğuna dair söylentiler var… Özellikle Bahçeli'nin "Öcalan Meclis'te konuşsun" çıkışının saray tarafından önceden bilinmediği, hatta onun bu açıklamayı saraya rağmen yaptığı yönünde iddialar var. Aynı şekilde, kayyım atamalarından Bahçeli’nin haberdar olmadığı söyleniyor. Ayrıca Bahçeli’nin Ahmet Türk’e yönelik övgü dolu ifadeleri de Cumhur İttifakı’ndaki ayrışmanın işaretlerinden biri olarak yorumlanıyor. Hatta Bahçeli’nin yakın zamanda erken seçimi destekleyebileceğine dair söylentiler bile gündeme geliyor…
Ancak tüm bu söylentiler kulağa çok da inandırıcı ve gerçekçi gelmiyor, aksine kapsamlı bir danışıklı dövüş olma ihtimali çok daha güçlü görünüyor.
***
Bu süreç, Türkiye'nin giderek artan bir şekilde otoriter bir "parti devleti"ne doğru ilerlediğinin işaretlerini veriyor. Devlet olanaklarının, devlet gücünün dibine kadar kullanılması, kamu kaynaklarının belirli kanallara akıtılması ve anayasal düzenlemeler, iktidarın amacının ne kadar geniş kapsamlı olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin siyasi ikliminin daha da sertleşeceği, daha oligarşik bir yönetim biçimine doğru evrileceği endişeleri artıyor.
Zaten siyaset üretemeyen, toplumun gerçek sorunlarına çare olamayan iktidarlar gerilim üretir. Antidemokratik uygulamalara yönelirler. Dünyanın her yerinde bu senaryo defalarca seyredilmiştir. Mevcut iktidar da, birincisi sebep olduğu ekonomik çöküntüye, ikincisi 31 mart yerel seçimlerinden CHP’nin zaferle çıkmış olduğu gerçeğine ve üçüncüsü de haritaların değiştiği, sınırların yeniden çizilmeye başladığı Orta Doğu’da, doğru pozisyon arayışına, kime şirin gözükmesi gerektiğine cevap ve çözüm bulamıyor. Etkili politikalar üretemiyor. Mevcut olumsuzlukları, tüm bu ağır koşulları örtmek için stratejik derinliği olan bazı konuları ve bolca gerilimi servis ediyor, bu şekilde gündem değiştiriyor ve gündem belirliyor. Söz konusu üç başlık, iktidarın sertleşmesine, daha radikal çözüm arayışına girmesine sebep oluyor. Hatta bu sertleşme politikalarının ilerleyen zamanlarda olağanüstü hal gibi anti demokratik adımlara evrilmesi bile olasılıklar arasındaki yerini alıyor.
Medyanın yüzde sekseninin iktidar yanlısı kanallardan oluştuğu ve bu kanalların gerçekleri örtbas ettiği, haberleri filtrelediği söyleniyor, doğrudur. Ancak geldiğimiz noktada halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve sosyal problemler, iktidarın medya üzerindeki manipülatif etkisinin ötesine geçmiş durumda. Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan milyonlarca insan, iktisadi çöküntü, organize suç örgütlerinin yaygınlığı, üniversite mezunu gençlerin işsizliği gibi bir dizi sorun artık günlük hayatın bir parçası haline gelmiş ve halk bunları somut olarak deneyimliyor. Bu nedenle, iktidarın bu gerçekleri örtbas etme çabaları giderek zorlaşıyor.
İktidar, bu problemleri gördüğü için daha da sertleşebilir, daha antidemokratik ve hukuk dışı davranışlarda bulunabilir. Bu, yönetimin giderek köşeye sıkıştığının ve manipülasyon yeteneklerinin sınırlarına ulaştığının bir işareti.
***
Burada bir parantez açalım. Amerika’da seçimler yapıldı, Trump bir kez daha seçildi.
Amerika’da başkanlık seçimleri, 1792 yılından bu yana her dört yılda bir, Kasım ayının ilk Salı günü düzenlenir. Amerikan halkı, doğrudan başkanı değil, seçiciler kurulunu seçer. Bu kurul, halkın popülizme ve manipülasyona açık oylarına bir filtre olarak işlev görür. Kurucu babalar, bu sistemi, seçmen kararlarının aklı selim ile tekrar değerlendirilmesini sağlamak amacıyla tasarlamıştır. Böylece, seçiciler kurulu üyeleri, cumhuriyetçi ya da demokrat adaylardan birini seçer. İşte bu sistem, Amerika’nın yerleşik devlet geleneğinin ve devlet aklının bir yansımasıdır. Bizde ise devlet aklı son hız eritilirken devlet hafızası ve gelenekleri emin adımlarla yok ediliyor…
***
Tüm bu karanlık büyük resme karşın, Özgür Özel'in, Mardin'de "diyalog kapılarını açık tutmalıyız,” demesi ya da kayyum atamaları konusunda iktidara geri adım atmayı önermesi gibi “naif” ve “umut dolu” yaklaşımı bu bağlamda son derece haklı olarak eleştiriliyor. Karşısındaki gücün kim olduğunu, anlayışın ne olduğunu, bu anlayışın gözüne kestirdiği hedefi yakalamak üzere nasıl hırsın pençesinde hareket edip işlediğini ve ne kadar ileri gidebileceğini tam olarak kavrayamamış olması, muhalefetin stratejik zafiyetlerini gözler önüne seriyor.
Göz ola dağın ardını göre, akıl ola başa geleceği bile…
Ayrıca iktidarın bugüne kadar hayata geçirdiği ve saymakla bitiremeyeceğimiz antidemokratik uygulamalar, anayasayı askıya alması, keyfi yönetim, kamu ihalelerindeki yolsuzluklar, elde edilen rantlar, hiç edilen kamu kaynakları, hesabı verilemeyecek servetler ve suistimaller… Bugün iktidarı kaybetmeleri, parti kadrolarının, tüm bunlar için hukuk önünde hesap vermek zorunda kalacağı bir süreci başlatabilir. Bu nedenle, AKP ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya yönelik politikalar geliştiriyor ve icraatlarını bu yönde şekillendiriyor.
Erdoğan, sistematik bir şekilde muhalefeti zayıflatmayı, kendi siyasi geleceğini sağlamlaştırmayı ve anayasayı kendi lehine değiştirmeyi hedefliyor.
İktidarın ustalıkla yürüttüğü siyaset mühendisliği, CHP'nin Aşil tendonunu hedef alarak parti içi bütünlüğü sarsıyor. Devletin tüm imkanlarını seferber ederek seçmeni manipüle eden iktidar, bir dönem daha yönetimde kalmak ve anayasayı lehine değiştirmek için her yolu deniyor. Bu koşullar altında CHP'nin önünde iki yol var: Kılıçdaroğlu'nun işaret ettiği gibi ya tam manasıyla mücadeleye girişmek ya da iktidarın gölgesinde “kulluk etmeyi” kabullenmek.
***
Kılıçdaroğlu'nun sine-i millet çağrısını Özgür Özel yönetimi yanlış yorumluyor. Aslında Kılıçdaroğlu'nun amacı, AKP'nin meşruiyetini sorgulatmak ve Türkiye'nin içinde bulunduğu yönetim krizine dikkat çekmek. Kılıçdaroğlu, parlementonun işlevsizleştirildiği bir dönemde, CHP'nin çekilmesiyle iktidarı seçime zorlayabileceğini düşünüyor. Bu, sadece bir protesto değil, aynı zamanda halkla bütünleşme çağrısı.
CHP'nin mevcut parlementoda yapabileceği çok şey olmadığı bir gerçek. Şu anki durumda, parlamento zaten işlevsiz, sembolik bir rol oynuyor… Özgür Özel'in yönetimi ise bu radikal fikri benimsemekte zorlanıyor; konforlu siyasi alanlarını bozma pahasına halkın yanında yer alma, siyaseti gerçek anlamda toplumsallaştırma seçeneğini göze alamıyor. Enflasyon, geçim sıkıntısı, sağlık skandalları, kadın ve çocuk cinayetleri, organize suçlar, çetecilik gibi ciddi sorunlar varken, CHP'nin bu konularda net ve keskin bir pozisyon alamaması, halkla olan bağını zaten zayıflatıyor.
Kılıçdaroğlu’nun önerdiği sine-i millet adımı, toplumda sade yurttaşlar üzerinde etkili olsa da popülist bir söylem olmakla suçlanıyor, haksız da değil… Böylesine kaotik, iktidarın her geçen gün gerilim politikalarını biraz daha öne çıkardığı bir ortamda sine-i millete dönmek belki muhalefetin işini zorlaştırır, meşakkatli, çetin bir yoldur ama CHP'yi cesur ve sorumluluk sahibi bir muhalefet olarak konumlandırabilir.
Zira siyaset en çok sade yurttaşlarda karşılık bulur; siyasetin toplumsallaşması da budur zaten.
Öte yandan CHP, DEM Parti gibi politik, örgütlü bir tabana sahip değil. Sokağa rahat inemez, eyleme hızlı geçemez. O yüzden sine-i millet kararını almak tabii ki kolay değil. Zaten CHP böyle bir kararı alsa bile diğer partiler buna uyacak mı? Diğer partiler bir yana, kendi parti yönetimi kendi konfor alanlarından çıkarak bu mücadeleyi sürdürebilir mi, göze alabilir mi? Çünkü sürdürülebilir bir eylemsellik, mücadele, cesur bir liderlik gerekiyor burada. Dolayısıyla Özgür Özel ve mevcut yönetim kadrosunun sine-i millet kararı alması imkansızdır.
***
31 Mart’tan sonra Özgür Özel o koltuğu dolduramadı, onun liderlik süreci, Erdoğan'ın elini güçlendirdi ve gündemdeki kontrolü tekrar sağlamasına olanak tanıdı. Gündem baş döndürücü bir hızla değiştiriliyor ve Erdoğan oyun kurucu rolünü üstlenmeye devam ediyor. Hem ana muhalefet partisini parçalayarak, hem de muhalefet partilerini birbirine düşürerek gücünü koruma stratejisi izliyor.
Anayasa değişikliği iktidarın gündeminde üst sıralarda yer alıyor. Parlementoda kafa karışıklığı yaratarak, bağımsızları yanlarına çekerek veya milletvekili transferleriyle 360 milletvekili sayısına ulaşmak, anayasayı değiştirmek, 50+1 sisteminden (mümkünse 40+1’e) dönüş ve mümkünse parlamenter sisteme geçiş, bunu başardıktan sonra da hızla erken seçime giderek bu işi ilk turda bitirmek, ana hedefler arasında. Zaten bu arada da CHP’yi parçalama çalışmaları devam edecektir. Milliyetçi tabanı CHP’den kopararak sandığa gitmemesini, oy vermemesini sağlamak ve bu şekilde seçimden zaferle çıkma ihtimalini güçlendirmek de söz konusu hedeflerin parçası.
Bu süreçte, Kılıçdaroğlu’nun kurultayı kaybetmiş, sahadan çekilmiş ve genel başkanlık koltuğunu Özgür Özel ve ekibine bırakmış olması da Erdoğan'a daha fazla manevra alanı sağladı.
Kılıçdaroğlu’nun, iktidara biat ederek değil, onunla mücadele ederek siyasi bir alternatif sunulabileceği görüşü muhalefet içinde yeterince destek bulamaz hale geldi.
Bu siyasi manzara, Türkiye'de sağın ve solun karşı karşıya kaldığı temel meseleleri özetliyor: Sağın biat ve sebatla süregelen istikrarı, solun ise iç çekişmelerle boğuşan sabırsız yapısı…
***
Esenyurt Belediyesi’ndeki gelişmelerden sonra CHP’de biraz da olsa politika değişikliğine gidilmiş gibi görünüyor. Başlarda normalleşme ve yumuşama gibi söylemlerle ilerleyen parti, yaşananlar sonrasında daha keskin bir duruş sergileyerek erken seçim talebini ve sarayla müzakere etmeme kararını daha net dile getirir oldu. Bu dönüş, partideki kafa karışıklığını bir kenara bıraktırıp, aslında Kılıçdaroğlu’nun olan politikalara geri dönülmesini sağlıyor gibi görünüyor fakat CHP belirsiz duruşundan tam anlamıyla kurtulmalı ve daha net, keskin konumunu almalı.
Bu, Kılıçdaroğlu ile daha yakın bir işbirliği yapılması, onun doktorluğuna güvenilmesi gerektiğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu CHP evini de, Türkiye’deki muhalefet evini de toparlayabilir.
Bugün, CHP’nin içine düştüğü bu kaotik durumu gören onurlu kurultay delegelerinin partiyi taşıyacağı bir olağanüstü kurultay Özgür Özel’e liderlikten el çektirerek partinin iç dinamiklerini yeniden canlandırabilir ve CHP'yi tekrar halkın umudu haline getirebilir. Partinin toplumla bütünleşmesi, siyasetin daha toplumsal bir hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu'nun önderliğinde, CHP'nin yeniden organize olması ve güçlenmesi mümkündür.
Çünkü tabiri caizse cin şişeden çıkmıştır. Her ne kadar iktidar cephesi bunu açık açık dile getirmese de, hem iktidar hem de muhalefet partilerinde beliren emareler, gelişmekte olan politik hareketliliğe işaret ediyor ve erken seçimin ayak sesleri duyuluyor. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, CHP içindeki tartışmalı atmosferin ve bölünmüş yapının, bir kurultay aracılığıyla çözümlenmesi gerekiyor. Zira bu parçalı yapıyla bir erken seçime gidilmesi, başarısızlık demek oalcaktır.
***
Bu topraklar hepimize yeter, doğru yönetildiği taktirde dünyanın parlayan yıldızı olması için her şeye sahip.
Türkiye’de 12 Eylül anayasasının dayattığı partiler yasası ve seçim sisteminden sıyrılmamız ve değiştirmemiz şart. Sağdan sola siyasetin tüm cephelerinde, yerleşik bir siyaset sınıfının aile boyu süregitmesine son verilmeli, sade yurttaşların siyasete girmesinin önündeki set kaldırılmalıdır. Parti içi demokrasi, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gibi temel demokratik ilkeler geri gelmeli, yıpranan, toz duman olan adalet sistemi yerine konmalıdır. Ancak bu şekilde ve bu anlayışın yerleşmesiyle siyasetin demokratikleşmesi ve toplumsallaşması mümkün olabilir.
Kaynakları yağmalamayan bir iktidar, İskandinav ülkelerinde olduğu gibi çıkar ve menfaatlerden arınmış yöneticiler, milletvekilleri, kaynakları sömürmek için değil, ülkeye gerçekten hizmet etme aşkı ve vizyonuyla ortalığa milyonlar saçmadan, hakkıyla, liyakatıyla o koltuklara oturan gönüllü ve onurlu insanlar, güçlü bir yönetim yapısı, iktidarın aparatı olmayan bir muhalefet, sükunetle, sağduyuyla, dirlik düzenlik içinde yönetilen bir ülke… Liyakat esasına dayalı, çıkar ve menfaat odaklı olmayan bir yönetici sınıf… Milletvekilliğinin sadece bir yurttaşlık hizmeti olarak görüldüğü bir yönetim anlayışı…
Milletvekilliği koltuklarının, bireylere sağladığı maaş, emeklilik hakları ve kamu kaynaklarını kullanma/talan etme imkânları dolayısıyla cazibe merkezi olmaktan çıktığı ve bu şekilde gerçekten ülkesine hizmet etmek isteyen, bilgisi, birikimi, yeteneği ve uzmanlığı ile fark yaratan, kendi ayakları üzerinde durabilen yurtsever milletvekillerini görebileceğimiz bir ülke…
Gelişmiş, medeni ülkelerde gördüğümüz ve buram buram özlemini çektiğimiz bu değişim, Türkiye'nin de erişebileceği bir ufuktur. Bu yönetim anlayışı, ülkeyi gerçekten hizmet etme aşkı ve vizyonuyla yöneten, kaynakları yağmalamayan, siyaset tüccarlığından kurtulmuş, sükunet ve sağduyu içinde bir Türkiye vadeder.
Sonra söksün güzel günlerin şafağı.
Sadık ÇELİK
Kaleminize sağlık yine güzel tespitler ve görüşlerle aydınlatıyorsunuz bizi
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısı, Cumhuriyet Halk Partisi’ne getirdiği değişim, uzlaşı arayışı ve muhalefeti güçlendirme çabalarıyla öne çıkmaktadır. İşte Kılıçdaroğlu’nun öne çıkan bazı başarıları: 1.Millet İttifakı’nı Kurarak Güçlü Bir Muhalefet Bloku Oluşturması Kılıçdaroğlu, Türkiye’de farklı siyasi partileri bir araya getirerek güçlü bir muhalefet koalisyonu olan Millet İttifakı’nı kurdu. Bu ittifakla beraber, uzun süre iktidarda olan siyasi yapıya karşı halkın alternatif bir siyasi seçeneğe sahip olmasını sağladı. Bu ittifak, yerel seçimlerde özellikle büyük şehirlerde önemli başarılar elde etti. 2.Yerel Seçimlerde Başarı ve Stratejik Yönetim 2019 yerel seçimlerinde CHP, İstanbul ve Ankara gibi Türkiye’nin en büyük şehirlerinde belediye başkanlıklarını kazandı. Bu başarı, Kılıçdaroğlu’nun stratejik yaklaşımı ve aday seçimindeki titizliği sayesinde gerçekleşti. Bu büyükşehirlerin CHP’ye kazandırılması, iktidarın siyasi denge üzerinde yarattığı etkileri sorgulamaya açtı ve muhalefetin toplumsal güvenini artırdı. 3.Demokratik ve Uzlaşıya Dayalı Bir Yönetim Anlayışı Kılıçdaroğlu, parti içindeki demokratik yapıyı güçlendirmeye çalıştı. Ayrıca, farklı ideolojilere sahip parti üyeleri arasında uzlaşıyı teşvik etti ve farklı kesimleri bir araya getiren birleştirici bir lider profili çizdi. Bu tavır, Türkiye genelinde Kılıçdaroğlu’nun siyasi birleştiriciliğine olan güveni artırdı. 4.Dürüstlük ve Şeffaflık İlkeleriyle Halkın Güvenini Kazanması Kılıçdaroğlu, dürüstlük ve şeffaflık ilkeleriyle tanınan bir lider olarak, yolsuzlukla mücadele konusunda güçlü bir duruş sergiledi. Bu özellikleri, ona hem parti içinde hem de halk nezdinde güven kazandırdı. 5.Yeni Bir Siyaset Dili Geliştirme Çabası Kılıçdaroğlu, siyasi söylemlerinde kutuplaşmayı azaltmayı hedefleyen bir dil kullanmaya özen gösterdi. Özellikle son yıllarda hoşgörü, barış ve toplumsal huzur vurgusu yaparak, siyaset sahnesinde daha pozitif bir çizgi izledi. 6.CHP’nin Toplumsal Çeşitliliğe Hitap Eden Yeni Politika Anlayışı CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde daha kapsayıcı bir siyaset yürütmeye başladı. Türkiye’nin her kesimine hitap eden, toplumsal farklılıkları kucaklayan bir yaklaşım sergiledi. Bu da CHP’nin daha geniş bir tabana ulaşmasına katkı sağladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu başarıları, Türk siyasetinde uzun yıllardır süregelen dengeleri değiştirmeye yönelik bir zemin oluşturdu. Parti içindeki dönüşümle birlikte Türkiye genelinde demokrasi, adalet ve eşitlik taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getiren CHP, Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde toplumun farklı kesimleri için umut kaynağı haline geldi.
Sadık bey sızı sevıyoruz. Iyıkı varsınız. Bızı bılgılendırıyorsunuz. Güzel derın anlamlı anlatımınızla herzaman bızımle olun. Elınıze saglık
Siyaset birkaç kişi dışında ülkenin ne hale geldiğini gözardı edebilen itibar sevdalılarının vicdanına kalmış gözüküyor . Anayasa keyfi bir uygulamada . Dem parti kendi gündeminde ve Türk siyasetinde var olmak istiyor iktidar partisi ise onların muhalefet kanadından kopup sayısal olarak bize katılın bizde Dem parti belediyelerine kayyum atamayız belediyeleri istediğiniz gibi yönetirsiniz vadimi verilmekte ? Bu nasıl çelişkidirki istendiği anda terörle ilişkili diye belediyelere kayyum atıyor ve diğer yanda siyasi masalarda oturup burada pazarlıklar yapıp biz bunları görmezden gelelim deniyormu ? bu da başka bir soru işareti Muhalefet artık iktidarın yarattığı gündem refleksini bırakıp kendi gündemini belirleyerek iktidarın kutuplaşmasını sağlayacak başka bir politika belirlemedikce iktidar partisinin olumsuz ekran görüntüsü gösterme çabalarının kurbanı olur . Muhalefet bir üst siyaset kurmalı başka bir kutup oluşturmalı . Kayyum meselesine itiraz etmek demokrasinin yanında durmaktır . Parti içinde burda demokrasi meselesi var tek söz olalım birlik olalım diyen bir ortam hazırlamalı . Ülkemizi uluslarası meseleden kaynaklı çok zor günler bekliyor . Eger Türkiye iç cepheyi yönetemezse içeride siyasi partiler ego kavgalarına devam ederlerse olacak olan pentagonun ortadoğuya yönelik olarak bölgenin jeopolitiğini değiştirmek üzere harekete geçmişlerdir. Libyadan başladılar .Mısır gibi bir iki ülke aklını kullanarak kendisini bunun dışında tutmayı becerdi . Buradaki büyük tehlike siyasal iktidar kendisinin iktidarını sürdürebilmek amacı ile kaos stratejisini hayata sokup sürdürmeye çalışırsa Suriyeden içinde ne olduğunu bilmediğimiz kaçkınlar ve Afganistandan getirilmiş olan toplamda 13 milyonun talepleri ülkeyi bir iç savaş ortamına getirir ve ülkemiz terörden bıkmışken 20- 30 yılda bununla mücadele eder. Siyasal iktidarlar doğrultusunda elde edilmiş çıkarlar bunu sürdürecekmi yoksa kendilerinden sonra ülkenin üniter bir devlet olarak hala yaşıyor olmasınımı ............. Birileri yaşadığımız günlerin bedelini ödediği için özgürce Cumhuriyetin güneşi bizim önümüzü aydınlatmakta. Atamız emanetin bizim için kutsaldır minnet ve saygıyla ruhun şad olsun....
Elinize saglik Sadık Bey yazınız çok güzel..yine cok konuşulan , bundan sonrada cok konuşulacak bir konuya değinmişsiniz. Sayın Kılıçdaroğlu bence CHP den kopamaz zaten Özgür Özel ' de buna izin vermez tekrar beraber calışmak için ve oy potansiyellerinide göz önünde bulundurarak birleşeceklerdir. Iktidar partisi AKP nin ve Baskanlarıninda bildiği gibi ve de korktuğu gibi..TESEKKÜRLER.
yine gündeme yönelik çarpıcı açıklamalarını severek takip ediyoruz.chp içindeki karışıklık kemel kılıçdaroğlunu saf dışı bırakıp parti içindeki çıkar kavgaları partiyi yörüngesinden çıkartmıştır.birleştirici gücüuyle partiyi türkiyenin en üstb düzeyine getirip sonrada gitmesiyle alaşağı olmuştur.partinin başında çıkarı olmayan maddiyata önem vermeyen sizinde bahsettiğiniz gibi 80 metrekare evde oturup ülke için canla başla çalışan halkın çıkarlarını koruyan dürüst namuslu bir siyasetüstü biri olarak kemal kılıçtaroğlunu ülkenin başında görmek isteriz:..
Yabancilar Turkiye’nin kutsal topraklar oldugunu defalarca teror olaylarıyla verdikleri mesajlarda kanıtladılar. Turkiye’de Bahçeli ve Erdoğan beraber guzel bir senaryo çizdiler. CHP iç karışıklığını başardılar. İkinci adım Apo’num dışarıya çıkarılması ve Anayasa değişikliği için CHP belediyeleri Kayyum tehditleriyle köşeye sıkışmış durumda. CHP’ye dik duran bir lider gerektiğini şuanki CHP taraftarları artık anlamış oldu.
Sadık bey bilginize emeğinize sağlık paylaşmış olduğunuz bilgiler çok kıymetli özenle okunması gereken güzel bir yazı olmuş insanların içinde bulunduğumuz durumu anlaması için itina gösterip bu güzel kaynaktan yararlanması gerekir kişisel olarak ben artık gündemi Sadık Bey'in yazıları ile takip ediyor en doğru bilgileri en iyi kaynaktan alıyorum Kılıçdaroğlu da ülkemizde güzel işler yapmak için yola çıkmış güzel bir insan siyasetin ve ülkenin Kılıçdaroğlu gibi bir insana ihtiyacı var onun için Kılıçdaroğlu'nun bir an evvel görevinin başına gelmesi gerekir yaptığı güzel işler yapacağı nice başarıların teminatıdır yazarımıza paylaşmış olduğu bilgiler için teşekkür ediyor saygılar gönderiyorum...
Kılıçtaroğlu yirminci yüzyılın gördüğü en önemli siyasetçi, iyi bir aile babası, örnek insan. Tanışmayı en çok istediğim enden insanlardan biri. Naif, insancıl, iyi niyetli, bilgili, kültürlü ve daha birçok vasıfa sahip üstün lider. Tabi bizler ortacağdan cikamadığımız için onu anlayamıyoruz. Buradan gitme kal mücadelen de bizde varız seninleyiz diyoruz...
Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti siyaseti için bir şanstı fakat bu şansı iyi degerlendirmedi siyasete ben odaklı olduğunda güç sendeyse yanlışına onay verenler ilk fırsatta satan yol arkadaşları olmuştur 13 yıl genel başkanlık yapan birinin yerine bir kaç kişi yetiştirmesi gerekir diye düşünüyorum Cumhur başkanınligi seçimlerini kayıp edince yenilikcilere karşı aday olmayıp iyi bir aday çıkartmış olsaydı Kılıçdaroğlu çok daha fazla ön planda olurdu kongrede görüldü Kılıçdaroğlu kimin elinde tutuysa O Kılıçdaroğlu na karşı çalıştı Kılıçdaroğlu çok dürüst çok çalışkan olmasına rağmen Parti'nin öz evlatlarını biraz kenara bırakıp sağ partilileri on plana çıkardığında ona güvenenler geri dönüş yaparak istemeyerek Özgür Özel destek verdiler siyaset ileriyi görmektir bunu gören başarılı olur CHP nin belediye başkanları şimdilik iyi yoldalar inşallah 2028 tek başına iktidar olular
Saygı değer Sadık bey her zaman olduğu gibi yine ülkenin kanayan yarasına değinmiş siniz bu duyarlılığınız için teşekkür ediyorum. Bu ülkeye bir Kılıçdaroğlu geldi geçti değeri bilinmedi fakat geriye bakıldığında her görüştekileein düşmanlığına şahit oluyoruz Kılıçdaroğlu sağcı solcu dinci ayırt etmeden Halil İbrahim Sofrasına oturtmayı başardı fakat ülkenin yönetiminde olan hükümet devletin bütün olanaklarını kullanarak Kılıçdaroğlu nün yolunu kestiler ayrıca Kılıçdaroğlu hesap yapmadığı ülkedeki ırkçı yapıyı ABD Obama'yı Başkan yapa biliyor fakat Türkiye Cumhuriyeti nin çimentosu olan Aleviler olmasına rağmen bir Alevinin Başkan olmaması için ne gerekiyorsa onu yaptılar Aleviliği sadece AKP değil CHP içindeki ulusalcı kesimler de yapınca birde seçime giderken hiç kimsenin güven Duymadığı Meral Akşener manevrası hazirdan sağdan gelen satılmış kaşar siyasetçiler bunlara rağmen %48 Oy alan Kılıçdaroğlu suçlu bulundu ve yenilenmeye gidildi ve Kılıçdaroğlu nün kazanimiyla 31 Mart seçimlerinde başarılar elde edildi tabi yenilikler bu başarıyı kendilerine ait olduğunu söyleselersede bu başarıda en büyük pay Kılıçdaroğlu nun olduğu bellidir Tatbiki AKP genel başkanı Erdoğan seçimle almadığı belediyeleri kayyumla yönetmeye çalışıyor yani halkın iradesine darbe yapıyor AKP'nin Hatay milletvekili görüşme yapıyor mecliste Esenyurt belediye başkanı sayın Ahmet Özer görüşme yaptığında terörist oluyor bir diyer yanda Ahmet Türk Bir hafta önce güvenilir Kürt adamı olarak iki aileyi barıştırmak için öncülük yapıyor bir hafta sonra terörist oluyor bu ülkenin geldiği durum çok acı bir durum Adalet yargı görevini yapmayınca herkes istediği gibi hareket ediyor
Kalemine sağlık sadık abi Kılıçdaroğlu yıllarca CHP’ye hizmet etti iyi yaptığı şeylerde oldu kötü yaptığı şeyler de oldu son seçimde millet Kılıçdaroğlu’nun yerine İmamoğlu ya da yavaş istiyordu ama kendisi aday olunca aslında öyle olmasa bile koltuk sevdalısı gibi gözüktü bu da CHP seçmeni ile arasındaki bağın zayıflamasına neden oldu ama kendisi dürüst ahlaklı ve iyi bir insan.Partide yaşanan başkan değişikliğinden sonra belediye seçimlerinde güzel bir zafer kazandılar ama bu zafer aldatıcı olmamalı eğer birbiriyle kavga edip parti içi çekişmeler yaşanırsa iktidara gelemezler İmamoğlu veya yavaşdan beri cumhurbaşkanı adayı olmalı güçlü kadrolar kurulmalı
Türkiye seçime mi gidiyor ? Evet hem de dört nala bir erken seçime ve görünen o ki 2025 haziran gibi mevcut düzene elveda diyeceğiz. Peki ^asrın lideri ^ ve saz arkadaşı ne yapıyor tabi ki dünya liderimizin tekrardan aday olabilmesinin önünü açabilmek için anayasa değişikliği için bütün düğmelere basmaya başladı. Terör elebaşı için umut hakkı isteyip meclise konuşma yapmaya davet etmesi içinde bulundukları ruh halini ortaya koyuyor aslında. Önceleri terörist dedikleri dem parti ile ittifak yapmaları kaçınılmaz çünkü ne yapsalar 360 sayısını bulamıyorlar. Mevcut ibb başkanı adaylığını resmen olmasa da cebren açıkladı. Kendi parti başkanı da olmak üzere tüm muhalefet parti liderleriyle görüşmeler yaptı. Bence bu görüşmeler muhalefete değil sadece kendine yarar sağlar. Ülkenin yararına ise yapılacak tek şey Cumhuriyet in kuruluş ayarlarına dönmek ,Atatürk ilke ve inkilaplarina sıkı sıkı sarılmak ve mutlak mevcudiyette üretmek üretmek ve üretmektir. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa mında dediği gibi mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur ...
Sadık Bey yüreğinize ve kaleminize sağlık. Ülke dibin dibine batıyor siyasiler hala neyin kavgasını yapıyorlar Gün içinde bile aniden gündem değişiyor. Okadar çok değişiyorki başımız döndü. Artık yeni siyasiler yönetmeli. Nasılki çalışanın yaş sınırı var siyasettede yaş sınırı getirilmeli. Belli yaşta ki bir insandan nasıl sağlık raporu isteniyorsa beni yönetende o şartları sağlıyor olması gerekmezmi. Parti liderleri birbirini yemeyi bırakıp ülke ve millet iiçin elele verip ne yapabilirizi konuşmaları gerekir. Ülke yangın yeri yazık bu ülkeye millete. Acil yapılan yanlışlardan artık dönülmelidir.
Özgür özelin beceriksizliği Kılıçtaroğluna umut oldu en kısa zamanda partinin başına geçip yoluna kaldığı yerden devam etmeli
Bu haftalarda siyaseti iyiden iyiye sacmaladilar bir yandan açılım bir yandan kayyum*peki bu belediye. baskanlarinin sicili kirliydi neden aday oldu* bu soruyu 10 yildir soruyorum ama maalesef cevabi yok eger vatandas pazarin dokuntulerini topluyorsa birileride bak bizim vatandasimiz temizlik yapiyor diyorsa bazı zengin doymuslarda alkis tutuyorsa tam yoksul ve zengin olayı seçim olmalı kim velirse gelsin tek adam olmaz eğer tek adam oluyorsa o kadar vekile danışmana mustesara hiç gerek yok tek yol vatandasla Elele secime halkla birlikte
Kılıçdaroğlu halın herkesi mi için birleştirici , dürüst , çalışkan , liyakat sahibi, adaletli LİDER dir, kendisini tekrar miting meydanlarında görmek istiyoruz.
KILIÇDAROĞLU nu tekrar sahalarda iktidar olarak görmek istiyoruz.
KILIÇDAROĞLU CHP yi iktidara taşıyacak yegana LİDERDİR..
ülke gündemi için önemli bir konuyu değinmişsiniz....Ana muhalefet iktidar kadar demokrasi için önemlidir...Kılıçdaroğlu , ana muhalefet lideri olduğu dönemde bu konuda çok başarılı olmuştur...
Elinize sağlık Sadık Bey Yine güzel bir konuyla bizi aydınlattığın Tabiki chpde bu kadar oy potansiyeli varken özgür bey hiçbirsey yapmamazlik edemez..mutlaka kılıçdaroğlu ile bir uzlaşma yoluna gidecektir diye tahmin ediyorum..teşekkürler kolay gelsin.
Ne seçimi oh ne ala 25 yıldır yani yarım asırdır onlar yönetiyor hala önümüze sandık koyup bizlerden ne için oy isteyecekler, hangi yüzle vatandaşın karşısına çıkacaklar. Oy moy yok bunlara, doğru, dürüst biri gelecek diye umut ettik onuda bırakmadılar, adam gitti bunda kendi partisi ve o parti içindeki vekalet savaşları bitmedikce onlarda sandığa guvenmesinler. Biz yerel seçimde bir şans verdik adam olsunlar bize güven versinler genel seçimde o koltuklara layık dürüst, halkını seven çalışkan milli şuurla dolu olduklarını görelim kardan adam olmasınlar çelik gibi iradeyle çıksınlar karşımıza gerisi teferruat...
ÇÖZüM mü? Kürt sorununu (Bence yok) anadolu'nun diğer illerine, özellikle batıya yerleşmiş mal mülk sahibi olmuş kürt kökenli vatandaşlarımız çözer. Ne apo, ne kandil, ne Demirtaş ne de Bahçeli... Batıya yerleşmiş kürt kökenli vatandaşlarımız edindikleri kazanımları (maddi, manevi statü) kürt devleti ütopyası için kaybetmek istemeyeceklerdir. "Devlet aklı, devlet aklı" denilen AKIL, buraya yönelmeli. Çözümü bu kürt kökenli vatandaşlarımız üstünden aramalı. Marmaris'i, Bodrum'u, Fethiye'yi, Antalya'yı, İstanbul, İzmir'i bu saatten sonra kim çetin coğrafi şartların yaşandığı doğu illerine, köylerine, mezralarına bırakıp gidebilir.
Zaten iktidar sahipleri halkı, seçim olursa hatırlıyor. Haricinde bunların halı nedir, ne yerler ne içerler, çarşı pazarın durumu ne sormaz gündeme getirmezler. Biz siyasette birini tanıdık onu biliriz, doğru, dürüst adam gibi adam birini, o da malesef partisi tarafından siyaset dışına itilmek isteniyor. Bizim gönlümüz Kılıçdaroğlu ile onu seviyoruz...
İktidarın anı çıkışlar ve kayyum atamaları hayra alamet değil Amaç muhalefete nifak sokup karıştırıp sokaklara döküp arbedede hata yaptırıp zorlamak sonra terörist damgasıyla yaftalayıp seçim kazanmak Bu sahneleri daha öncede gördük ama akıllanabildikmi hayır Gel gelelim Kılıçlaroğluna her zaman dediğim gibi iyi adam fakat iyi adam diye ülkemizde fırsatlar geçtiği halde iktidar yapmıyorlar üstelik girdiği bütün seçimleri kaybetti halen bundan medet ummak akıl tutulması gibi birşey Başka birşey söyleyeyim hafızanızı zorlayın Kılıçlaroğluna aday olamasın diye İmamoğlu gibi kumpaslar kurulmaya çalışıldımı çalışılmadı çünkü kolay yutulur lokmaydı Daha neyi konuşuyoruz Kılıçlaroğlunun devri kapanmıştır NOKTA
Selamlar Sevgili Okur Yazar Can Dostlarım, Sistematik Olarak oynanan enteresan bir süreçten geçiyoruz, İçeri alınan Belediye Başkanları, Kayyum lar Kıyımlar hepsi üst üste gelen Mevcut sistemde yaşanılan tıkanıklığı gören mevcut Hükümet Kendine Darbe Hazırlığı içinde bunu hiç unutmayın çünkü Kendi kurduğu düzende sistemin kokuşmuş ve çökmüş olduğunu bizatihi kendisi de yaşayıp görmektedir Bir kaç zaman sonra Büyük Şehir Belediye Başkanları da Cezaevi sürecine alınacaktır diye düşünüyorum!!! Lâkin bu süreç ülkemizi daha zor şartlara taşıyacak Bizler Ülke olarak seçime yalnızca Almanya Erken seçim kararı aldığı zaman gideriz ve Almanya Ülkemiz için çok önemli bir Dönüm sürecinde bulunmaktadır Hattı Müdafaa sağlamak için Toplumun Sağduyu içinde olup önümüzdeki süreçte yani Kış Aylarında mutlak surette tabiri caizse Gaz a gelmemesi Gerekmektedir. Aklı Hür Vicdanı Hür bir Nesli Gök Kubbeyi Başımıza Kafes Yaparak içinde Bizleri Sıkışmış bir Toplum Haline Getirdiler ( YAZIKLAR OLSUN ) Aklı Selim Olmaktan Geçer zamanı geldiğinde Oy verirken!!!! Yaşadığınız bunca Talanı Görmek Aklınıza Sormak Gerekiyor Nereden Nereye Getirdiler Ülkemizi!!!! Sevgilerimle Hakan YILDIZ
Trump amca acaba erken cecime ne diyor.2026 mı 2028 mi.Turpun istegine baglı.
Sadık Çelik ve Kılıçdaroğlu el ele sizi meydanlara bekliyoruz.. Siyaseti bilen insanlar yapmalı. Takipteyiz hocam.
Tam bir tiyatro oynaniyor.İktidar ve yardakcilari nasıl dizayn edildiyse muhalefetde öyle dizayn edildi.Dediginiz gibi Sadık Bey kapsamlı bir danışıklı dövüş olma ihtimali çok daha güçlü görünüyor.Bu siyaset bulmacası ülkemizin problemlerini çozmez.Guclu ve bağımsız bir muhalefet in iktidarı denetlemesi ve iktidardakilerin yönetimde bu kadar uzun süre kalmamasi lazım.Bu Cumhuriyetimizi tam bir açmaza sürüklüyor.Bir nevi şu anda kurda kuzu emanet etmişiz.İktidarda kalmak ve iktidara gelebilmek için koltuk sevdalısı yönetici ve idarecilerin değişmesi lazım demek çare değil.Degisende aynı kazana kova kova su taşıyor.Vazifesini yapıyor.Chp iktidar a gelebilmek için akp ve yandaşlarının karşısında bir çatı birlik olusturmaya çalıştı.6 li masa garantinin doğru bir yaklaşım olmadığını hep söyleyeceğim.Chp karakterli, kişilikli ilkeleri olan kimliğinden çok uzaklaştı hatta koptu ne yöne gittiğini bile kendilerinin bilmediklerini ve acz içinde olduklarını görüyorum.En son otubüs üstü deplilerle beraber Özel in konuşması ve İstanbul belediyesi için imamoglun akilalmaz hırsı ve kibiriyle yaptığı politik hamleler.Resmen PKK nin dümen suyuna giren politik icraatlar yapıyorsunuz.Bu toplum nezninde size iktidarı değil sandığa gomulmenize yol açar Bencede çok iyi olur.Bu kadar omurgasizlik ilkesizlik ve duruş eksikliği olur.Hem Cumhuriyet i Atatürk ü ,laik ...bir politikayi temsil ediyorum diyeceksin.Bunun katsisda buna düşman olan bu düzeni yıkmak isteyenleri yanına alıp yönetici ve danışman yapacaksın.Bunlar senin yapın içinde Fink atıp kadrolasacaklar.Bu nasıl bir kendini bilmezlik ,ihanet.Koltuk hırsi sımdiden gözlerini karartmiş.Bu anlayış iktidara gelse Cumhuriyetimizin durumunu hayal bile etmek istemiyorum.Arkadas. ölümü gösterip bu milleti sakat kalmaya razı etmeye devammi diyorsunuz.Siz bu yapıyla zaten iktidara gelemezsiniz.Bu millet 84 deki gibi sizi sandığa gömer.İktidar partisi sizle kedinin fare ile ile oynadığı gibi oynuyor Özel'den başkan imamoglundanda bir CHP li olarak Cumhurbaşkanı olmaz.Çok yetersizler.Kisisel hırsları için herşeyi yapacak değil.Cumhuriyet Devrim ilkelerine sahip çıkacak ve bayragı daha ileri götürecek omurgalı bir duruş sizi bugün iktidar yapmasa bile tarih sahnesinde bu milletin savrulmasina izin vermeyen bir çıpa görevi gören karakterli bir parti ve yonetiler yapar.Bir kendinize gelin kardeşim.Güc ve iktidar için herseyinizi;ruhunuzu satmaniza degermi.Şerefli ve namuslu bir politikacı,insan olamaz mısınız.Lutfen
Evet hocam Türkiye’nin siyasi sahnesindeki güncel gelişmeleri ve muhalefetin karşı karşıya kaldığı zorlukları çok isabetli bir şekilde değerlendiriyor. CHP’nin içindeki bölünmelerin, özellikle Kılıçdaroğlu’nun toparlayıcı çabalarına rağmen partiyi nasıl zor duruma soktuğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca, Türkiye’deki siyasi kültüre dair yaptığı sağ ve sol arasındaki farklılıklar tespiti de oldukça doğru. Sağ partilerin istikrara ve uyuma dayalı güç yapılarının uzun vadede nasıl avantaj sağladığını, buna karşılık sol partilerin lider değişikliğine ve iç çekişmelere daha yatkın yapısının istikrarını nasıl olumsuz etkilediğini net bir şekilde ifade ediyor. Bu farklılıkların, toplumun siyasal ve kültürel köklerinden nasıl beslendiğini görmek de Türkiye siyaseti hakkında önemli bir perspektif sunuyor. Belediyelere yönelik kayyum atamaları ve muhalefete yönelik baskılar ise sadece yerel yönetimleri değil, genel olarak muhalefetin birlik ve dayanışmasını da zayıflatma amacı güdüyor gibi görünüyor. İktidarın, muhalefeti içeriden bölmeye yönelik attığı bu adımlar, muhalefet için kritik bir meydan okuma yaratıyor. Bu noktada, muhalefetin birlikte hareket edip, toparlayıcı bir liderlik sergileyip sergileyemeyeceği gerçekten gelecekteki seçim sonuçlarında belirleyici olacaktır. Kısacası, bu analiz, Türkiye’nin siyasi gerçeklerini ve muhalefetin içinde bulunduğu durumu çok iyi yakalamış; düşündürücü, objektif ve yol gösterici bir değerlendirme.
SADIK BEY yine ve herzamanki gibi bizleri aydınlatıyorsunuz okadar güzel yazmışsınızki bizlerinde elinize kaleminize sağlık demek kalıyor
Türkiye'nin siyasi geleceği belirsiz ve zorlu bir dönemden geçiyor. Makalenizde de belirttiğiniz üzere CHP'nin iktidara gelmesi için parti içindeki sorunları çözmesi ve daha güçlü bir muhalefet oluşturması gerekiyor. Ayrıca CHP'nin etkili liderlik ve halkla bağ kurma stratejilerinde iyileştirme yapmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde, iktidarın otoriterleşme eğilimi devam edecek ve Türkiye'nin demokratik geleceği tehlike altında kalacağı açıkça görülmektedir.
Çok doğru hocam diyecek söz yok Sağın biat ve sebatla süregelen istikrarı, solun ise iç çekişmelerle boğuşan sabırsız yapısı!
ADAM OLMAK çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse sen aklı başında kalabilirsen eğer herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır hem kendine güvenebilirsen eğer bekleyebilirsen usanmadan yalanla karşılık vermezsen yalana kendini evliya sanmadan kin tutmayabilirsen kin tutana düşlere kapılmadan düş kurabilir yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir ikisine de vermeyebilirsen değer söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz kandırabilir diye safları dert edinmezsen ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz koyulabilirsen işe yeniden döküp ortaya varını yoğunu bir yazı-turada yitirsen bile yitirdiklerini dolamaksızın dile baştan tutabilirsen yolunu yüreğine sinirine dayan diyecek direncinden başka şeyin kalmasa da herkesin bırakıp gittiği noktada sen dayanabilirsen tek herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken dost da düşman da incitemezse seni ne küçümser ne de büyültürsen çevreni her saatin her dakkasına emeğini katarsan hakçasına her şeyiyle dünya önüne serilir üstelik oğlum adam oldun demektir
Tek yol Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlunu çok özledik. Tekrar siyasete atılmasını dört gözle bekliyoruz.
Siyaset çok karmaşık gerçekten. Ne zaman ne olacağını kestiremiyoruz. Ama Kılıçdaroğlunu tekrar meydanlarda görmek istiyoruz.
TEK YOL KILIÇDAROĞLU!! YANINDAYIZ.
''Bu topraklar hepimize yeter, doğru yönetildiği taktirde '' ne kadar güzel ve anlamlı bir cümle. yazınız çok güzel konulara değiniyor. Kılıçdaroğlu için tüm CHP kalbi aynı şeyleri düşünüyor.. sağolun var olun.
Özgür Özel toy bir delikanlı gibi konuşmaları yaptıkları.. Chp'nin Kılıçdaroğlu devri geri dönmeli.. Aksi halde CHP kaçınılmaz sona yaklaşıyor.. Çare Kılıçdaroğlu..