Transatlantik Eğilimler, Amerikan ve Avrupa kamuoyunun bir dizi transatlantik meselesi, algıları, NATO ülkelerinin karşılaştığı zorluklar hakkında yıllık bir anketinin adıdır.
ABD'nin Alman Marshall Fonu tarafından yürütülmektedir ve genelde ankete dahil edilen ülkelerin dışişleri bakanlıkları tarafından büyük ölçüde finanse edilir. Bu yılki anket Türkiye dahil olmak üzere 11 NATO ülkesinde yapıldı. Türkiye, bölümünün Konrad Adenauer Vakfı tarafından desteklendiğini bildirdi.
Saha çalışmaları 29 Mart - 13 Nisan 2021 tarihleri arasında Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, İspanya, İsveç, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD olmak üzere 11 ülkede çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
Buna göre Avrupalıların üçte biri ile yarısı arasında, ülkelere göre değişen şekilde, ABD'nin en etkili küresel lider olduğunu düşünmüyor. Başkan Joe Biden'ın ABD'nin NATO ve müttefik savunmasına olan bağlılığını yeniden teyit etmesinin beklendiği 14 Haziran NATO zirvesinden sonra algı iyileştirilebilir belki ancak ankette Donald Trump'ın Avrupa'daki Amerikan algısı üzerindeki etkisinin iyileşmesinin uzun zaman alacağı bir kez daha net görüldü.
11 ülkede ankete katılanlar göre "algı sorunu" olan tek ülke ne yazık ki ABD değil. Tüm müttefik ülkeler arasında en güvenilir ülke olarak Kanada'yı işaret eden Transatlantik halkları, Türkiye’ye ise en az güvenilen ülke olarak bakıyor maalesef. Ayrıca, katılımcıların dörtte birinden azı Türkiye'ye "güvenilir bir ortak" olarak bakıyor.
Belli ki, Avrupa Birliği'nde ele alması ve çözüme ulaştırması gereken gittikçe artan sorunların yanı sıra, Türkiye'nin transatlantik ittifaktaki algısını geliştirmek için de çok ciddi çalışması gerekiyor.
Sadece ABD liderliğindeki değişim değil, aynı zamanda salgının küresel ekonomik, sosyal ve siyasi ilişkiler ve hatta ikili çok taraflı, özellikle müttefik ilişkilerdeki yansımaları Transatlantik ilişkilerde üzerine yoğunlaşma gerektiren konulardır. Özellikle güvenilirlik ve öngörülebilirlik açısından, transatlantik politika belgelerinin yeniden tanımlanmasını gerektiği akla hemen gelenler arasındadır.
Ankete katılanların tüm açıklığıyla altını çizdiği gibi iklim değişikliği ve ortak değerler etrafında iş birliğinin artırılması çağrıları transatlantik gündemin güncellenmesi için bir fırsata işaret ettiği kadar önceliklerin de altını çizmektedir...
Ankette, transatlantik ülkelerin bazı yapısal zorluklarla karşı karşıya kaldığının da altı çizildi. Açıkçası, Türkiye siyasi ilişkilerde Çin’in artan global etkisi, ekonomik alanda artan egemenliği ve benzer konularda anketin en büyük finansörü ABD gibi kaygılara sahip değildir. Bu açıdan Türkler ankete verdiği cevaplarda bu tür konulara daha az önem verirken, Türk hükümetinin aksine Çin’in ülkesindeki Uygur azınlığa davranışına karşı öfkeli ve daha provokatif tavır alınmasını talep ettikleri ortaya çıktı.
Türk tipi cumhurbaşkanlığı yönetiminin hiçbir kontrol ve denetleme olmadan pekiştirilmesi Türkiye’den ankete cevap verenler açısından ciddi bir endişe oluşturmasa da, Türkiye'nin NATO ülkelerindeki algısındaki geri kayma, büyük olasılıkla geçen hafta Kanada'da buzdağının görünen kısmının ortaya koyar gibi sergilenen büyüyen İslamofobinin bir sonucudur.
Kesinlikle, Çin demokratik ulusların Transatlantik ittifakı için ekonomik ve siyasi bir tehdittir. Ancak Avrupa'da ve yakın mahallede de acilen dikkat gerektiren çok ciddi demokrasi sorunları vardır. Avrupa mahallelerinde ve Hint-Pasifik'te güvenlik krizlerine karşı sivil toplum örgütü ve demokratik geri dönüş riski, Atlantik'in her iki tarafında da daha fazla uyum gerektiriyor.
Bu konular aynı zamanda küresel stratejik çevrenin farklı ulusal algılarını ortaya koymakta ve farklı politika seçimlerine yol açabilmektedir. Muhakkak ki günümüz dünyasında Macaristan’a göz kapayıp, Ankara’dan taleplerde bulunmak, İngiltere-Fransa arasında Manş Denizi konularında bal gibi “hakkaniyet”, “fırsat eşitliği”, “Ana kara hakları” gibi çözümleri alkışlarken, Doğu Akdeniz’de Türkiye gibi en uzun kıyı şeridine sahip ülkeyi Antalya körfezine hapsetmeyi, küçücük adalara hak vermeyi düşünmek yapıcı, insani, ahlaki ve hatta hukuksal olmayacaktır.
Avrupa'nın göbeğinde “Soylu Vatanseverliğin” arkasına saklanıp dünden miras kalan ve bugün salgın bahanesiyle yıkıcı, dışlayıcı duyguların yeniden başlamasıyla ağırlaşan zorlukları ancak birleşik ve dayanışma içerisindeki bir Transatlantik aile karşılayabilir.
Sadece anketin bu yıl yapıldığı 11 ülkenin değil, Transatlantik alanındaki hükümetlerin hepsinin yeni politikalar geliştirirken Transatlantik Eğilimleri anketini ayrıntılı olarak değerlendirmeleri ortak yarar gereği olacaktır.
Yorum Yazın