Meslekten bir anı
Dışişleri Bakanlığı’na meslek memuru olarak giriş imtihanlarını kazanarak 31 Mart 1967 günü Bakanlığın Kıbrıs-Yunanistan Genel Müdürlüğü’nde Aday Meslek Memuru olarak göreve başlamıştım. Üç hafta sonra 21 Nisan’da Yunanistan’da askerî darbe olmuştu. Kurulan askerî Hükûmet Türkiye ile görüşmek için mesajlar göndermeye başlamıştı. Gelen mesajlarda Yunan askerî Hükûmeti’nin “Kıbrıs sorununu” makul bir çözüme kavuşturma iradesi taşıdığı özellikle vurgulanıyordu.
1967 Keşan-Dedeağaç görüşmeleri
Nihayet Türk – Yunan Başbakanları Demirel ile Kolias’ın 9 Eylül 1967 günü Keşan’da, 10 Eylül’de de Dedeağaç’ta (Aleksandrupolis) buluşmaları kararlaştırılmıştı.
Görüşmelerdeki Yunan heyetinde askerî darbenin lideri Albay Papadopoulos da yer alıyordu.
Kolias “enosis” diyor; Demirel yumruğunu masaya vuruyor
Denilebilir ki görüşmelerin ağırlıklı, hattâ tek konusu “Kıbrıs” idi.
Keşan’da konu açılır açılmaz Başbakan Kolias, Yunan Hükûmeti’nin Kıbrıs’ta “enosis” dışında bir çözümü kabul etmeyeceğini ve görüşmeyeceğini beyan etmişti.
Başbakan Demirel gayet soğukkanlı bir eda ile “o halde görüşecek bir şey yoktur” diyerek elini ses getiren şekilde masanın üzerine vurmuştu. Böylece görüşmelerin o celsesi son bulmuştu.
Ertesi gün Yunanistan’da Dedeağaç’taki buluşma bir formalite halini almıştı.
Demirel’in Ankara’daki basın toplantısı
Keşan ve Dedeağaç buluşmasından hemen sonra Başbakan Süleyman Demirel 12 Eylül 1967 günü basın toplantısı düzenlemişti. Toplantıya çok sayıda Türk ve yabancı basın mensubu katılmıştı.
Demirel’in basın toplantısında yaptığı açıklamadan alıntıları aşağıya kaydediyorum:
--“Türk Milleti şeref ve haysiyeti için her türlü fedakârlığı yapabileceğini tarih boyunca ispat etmiştir. Bu itibarla şerefimize uymayan bir çözüm yolunu veya şerefimize tecavüz sayılacak bir hareket veya bir emrivakii hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz muhakkaktır…”
--“Kıbrıs işinin bugüne kadar barışçı bir çözüm yoluna kavuşamamasında Yunanistan'ın Adayı kendisine ilhaktan gayri bir hal şeklini mümkün görmemesi başlıca amil olmuştur…”
-- “...Türkiye esasları belirtilmiş siyasetinde devam edecektir. Türkiye bu siyasetinin icabı olarak Ada'nın Yunanistan'a ilhakına hiçbir zaman rıza göstermeyecektir. Gerek ahdî gerek manevî vecibelerimiz bizim cemaatimizin güvenliği ve hakları üzerinde büyük bir ve hassasiyetle durmamızı âmirdir. Barış ve güvenliğin ihlâli hareketleri Türkiye'yi elbette daima karşısında bulacaktır…"
Demirel - Kolias görüşmelerinden sonra 11 Eylül 1967 günü bir demeç veren Muhalefet Lideri İsmet İnönü Başbakan Demirel'in Yunan tarafından gelen "enosis" teklifi karşısındaki tutumu hakkında şunları ifade etmiştir:
İnönü Demirel’i destekliyor
"...Enosis'i hiçbir surette kabul etmeyeceklerini Sayın Başbakan tekrar beyan etmiştir. Olup bitti teşebbüslerine ve hazırlıklarına karşı Başbakan'ın bu beyanının Milletçe tam desteklendiğini tekrar belirtmek isterim…."
Günümüzde ilişkilere hakim olduğu söylenen olumlu hava
Gelelim günümüze:
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün (20 Eylül) New York’ta Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ile görüşecektir.
Türkiye’nin 6 Şubat’ta uğradığı büyük deprem felâketinden hemen sonra MGK’nun Mart ayı toplantısının Basın Açıklamasında ve çeşitli yüksek düzeydeki beyanlarda, iç ve dış basında “Türk – Yunan ilişkilerine hakim olan olumlu havadan” sıklıkla söz edilmeye başlanmıştır.
Yaşandığı iddia edilen “olumlu havaya” rağmen Yunanistan, Türk – Yunan ilişkilerindeki sorunlara ve Kıbrıs konusuna dair kendi iddialarını, kendi gündemini Türkiye’ye dayatma pozisyonunu sürdürmüştür.
Yunan yetkililer verdikleri demeçlerde "Türkiye ile milli egemenliğimizi ilgilendiren konuları görüşmeyiz. Karasuları, adaların silahsızlandırılması (askersizleştirilmesi), adaların egemenliği müzakere edilemez...Karasularımızı 12 mile genişletmek, deniz hukuku sözleşmesinden kaynaklanan bir hakkımızdır... Türkiye ile anlaşarak bu sorunu halledemezsek ya Lahey Adalet Divanı’na ya da Hamburg’daki Deniz Hukuku Mahkemesi’ne başvuru için tahkimname hazırlanması gerekecektir gibi görünüyor” şeklindeki ifadelerle kendi pozisyonlarını dayatmaktan kaçınmamışlardır.
Yunanistan Türkiye’nin sorunlar listesi kabul etmiyor
Yunanistan ricali, Türkiye’nin iki devlet arasında sorun olarak kabul ettiği, Ege’deki adaların gayrı askerî statüsünün Yunanistan tarafından ihlâli, hava sahasının ve karasularının genişliği, egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar ile ilgili uyuşmazlık, Batı Trakya Türk Azınlığının haklarının ihlâli, vesaire gibi konuların Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenliğine yönelik tehditleri ve haksız ve mesnetsiz iddiaları olarak nitelemeyi sürdürmüşlerdir.
Yunanistan GKRY ile birlikte KKTC’nin ve Türkiye’nin Kıbrıs uyuşmazlığının “egemen eşitlik temelinde iki devletli” olarak çözümüne dair hamlesine, KKTC’nin tanınmasına ve KKTC’deki Maraş’ın yerleşime açılması girişimlerine, arkasını BMGK’ne ve AB’ne dayayarak karşı çıkmaya devam etmektedir. Yunanistan’a göre BMGK’nin kararlarına uygun olarak Ada’da federal çözüm gerçekleştirilmelidir.
Mitsotakis’in Selânik’teki sözleri
Yunanistan Başbakanı Mitsotakis Cumhurbaşkanı Erdoğan ile New York’ta 20 Eylül olarak belirlenmiş olan görüşmesine sadece günler kala 17 Eylül Pazar günü Selânik Uluslararası Ticaret Fuarı’nda yaptığı konuşmada Türkiye ile ilişkiler konusunda şunları dile getirmekte beis görmemiştir:
-- “Bakanların görüşmeleriyle ve mutabakat muhtıralarıyla Türkiye ile iletişim kanalları yeniden tesis edilmiş ve birçok düzeyde olumlu gündem teşvik edilmiştir.”
--“Yunanistan Türkiye'ye yönelik stratejisini değiştirmemiştir. Niyetim Türkiye ile konuşup sorunlarımızın uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesidir. Aramızda mutabakat olmadığı zamanlarda işler aşırılıklara varmamalıdır”.
-- “Egemenlik konuları, Doğu Ege'deki adalarla ilgili konular müzakere masasına gelmeyecektir.”
Diplomasi diliyle söylenmiş bu sözlerin gerçek anlamını “Yunanistan’ın karasularını 12 mile kadar genişletme hakkı vardır; Ege’de adalara asker ve silâh yığmak bizim egemenlik hakkımızdır, görüşmeyiz; uyuşmazlıklarımızda anlaşmazsak dahi durumu dillendirip gerginleştirmeyelim” şeklinde açıklamak mümkündür.
Türkiye’ye karşı elimizde silâh var
Mitsotakis’in Selânik konuşmasında kullandığı aşağıda nakledeceğim ifade üzerinde ise Türkiye dikkat ve önemle durmalıdır. Çünkü bu ifade Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkiler hakkındaki gerçek niyetini açıkça ortaya koymakta ve Türkiye’nin iki komşu devlet arasında dostluk ve iyi komşuluk ilişkileri kurulması yolundaki girişimlerinin Yunanistan tarafından ne şekilde algılandığına ışık tutmaktadır.
Mitsotakis şöyle demiş:
“Türkiye'nin Batı'ya yaklaşmada çıkarı vardır. Türkiye’nin Avrupa’ya giden yolu Yunanistan'la iyi ilişkiler kurmaktan geçiyor. Bu, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için elimizde bulunan bir silâhtır.”
Mitsotakis’in bu sözlerinin taşıdığı mesaj günlük dille “Türkiye Yunanistan’a mecburdur. Türkiye’nin eli mahkûmdur. Türkiye AB’ne üye olmak istiyorsa bizimle iyi geçinmek, bizim görüşlerimizi kabul etmek zorundadır. Elimizde Türkiye’yi zorlayacak, tezlerimizi kabule mecbur bırakacak stratejik bir silâh vardır. Bu silâh da AB üyeliğimizdir. ABD’nin Yunanistan’a verdiği değer ve destektir” anlamına gelmektedir.
Türkiye Yunanistan’a hak etmediği bir paye kazandırmıştır
Çok kereler yazdım ve söyledim. Türkiye yıllardan beri AB üyeliği yönündeki girişimlerinde Yunanistan’a hak etmediği bir paye kazandırmış bulunmaktadır. Siyaset kurumu, Yunanistan’ın Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediği varsayımından hareketle, ne zaman AB yönünde hamle yapılmak istense işe Yunanistan ile ilişkileri normalleştirme isteğini dile getirerek ve bu yönde somut girişimler yaparak başlamıştır. Bunun örneklerine meslek hayatım boyunca tanık oldum. 2000’li yıllarda da bu durumun örneklerini yaşadık.
Yunanistan Türkiye AB’nin “kol mesafesinde” kalmasını ister
Şurası bir gerçektir ki, Türkiye’nin AB’ne tam üye olmasını, Türkiye’nin AB içinde kendisiyle aynı konuma ve statüye sahip olmasını Yunanistan hiçbir şekilde istemez.
Çünkü günümüzde Mitsotakis’in Selânik’te “Yunanistan’ın sahip olduğunu” söylediği “silâhı” kaybetmek Yunanistan için korkulu bir rüyadan başka bir şey değildir. Yunanistan’ın tercih etmeye devam edeceği durum Türkiye’nin, deyim yerindeyse, “AB’nin kol mesafesinde” yani etki alanında kalması ve AB tam üyeliği yolunda çabalayıp durmasıdır. AB tam üyeliği hayalini muhafaza ederek Yunanistan ile ilişkiler ve Kıbrıs konularında AB’nin tepkilerine maruz kalacak, zaman zaman da etkilenecek bir konumda bulunmaya devam etmesidir.
Erdoğan Yunanistan’ın kötü niyetli ümitlerini boşa çıkarmalı
Temenni ederim ki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün New York’ta Mitsotakis ile yapacağı görüşmede muhatabına “Türkiye’ye karşı elinde sahip olduğu silâhın” ne olduğunu sorar ve Yunanistan’ın bu “silâha” kötü niyetle bağladığı ümitleri boş çıkaracak ifadeleri kullanır.
Türkiye ne Yunanistan ile dost olmaya mecburdur ne de AB yolunda Yunanistan’a mahkûmdur.
Gerçek odur ki aslında Yunanistan Türkiye’nin dostluğuna muhtaçtır.
Yorum Yazın