Bülent Ersoy’u seversiniz, sevmezsiniz, biraz müzik zevkiniz varsa sesine muhakkak hayransınız. İbrahim Tatlıses de öyle. Muhteşem bir ses. Yaşam tarzları sadece kendilerini ilgilendirir.
Bir zamanlar Türkiye’de “Netekim Paşa” darbe döneminde cinsi tercihinden dolayı Bülent Ersoy’un sahneye çıkması, müzik yapması yasaklanmıştı. Büyük hadsizlik, edepsizlik idi yaptığı “Netekim Paşanın.” Nitekim, o yasak da engellemedi, Ersoy tüm aşırılıklarına, şımarıklığına ve hatta çirkinliğine rağmen Türk halkı tarafından sesi uğruna katlanıldı, sevildi.
Tabii ki herhangi bir maddi ihtiyacı yok. Sahtekarlık yapması gerekmez. Kendisi birkaç gün önceden gelmiş, lüks oteline de yerleşmiş, konser gününün gelmesini bekliyormuş zaten haber merkezlerine ekibinin sahte PCR ile Ercan havaalanında gözaltına alındığı haberi düştüğünde.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir hoş yer olmuş zaten bu salgın başladı başlayalı. Hatırlayacaksınız, bir dönem de güya yatırım yapacak üç beş turizmci özel bir jetle adaya gelmişlerdi. Daveti yapan Kuzey Kıbrıs’ın en güzide köşelerine çöreklenmiş ve neredeyse hiçbir mali mükellefiyetini yerine getirmeyen liberal bir iş insanı idi. Hani o bir ara da yasakları çiğneyip oğlunu özel jetle adaya getiren, yakalanınca da otellerinden birini karantina oteli yapan arkadaş…
Etkin ve yetkin konumdaki birileri bu jeti ve konuklarını “yatırım aşkıyla” görünmez kılan o idi. Haziran 2020’deki o meşhur utanılacak durumdan bahsediyorum. Kimdi turizm bakanı o zaman?
Şimdiki durum biraz daha komplike. Adadaki bir gazeteci arkadaşım lütfetti biraz detay sağladı. Bafra bölgesindeki bir otelin PCR’lardan görevli personeli polis tarafından gözaltına alınmış. Biri polis üç kişi aranmakta imiş. Elbette “Organize İşler” bunlar ama işin içerisinde her şeye rağmen ciddi bir salaklık da var gibi. Arkadaşım espri yaptı, o Red Kit çizgi romanlarında Dalton kardeşler vardı, hatırladınız mı? Azılı ama kafaları pek çalışmayan haydutlar. O kadar salaklar ki sahte paranın üzerine kendi fotoğraflarını basıyorlar. KKTC’deki modern Daltonlar çetesi de oldukça başarılı anlaşılan. Adamlar adaya gelmeden KKTC sağlık kurumlarından kim bilir kaç kişiye sahte PCR belgeleri hazırlamışlar. Tabii birkaç soru geliyor akla. KKTC bu kadar ehliyetsiz kişilerin eline mi kaldı? Bu işlemlerin masrafları otel yönetiminden karşılandığına göre, sadece PCR’lardan sorumlu şahsın işi olamaz sahtekarlık. Otel yöneticileri de işin içinde olmalı. O da yetmez. KKTC’ye gelmeyen kişilere PCR testi yapılmış gibi belge düzenleniyor, imzalanıyor, mühürleniyor ise sağlık bakanlığı değilse bile bu işleri yapabilecek yetkide sağlıkçıların, hastane yöneticilerinin de işin içinde olması lazım. Bütün bunları “görmemek” için poliste de birileri “işleri kolaylaştırıcı” görevini üslenmeli…
Bir yerde sistem arıza vermiş Ersoy’un ekibi meselesinde. Ya Ercan’da yeterli rüşvet dağıtılmadı, ya namuslu görevliler vazifelerini yaptılar.
Bütün bunları konuşulurken Başbakan Ersan Saner’in iddiaya göre cumartesi akşamı küçük bir otelde çekilen iştahla davul çalan video görüntüsü viral oldu sosyal medyada. Son zamanlarda sosyal medyada ün yapmak KKTC siyasilerince moda haline getirildi, kabul, ama “edep yahu” demekten de kendimi alamıyorum. Başbakan bu olayla ilgili ekibin davulcusu olmamıştır, eminim. Ama salgın şartlarında, kalabalık bir ortamda, maskesiz – ve hıncahınç dolu salondaki diğer katılanlar da maskesiz – davulcu bir başbakan gerçekten çok yakışıksız bir görüntü oldu.
Şimdi KKTC yargısı konuya el attı. Sorgulama, yargılama olacak bir şekilde. Umarız KKTC’de yargıçlar vardır.
Ancak, çok uzun zamandır KKTC’de tuz koktu maalesef. Hükümetin birinci vazifesinin memurların maaşlarını ödemek olduğu kanısı yanlış. Otelcisiyle, dükkan sahibiyle, kısa süreli ev kiralayanıyla ve tabii üniversiteleriyle özel sektör ciddi sıkıntıda. Uzun süredir ardı ardına iptal edilen yakıt alım ihaleleri sonucu keyfi yakıt alımları, artan kirlilik ve yetmeyen enerji sonucu kesintiler bile bu iktidarın bir an önce değişmesi veya KKTC’nin kısa sürede seçime gitmesinin gerekliliğini gösteriyor.
Yorum Yazın