Yanlış hatırlamıyorsam 1995 veya 1996 yılı idi. Başbakan Tansu Çiller Anayasa Mahkemesinin üyelerinin tamamının hukukçu olmamasından dolayı Yüce Divan vasfının Anayasa Mahkemesinde olmaması gerektiğini söylemiş ve Yargıtay’ı işaret etmişti. O zaman da konu bir süre tartışılmış ama Anayasa Mahkemesine ve üyelerine karşı bugün söylenenler gibi sözler sarf edilmemişti.
MHP Lideri Bahçeli’nin sözleri ve ardından külliyeden bu sözlere gelen daha yumuşatılmış da olsa destekle birlikte, aslında iktidar tarafının düşündüğü yeni anayasa planı için dışarıdan ve hatta içeriden de destek bulmak konusu epey zorlaştı. Bahçeli’nin bu konudaki hamleleri yeni değil ama bu sefer tonu oldukça sert. Külliyeden de gelen kısmi desteğe bakılırsa yeni anayasa fikri içinde bu konu da var gibi. Yani başörtüsü ve aile birliği maddelerinin altına saklanması düşünülen maddelerden biri de anlaşılıyor ki anayasa mahkemesinin kapatılması ve bütün bir sistemin alt üst edilmesi olacaktı. Yine anlaşılıyor ki bu konudan AKP’nin geniş bir bölümünün dahi haberi yoktu.
Bahçeli erken bir hamle ile pandoranın kutusunu zamansız açtı belki de. Beni fazla iyimser bulabilirsiniz ama bunu kasıtlı yapmış olması bile mümkün. Elbette Yargıtay 3. Dairenin hamlesi olmasa Bahçeli de bu hamleyi yapamazdı ama o dairenin üyelerinin de MHP’ye yakınlığı ile ilgili çok sayıda yorum okuduk zaten. Bu iyimser tavrımın altında da Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen sonra yaptığı açıklama var: “Her şey değişecek, umarım Türkiye değişmez”
İşte Bahçeli’nin son derece üst perdeden Anayasa Mahkemesi ve başkanını hedef alan açıklamalarının ardından Külliye kadrolarının da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da gündeminde Türkiye’yi değiştirmek olduğu ve bunun nasıl bir değişim olduğu da kamuoyunun bilgisine sunulmuş oldu. Bahsi geçen yeni anayasa konusunda Erdoğan ve Cumhur ittifakına destek vermeleri ihtimali üzerinde durulan, Gelecek ve Deva Partileri de böyle bir değişikliğin karşısında olacaklarını hemen açıklamak durumunda kaldılar. Hatta benim konuştuğum Yeniden Refah Partililer de bu değişikliğe olumlu oy vermeyeceklerini beyan ettiler.
Mecburen oy verecek olsalar bile AKP içinde dahi bu değişikliği onaylamayanların sayısı hiç de az değil. Bahçeli Türkiye’nin değişmemesi yolundaki temennisinin ardından bu anlamdaki bir niyeti açık etmiş ve Erdoğan’a verilemeyecek tepkileri kendi üzerine alarak ortaya çıkmasını sağlamış oldu. Bana katılmazsanız, en fazla bunu istemeyerek yaptığını söyleyebilirsiniz ama sonuçlar gayet aşikar.
Bahçeli’nin bu konudaki son açıklamalarından birisi ise hepsinden sert oldu ve AYM Başkanına neredeyse terörist dedi. Hatta Millet ittifakından zillet diye bahsederek onları da terörist olarak tanımlamaktan çekinmedi. Bu ifadelerin bu ülkenin yüzde 48’ine karşı kullanılmış şekilde anlaşılacağını da bile bile. Aynı açıklamasında Millet ittifakının tamamına terörist imasında bulunan Bahçeli, Cumhur ittifakını da Devlet olarak tanımlamaktan çekinmedi.
Bahçeli’nin bu tavırlarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan bile ilk gün Yargıtay lehine koyduğu tavırdan vaz geçerek itidalli davranma yolunu seçti. Adalet Bakanı da kişisel başvuru hakkının devam edeceğinin altını çizdi. Muhalefet tarafı da zaten konu ile ilgili olarak herhangi bir fire vermeden Bahçeli’nin karşısında durdu.
Her ne olduysa oldu ve yeni bir rejim değişikliği olasılığı siyasetin gündemine oturdu. Ülke Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili olduğu düşünülen son seçimde Cumhur ittifakına destek verdiği için zaten artık oradan dönüş oldukça zor görünüyor. En azından 5 yıl süreyle. Şimdi eğer yerel seçimlerden de AKP ve Erdoğan daha güçlenerek çıkarsa olabileceklerin bir simülasyonu muhalefet tarafına da bu şekilde gösterilmiş oldu aslında. Bu durumda ittifaklar konusunda çekinceli davranan ve henüz karşılıklı olarak bu konuyu görüşmeyi denemeyen muhalefet açısından Bahçeli’nin bu hamlesi bir işaret fişeği olarak algılanabilir.
Yorum Yazın