İsak Nino Debehar

İsak Nino Debehar


Ümit, Sevgi ve Mucize

Ümit, Sevgi ve Mucize

Sevgili Okurlarım

Bir evvelki yazım Ümit ve Sevgi üzerine iken devamını yazacaktım ki araya Helalleşme girdi. Şimdi devamı yazacağım ama başlığa bir de Mucizeyi ekledim. Bu hafta bizim, yani Musevilerin Hanuka bayramıdır. Bu bayram bir mucize bayramı olup iki bin senedir hep hayatta mucizeler olabileceğini ifade eder. Tabii ki bir mühendis olarak rasyonel düşününce mucize mi diye sormak geliyor insanın aklına! Ama hayatımızdaki olaylara bakalım bir kısmı sanki imkansızın gerçekleşmesi gibi olmuyor mu? Mesela ben lisede iken Osmanbey’de kaldırımda yürürken önünden geçtiğim inşaattan bir kalas düştü ve benim arkamdan gelen yaralandı. Bu mucize değilse nedir? Birkaç saniye ile hayatta kalmıştım. Şimdi size bir olaydan bahsetmek istiyorum. İkinci Dünya savaşı sırasında olan bu mucizevi olayı okuduktan sonra ne düşündüğünüzü bilmek isterdim. Yazarsanız mutlu olurum, oluruz.

Yıl 1942 yer Polonya Piotrkow şehri. Olayı anlatandan dinleyelim:
Şehrin meydanında SS’ler bizi topladılar. O gün bizleri nakledeceklerdi. Babam gettoda tifüsten ölmüştü. Annem ve kardeşlerim şehrin meydanına gelmiştik. Abim bana dedi ki SS yaşını sorduğu zaman on altı söyle sakın gerçek yaşını söyleme. O sırada On bir yaşında idim. İri bir çocuk olduğumdan on altı gösteriyordum.

SS beni abilerim ile beraber sola ayırdı. Annemi çocuklar yaşlılar ve sakatlarla sağa ayırdılar. Annemin yanına koştum seni bırakmam anneciğim diye bağırdım. Annem ise çok sert bir ses ile yerine git bu tarafa gelme istemiyorum diye azarladı. Aslında annemin bu şekilde konuşmasına ilk defa şahit oluyordum. Kendisi her zaman sakin, olumlu, nazik konuşan bir insandı. O gün annemi gördüğüm son gün oldu.

Bizleri hayvan vagonlarına bindirerek Almanya’daki Buchenwald toplama kampına götürdüler. Orada hepimize çizgili bir kıyafet giydirip kollarımıza numara kazıdılar. Bu numarayı uyuşturmadan kazıyorlardı. Oradan çıkınca kardeşlerime beni artık adımla çağırmayın artık 94983 numarayım dedim. Beni hemen krematoryumda (ölülerin yakıldığı yer) ölüleri taşıma işine verdiler. Günler geçiyor bu cehennemde zayıflıyordum. Nerede ise bir deri bir kemik kalmıştım.

Birkaç ay sonra beni ve kardeşlerimi Berlin’in yakınında olan Schlieben kampına yolladılar.  O gece rüyamda annemi gördüm. Bana dedi ki: evlat sana bir melek yollayacağım hayatta kalacaksın. Akşamları işim bitince kampın arkasında nöbetçilerin görmediği bir köşede dikenli tellerin önünde otururdum. Orada olmanın cezası ölümdü. Yakalanmaktan korkmuyordum çünkü zaten biz yaşamıyorduk.

Bir gün orada otururken ağaçların arasında birini görür gibi oldum. Almanca seslendim yiyecek bir şeyin var mı diye. Cevap gelmedi. Polonyaca seslenince bir kız yaklaştı koynundan bir elma çıkarıp bana attı.

Sonra koşarak kaçtı. Ertesi gün aynı yere gelip bana bir ekmek parçası attı. Bu olay aylarca sürdü. Onun sayesinde hayatta kalmıştım. Bir gün yine nakledileceğimizi öğrenince akşam kıza bir daha gelmemesini söyledim. Kıza adını sormayı unutmuştum.

Bizleri Çekoslovakya’daki Theresienstadt kampına naklettiler. Oranın şartları nispeten daha iyi idi. Almanlar orayı Kızıl Haç gibi kuruluşlara gösterip bütün kampların çalışma kampı olduğunu göstermek istiyorlardı. Kızıl Hacın olmadığı zamanlarda hayat yine cehennem oluyordu. Oradan ölüm kamplarına transferler yapılıyordu. O gün anonsta gidecekler arasında benim numaram vardı. Sabah saat sekizde meydana gelmem söylendi oradan nakledilecektik.

Sabah meydana gelince bağırışımalar koşuşturmalar gördüm. Birini yakaladım ne oluyor diye sordum. Gece almanlar kaçtı kampı ruslar kurtardı dedi. Mucizevi olarak abilerim ile beraber kurtulmuştuk.

Bir yardım kuruluşu sayesinde Londra’ya gittim. Orada bir süre eğitim gördükten sonra elektronik teknisyeni olarak Newyork’a abimin yanına gittim. Onun yanında çalışırken etrafta tamirat işleri yapmaya başladım. 1957 yılında kendi tamirat atölyemi açtım. Artık yerleşmiştim. Çalışıyor arkadaşlarım ile dolaşıyordum. Sanki başka bir dünyada idim. Geçmişi unutmaya çalışıyordum. Ama hayatta kalmamı sağlayan Annemin yolladığı meleği unutamazdım çünkü hayatta olmamı ona borçlu idim.

Bir gün Londra’dan arkadaşım Sid geldi ve benden onunla akşam çıkmamı rica etti. Bir kız ile randevulaşmış ama arkadaşı varmış onu oyalamamı rica etti. Ben böyle tanımadığım kimselerle çıkmayı sevmem ama Sid’i kıramazdım. Sid’in arabası ile kızları aldık ve Coney adasına gittik. Sid kız arkadaşı ile ortadan kaybolunca ben de adı Roma olan bu kız ile deniz kenarında oturdum. Bir kafede bir şeyler yedik sohbet ettik. Kız Polonyalı idi . Savaşta ailesi ile beraber bir çiftlikte saklanmışlardı. Çiftlik sahibi onlara sahte evraklar ayarlamış böylece kurtulmuşlardı. Ben o günleri hatırlamak ve konuşmak istemiyordum ama kız o kadar tatlı o kadar sevecen idi ki anlatmaya karar verdim. Tam o sırada dedi ki:

Bizim kaldığımız çiftliğin yakınında bir kamp vardı. Orada uzun ve çok zayıf bir çocuk vardı. Ben ona her gün elma , ekmek gibi evden ne alabiliyorsan götürüyordum ki bir gün onu götürdüler.
 

Kulaklarıma inanamıyordum! Meleğim karşımda idi. Göz yaşları içinde o çocuk benim dedim. Sen benim hayatımı kurtardın. Sen benim meleğimsin. Seni buldum artık seni bırakmam benimle evlenir misin? O anlar sanki rüya gibi idi. Ertesi Cuma beni yemeğe davet etti. Ailesinin önünde bana evet dedi.

50 inci evlilik yıldönümümüzde iki oğlumuz ve üç torunumuz ile beraber yemek yerken Annemin yolladığı meleğin hala yanımda olduğu için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum.

Herman Rosenblat
Miami- Florida


Sevgili Okurlarım
Bu hikayeyi okuyunca hayatta meleklerin olduğunu, Sevginin tüm kötülüklere galip geleceğini düşünüp Ümitli olabiliriz. En kötü ve en zor zamanlarda bir kurtuluş bir çıkış bir Mucize olabilir.

Bu gerçek hikaye yakın zamanda The Fence olarak filme alınacakmış.

Bunu okuduktan sonra bizim ne kadar şanslı olduğumuzu düşündüm. Bu sene eşim ile Ellinci yılımızı kutladık. Bizim de iki oğlumuz ve üç torunumuz var. Harika bir ailemiz var İki kardeşim onların çocukları ile beraber! Ayrıca Yirmi altı kardeş çocuğu ve aileleri ile sevgi dolu bir büyük ailemiz var.

Benim ayrıca Türkiye ve Dünyada olan arkadaş ve dostlarım ile çok mutlu bir hayatım var. Şimdi ise sizler varsınız Sevgili Okurlarım

Hayatın tüm mutlulukları sizlerle olsun. Dilerim öyle olur.

Saygı ve Sevgilerimle

telif

Makale Yorumları

  • Neviye Aksoy 04-12-2021 15:13

    Sevgili Nino Mucize iki kez geldi bana 1953 Yenice depremi 2020 İTÜ arkadaş grubu

  • Deniz Savaşkan 04-12-2021 14:39

    Gerçekten mucize işte budur !! Ancak , mucizelere “tesadüfün böylesi “ demek ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum gerçekten. Kalemine sağlık sevgili Ninocum

  • selim karako 04-12-2021 11:51

    muhteşem elinize zamanınıza saglık.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar