Yalçın Karatepe

Yalçın Karatepe


Umutları “faiz lobisi” mi?

Umutları “faiz lobisi” mi?

Yeni Merkez Bankası Başkanı göreve geldikten sonra faizleri 675 baz puan artırarak %17’ye çıkardı ve çok sık faizlerde bir indirime gidilmeyeceğini ifade ediyor. Piyasalar tarafından “şahin” tavır olarak adlandırılan bu yaklaşım yabancı fon yöneticilerinin de çok hoşuna gidiyor.

Faiz artırımlarında sonra dolar kurunda önemli bir gerilemenin yaşandığı doğru. TL 8’li seviyelerden 7,1’e kadar geriledi.

Peki, bütün bunlar neden oluyor? Kurların geri çekilmesini neye bağlamak gerekir?

Cari işlemler dengesine bakacak olursak, orada artış devam ediyor. 2020 yılını yüksek tutarda açık ile kapattık. Buradan kurlara olumlu bir yansıma söz konusu değil. Ülkeye kalıcı olarak bir sermaye girişi olduğunu da söyleyemeyiz çünkü doğrudan yabancı yatırım girişi de yok.

Türkiye faizlerin artırım kararlarının ardından dünyada nominal olarak en yüksek faiz veren ülkeler arasına girdi. Yurtdışında faizler yerlerde sürünürken, “junk bond (ödenmeme olasılığı çok yüksek)” olarak adlandırılan tahvillerin faizleri bile %4’lerin altına gerilediği bir dönemde, Türkiye’de verilen faizler haklı olarak ilgi çekiyor. Ama kimin ilgisini çekiyor?  Yerli yatırımcıların tasarruflarında tercih ettikleri para birimlerine baktığımızda döviz hesaplarında bir çözülmenin olmadığını görüyoruz. DTH’ler mevcut seviyelerini koruyor. Vatandaşlar dövizlerini bozdurmuyorlar. Demek ki onlar TL’ye verilen faizleri yeterli bulmuyorlar. Mevduata verilen faiz ile enflasyonu birlikte değerlendirdiğimizde reel faizin ekside olduğu çok açık. Kazandığı parayı bu ülkede harcayacak olan vatandaşlarımızın bu nedenle TL’ye geçmedikleri gayet açık. Üstelik açıklanan enflasyon ile hissedilen enflasyon arasındaki farkın da oldukça yüksek olduğunu düşünürsek, DTH’lerde çözülme olmasını bekleyemeyiz. Ama artış da durdu. 

O zaman tekrar soralım, bu yüksek faizden kim memnun? Evet, doğru bildiniz: sıcak para olarak adlandırılan fonları yöneten yabancı fon yöneticileri memnun.

Dünyanın başka bir yerine bulamayacakları yüksek faize burada erişebiliyorlar. Ancak öyle yüksek tutarlarda bir giriş de söz konusu değil. Öyle ki, Merkez Bankası başkanı Naci Ağbal, bu hafta yaptığı açıklamada, döviz alımında aceleci davranmayacaklarını söylüyor. Çünkü döviz piyasasındaki işlem hacmi düşük olduğundan, Merkez Bankasının alım işlemlerinin kurları yukarı doğru iteceği ve bunun da sıcak para girişini olumsuz etkileyeceği endişesini taşıyorlar. Eğer MB’nin alımları ile kurlar yükselirse, yabancı yatırımcılar hesapladıkları getiriyi elde edemezler. Onları ürkütmemek lazım değil mi?

Bu da bize gösteriyor ki, iktidarın uyguladığı politika sıcak para girişine dayalı kurları düşürmek ve buna bağlı olarak vatandaşın dövizini bozdurması üzerine kurulu. Eğer bunlar gerçekleşir ise, enflasyon düşecek, kurlar üzerindeki baskı iyice azalacak vs. Peki kim kazanacak? Evet yabancılar. Yüksek faiz alacaklar ve sattıklarından daha düşük bir kurdan döviz alırlar ise oldukça iyi bir getiri elde etmiş olacaklar. Hem faizden hem de kurdan kazanmış olacaklar. Dolayısı ile tüm kurgu sıcak para girişine göre yapılmıştır.

Bu kaynakları getirenler de sürekli olarak kurların daha çok düşeceğini “tahmin” ederek üzerlerine düşen rolü oynuyorlar.  Yabancı bankaların yıl sonu dolar tahminlerini de 6,5 lira seviyesine kadar indirmiş olmalarını bu kapsamda değerlendirmek lazım.

Türkiye ekonomisini yönetenlerin kurgusunun “yüksek faiz, düşük kur” olduğu açıktır. Bunun sorunları kalıcı olarak çözmesi, geçmiş deneyimlerimizden bildiğimiz gibi, pek mümkün görünmüyor.

Ama olsun. “Ben yüksek faize karşıyım” diyenler bunu demeye devam edecek ama ülke de yüksek faiz ödemeye devam edecek. Karşı olduklarının kendilerini kurtaracağını düşünüyor olmalılar. Umutları “faiz lobisi.”

 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar