Bilindiği gibi Nisan 2017 Referandumunda kabul edilen ve Temmuz 2018 tarihinden itibaren fiilen uygulanan adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen yönetim sistemi, bizlere her alanda ülkeyi uçuracak diye sunulmuştu. Ülke gerçekten uçtu mu? Kafamızda deli sorular.
Yoksa yeni sistem bir kişinin yönetim tarzına göre mi hazırlandı ya da ona uyduruldu mu? Ekonomiden tarıma, yargıdan askerliğe, turizmden sanayiye, otomotivden sağlığa, inşaattan ormancılığa, iç işlerinden dış işlerine, üniversitelerden meslek örgütlerine, futboldan sporun her dalına, her sektörün hemen her kuruluşun amiri, neredeyse her ihalenin kime verileceğinin belirleyicisi, biraz daha abartalım, her kuruş paranın nereye ve nasıl harcanacağının kimin nereye atanacağı ve ne kadar maaş alacağını karar vericisi, hem Cumhurbaşkanı hem de AKP Genel Başkanı, bunların hepsi tek kişi. Hadi tek kişinin karar vermesini geçelim, oluşturulan sistem tümüyle kapalı, saydamlık yok, hesap vermek yok, denetlemek yok. Bakanların, belediye başkanlarının, öteki kamu yöneticilerinin herhangi bir usulsüzlük, yolsuzluk ya da görevi kötüye kullanma durumlarında herhangi bir hukuki sürecin başlatıldığına dair bir bilgi yok, buna gerek bile duyulmuyor. Çok ahlaki ve doğru bir değerlendirmeymiş gibi, kimi AKP’li yöneticiler çıkıp yanlış yapan varsa biz kendi içimizde gerekeni yaparız şeklinde açıklamalar yapıyorlar. Komedi gibi.
128 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervleri nereye harcandı sorusuna doğru dürüst yanıt vermiyorlar, yaptıkları açıklamalar genel ifadelerden ibaret. Belli ki doların yükselmesini önlemek için ucuza dolar satıldı ama kuru düşürmeyi beceremediler. Ucuz doları kaçtan ve kime sattılar sorusuna ise tık yok. Bir önceki Ticaret Bakanı kendi bakanlığına kendi şirketinden dezenfektan sattığını yani bir anlamda makamını kötüye kullandığını, yolsuzluk yaptığını itiraf etti, hukuki bir işlem başlatılmadı. Yaklaşık bir aydır gündemde olan ve doğrudan İç İşleri Bakanını suçlayan iddiaların, eski başbakanın oğlunun kirli işlere bulaştığıyla ilgili iddiaların, bir siyasetçiye aylık on bin dolar avanta verildiğinin yer aldığı açıklamalara duyarsız davranıyorlar, güya bir mafya liderinin iddialarını ciddiye almıyorlar. Oysaki iddialarda, yapılan işin konusu, olaya karışan kişiler, yer ve zaman açıkça belirtiliyor. Bir gizli tanığın mektubu ya da ihbarıyla davalar açılan, soruşturmaları yürütülen ve tutukluluk kararları verilen ülkemizde; yargı sürecinin başlaması için başka hangi bilgiye ihtiyaç var acaba. Öte yandan ihale yolsuzluklarına karışmış, gri pasaportla insan kaçakçılığına aracı olmuş iktidar belediyelerinde herhangi bir hukuki süreç yürütülüyor mu belli bile değil.
Ekonomik göstergelere, TÜİK verilerine, işsizlik rakamlarına inanan kaç kişi kaldı ya da böyle bir anket çalışması yapılsa sonuç ne çıkar acaba?
Sistemin Ayakta Kalmaya Mecali Yok
Neredeyse yaklaşık yüzde doksanı yerli olmayan yerli otomobilin üretilmesi, yerli uçak üretimi, daha da ileri giderek yerli füzemizin uzaya fırlatılması projesi, karadenizde bulunan doğalgaz rezervlerinin sürekli artış göstermesi ve hemen çıkartılacakmış gibi gündeme pompalanması, gerçek rakamlar öyle olmasa bile dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olma hedefinin sürekli vurgulanması, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini ayakta tutmaya yetecek mi? Bu sistemin ayakta kalmaya mecali yok gibi görünüyor, sanki sürünüyor.
Merkez Bankası rezervleri ekside, hazine yüksek faizle borçlanıyor, ülkemizde banka mevduatlarının yarısından fazlası döviz cinsinden yani türk lirasına güven azalmış, gerçek enflasyon ve işsizlik verileri bir yana, TÜİK verilerine göre bile enflasyon yüzde on yedilere, işsizlik yüzde on dörtlere gelmiş. Öte yandan otoyollar, köprüler, hastaneler, hava alanları için yap işlet devret modeliyle yapılan büyük inşaat projeleri yoluyla ülkemizin onlarca yılının kaynakları üç beş firmaya aktarılmış, eğitim sistemi bozulmuş parası olanın özel okulu tercih ettiği bir uygulamaya geçilmiş, sağlık sistemi parayla satın alınan pahalı bir hizmete dönüşmüş, kimi üniversitelere liyakatsiz rektör atamaları yapılmış, atanan rektörlerin kimi uygulamaları öğrencileri ve öğretim üyelerini çileden çıkartmış, eğitim aksıyor.
Bütün bu olumsuzluklar var ama ekonomi iyi gidiyor, ekonomimiz büyüdü, halkın refah seviyesi yükseldi, işsizlik azaldı, gelir dağılımı düzeldi, yoksulluk azaldı diyebiliyor muyuz? Kocaman hayır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen tek adam sistemi ile gelinen durumun kaba özeti bu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ülkemize uymadı.
Çocuk yaşlarımızda duvarları süsleyen ‘uysa da olur uymasa da’ tekerlemesi burada geçerli değil.
Ülkemizin hedeflerine ulaşabilmesi için yaşanan bu kötü deneyimden dersler çıkararak demokrasimizi güçlendirmek, yasama, denetleme ve hesap verme nitelikleri geliştirilen yeni bir sistem inşasına hızla geçmek zorunda.
Yorum Yazın