Beyaz Saray’a yakınlığıyla bilinen Politico dergisinde Steven Cook imzalı bir yazı yayımlandı. Steven Cook Council on Foreign Relations isimli gene Beyaz Saray’a çok yakın düşünce kuruluşunda Türkiye ve Ortadoğu uzmanı. Yazının başlığı:”Türkiye’nin Eric Adams Skandalının Merkezinde Olması Beni Neden Şaşırtmıyor?”
Belki çoğunuzun haberi vardır. Haberi olmayanlar için kısa bir bilgi vereyim. Eric Adams New York kentinin belediye başkanı. Daha önce de New York’un Brooklyn ilçesinin belediye başkanlığı görevindeydi. Eric Adams bir süredir Türkiye Hükümeti ve Erdoğan ailesinden rüşvet almakla suçlanıyor. Peşine FBI (Federal Soruşturma Bürosu) takıldı. Bütün elektronik bilgilerini didik didik araştırdılar. Mesele New York’un göbeğindeki Manhattan’da, Bilal Erdoğan ve Esra Albayrak’ın (Tayyip Erdoğan’ın çocukları) yönetim kurulu üyesi oldukları TÜRKEN Vakfı’na ait çok katlı öğrenci yurdu binası ve Ankara’nın BM Daimi Temsilciliği’ne ev sahipliği yapan 35 katlı Türkevi’nden kaynaklanıyor.
Sözkonusu binalara Eric Adams ve çevresine rüşvet ödenerek inşaat ve iskan ruhsatı alındığı iddiaları ayyuka çıktı. Hatta Brooklyn’deki Diyanet Vakfı Camii’ni ve başka bazı binaları inşa eden KSK isimli müteahhitlik şirketi de bu rüşvet skandalında adı geçenlerden. Dönelim Steven Cook’un yazısına:
“New York’ta Türkiye’yi izleyenler neyin ne olduğunu anlamakta doğrusu zorlanıyor. Neler olup bittiğini sadece gazetelerden okuduklarımızdan öğreniyoruz. FBI’yla birlikte çalışan Manhattan’daki savcılar Brooklyn merkezli bir inşaat şirketinin Eric Adams’a 2021’deki seçim kampanyası için aracı kişi ya da kurumlar eliyle rüşvet verip vermediğini araştırıyor.
“Bildiğimiz, Adams’ın sık sık Türkiye’yle yakın ilişkilerinden sıklıkla ve gururlanarak söz ettiği. Brooklyn Belediye Başkanıyken Türkiye’ye iki kez seyahat etmiş, bunların birinin masrafı New York’taki Türk Başkonsolosluğu’nca karşılanmıştı.
Bana göre mantıklı soru sözü edilen inşaat şirketinin Brooklyn çevresi ve New York kentindeki bazı inşaatları için Adams’dan yardım isteyip istemediği. Şirketin Türk Hükümeti’yle yakın bağları biliniyor.
“Amerikalı siyasetçilerin yabancı ülkelerin hükümetleriyle sıkı fıkı ilişkiler kurmaları bilinmeyen bir şey değil. Örneğin Robert Menendez (Mısır Hükümeti çıkarına faaliyet göstermekten yargılanan New Jersey senatörü) ve başkaları.
“Ancak son on yılda Türk Hükümeti’nin doğrudan ya da dolaylı olarak adının geçtiği siyasi skandallar giderek artıyor. Eski Başkan Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Michael Flynn Türk Hükümeti için gizli ajanlık yapmakla suçlanmıştı. “
WASHİNGTON’DA TÜRKİYE’NİN ARTAN ÇIKAR FAALİYETLERİ
Steven Cook, yazısında ABD, özellikle de başkent Washington DC’de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden bu yana Türk kökenli sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin hızla arttığına dikkat çekiyor:
“Örneğin TÜRKEN Vakfı’yla Ankara ve Washington’da merkezleri olan SETA Vakfı. Bir de Turkish Heritage Organization (Türk Kültür Mirasi Teşkilatı) vardı. Ancak o kapandı. 2015’de yayınlanan bir raporda 159 Kongre üyesi ve çalışanın Erdoğan’a yakın kuruluşların finanse ettiği gezilere katıldıkları yer alıyor.
“Türkiye’nin adının karıştığı bütün bu skandalların esas sorumluları kendileri ve çalıştıkları kurumları rezil eden Amerikalı siyasetçiler.
“Orada ilginç bir durum var. Türk siyasetçiler, Amerikan politik sistemini bilmelerine rağmen hala ABD’de işlerin Türkiye’deki gibi yürüdüğünü sanıyor. Bazı münferit olaylar dışında öyle olmadığını anlamaları lazım.
“Şimdilik Eric Adams hakkındaki davanın ayrıntılarını bilmiyoruz ama başka davalardan Türkiye’nin ABD siyasetini nasıl etkileyebileceğini sandığını öğreniyoruz. “
Steven Cook yazının ilerleyen bölümlerinde Fethullah Gülen’in iadesi, Halkbank davasının düşmesi, Rahip Brunson olayında Erdoğan Hükümeti’nin Amerikalı yetkililere baskı yapmaya çalıştığını, ancak başaramadığını belirtiyor. Cook şöyle devam ediyor:
“Erdoğan, yağma düzenini Türkiye’de inşaat şirketleri üstünden yürütürken anlaşılan bu düzeni New York’a da taşımak istiyor. “
DERİN DEVLET KAVRAMININ TELİF HAKKI
Bunları yazarken bir arkadaşım Fransız ARTE televizyon kanalında Türkiye’yle ilgili bir tartışma programını seyretmemi tavsiye etti. Aman aman... Neler anlatılıyordu. Örneğin derin devlet deyiminin Türkiye’den kaynaklandığı, bu derin devletin uyuşturucu, silah kaçakçılığı mafyaları, tarikatlar, asker, istihbarat ve içişleri ortaklığında varlığını sürdürdüğü iddiaları havada uçuşuyordu.
Çocukluğum denizin içinde geçti diyebilirim. Hele denizde derinlere dalmak bana harika duygular yaşatır. Ama dikkatli olmak gerek. Çok derinlere inince dipteki basınç artar. Hele bilinçsizce dalan kişiler her an vurgun yeme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Siz siz olun, aman derinlere fazla dalmayın. Aksi halde vurgun yiyip ya sakat kalırsınız ya da öbür dünyayı boylayıverirsiniz.
Yorum Yazın