Seçim yüzünden çok sıcak olan Yapay Zeka (YZ) konularına değinmeye vakit bulamadık. Oysa, seçim, bir ülkeyi beş on yıl etkileyecekken, Yapay Zeka’yı insanlık için bir dönüşüm noktası olarak görenler, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” diyenler var.
İnternetinin yayıldığı ve sosyal medyanın günlük hayatı işgal etmeye başladığı günlerde de böyle şeyler söylenmişti ve görüyoruz söylenenler boş laf değilmiş. O kadar çok şey değişti ki, farkında bile değiliz.
Yapay Zeka’nın ondan bile daha derin etkilerinin olacağı söyleniyor!
Pandeminin birincisi bitmeden ikincisi bastırıyor!
İnsanın içinden geçmekte olduğu değişimi kavramakta çok başarılı olmadığını, hayatı dikiz aynasından izlemekte ısrarlı olduğunu hep söylüyoruz. Bu kez de öyle şüphesiz. Tam her şeyi öğrendiğimizi sanırken, bilmediğimiz şeylerin hızla arttığını görüp dehşete düşüyoruz.
YZ bunlardan birisi. Kaçınız ChatGPT’yi kullanıyorsunuz?
İNSANLIK NEREYE?
Dışardan gelen güçlerin kölesi olmak insanlığın başta gelen korkularından biri olmuştur. Canavarlar, barbarlar, uzaylılar, ve son dönemlerde de makineler.
Evet evet, insanların kendi yarattıkları makineler!
Bu korku 19. yüzyıl’da da vardı ama 20 yüzyılda çok arttı. Stanley Kubrick’in The Space Odyssey adlı müthiş filminde uzay gemisinin yönetimini ele geçiren robotu hatırlayınız!
YZ ile çalışan şimdiki robotlar çok daha akıllılar. Başka robotlarla iş birliği yapabiliyorlar. Durmadan yeni şeyler öğrenip, kendilerini geliştiriyor, çok hızlı karar verebiliyorlar.
Bu yüzden, deniyor ki, çok geç olmadan bunları kontrol altına alalım, onların bazı şeyleri yapmasını şimdiden yasaklayalım, onlar bizim kölemiz kalsın, biz onların kölesi olmayalım!
Doğrusu ya, ben de geleceğe ürküntüyle bakanlar arasındayım. İnsan denen ağır kusurlu canlıyı daha yakından tanıdıkça bu konudaki güvencelere hiç güvenmiyorum.
İnsanlık, tüm yerküreyi içine alabilecek bir ortaklık duygusu ya da “biz” kimliğinden yoksun! Milliyetçilik, ırksal ayrım, dinsel inanç, tarih boyunca olduğu gibi bugün de o kimliğe karşı silah olarak kullanılıyor.
Korkarım ilerde de öyle kullanılır!
DEMOKRASİ MÜMKÜN MÜ?
Demokrasiye gelince…. “Deepfake” denen görüntü hilelerinin, internet üzerinden üretilen ve yayılan yalan haberlerin bir seçim kampanyasını nasıl ele geçirebildiğinin örneğini yeni yaşadık.
İktidar cephesi, yapay zekanın marifetlerinin de katkısıyla insanları korkutarak, derin önyargı reflekslerini harekete geçirerek “kazanılmaz” denen bir seçimi kazandı.
Amerikalı gözlemciler 2024’te Başkanlık seçiminde olabilecekleri kaygıyla izliyorlar…
Gerçek ile yapayın, yalan ile doğrunun, sahte ile hakikinin, taklit ile sahicinin bu kadar içiçe geçtiği – geçirilebildiği – bir dönemde seçimleri kim kazanacak? Olguları dosdoğru söyleyenler mi, yoksa YZ gibi yöntemlerle onları en başarılı biçimde çarpıtanlar mı?
Cambridge Analytica skandalı neler yapılabileceğinin küçük bir örneği idi. Henüz YZ piyasaya sürülmemişti.
YZ’nin de içinde bulunduğu yeni teknolojiler ile toplumların insanın serbestçe nefes alamayacağı gözetim toplumları haline geleceği öngörülüyor… Bu koşullarda, bireyin özgürlüğü ve özerkliğine dayanan demokrasi yaşayabilir mi?
Zor.
KAPİTALİZM ÇÖKER Mİ?
Kapitalizme gelince… Şu anda YZ’nin büyük patlayışı kapitalist dev tekellerin insiyatifi altında gerçekleşiyor. Onların daha eşitlikçi ve özgür bir dünya bir dertleri yok. Varsa yoksa daha fazla kar. Dünyanın kaynak sınırlarına ulaşmış olması umurlarında değil, varsa yoksa bugün.
Kimileri varılan noktayı kapitalizmin ne kadar akıllı olduğunun kanıtı olarak değerlendirmekte…
Ancak tersini söyleyenler de var. Bunlar, YZ ile takviyeli dijital ekonomik düzenin otomatik olarak sosyalist toplumun altyapısını oluşturduğunu söylemekteler.
Marx da, zamanında, tüm üretimin makinelerce yapıldığı evreye girildiği anda kapitalizmin çökeceğini söylemiş. Emek sömürüsünün ortadan kalkmasının yepyeni bir ekonomik düzeni kaçınılmaz kılacağını ilan etmiş.
İyimserlere göre dünya öyle bir geleceğe doğru yol alıyor.
Ayrıca, YZ’li dijital düzeninin sağlayacağı yüksek üretim kapasitesinin işsizlik ve yoksulluk sorunlarını ortadan kaldıracağını; çalışmanın, “zorunluluk alanı”ndan “özgürlük alanına” kayacağını söyleyenler de var.
Bu da Marx’ın uzun dönemli gelecek tasavvuruna uyuyor. Ufukta totaliter bir distopya değil, özgürlükçü ve eşitlikçi bir ütopya görüyor bu görüştekiler.
Hangisi aklınıza daha yatkın geliyor?
Yorum Yazın