Yakın zamana kadar kanser hastalığı yaşlılıkla özdeşleştiriliyordu. Ancak bugün bu algı acı bir biçimde sarsılıyor. Artık kanser, gençlerin dünyasına da sızıyor. Yalnızca ömrünün sonbaharını yaşamakta olan ileri yaştaki insanların değil, gençlerin de hayatlarını tehdit ediyor, umutlarını ve hayallerini hedef alıyor.
Kanserin sessiz yolculuğunda, en derin acılar sıklıkla görünmez, halbuki bu yolculuk sadece bedeni değil, ruhu da etkiler. Hastaların çektiği acılar gözle görülürken, onların yanında olan sevdiklerinin verdiği duygusal savaş, çoğu zaman sessizce yaşanır. İnsanın, sevdiği birinin acısını izlemesi, dayanılmaz bir yük olarak ezip geçer.
Yaşamın kırılgan doğasını anlamamız için ne acı bir derstir kanser…
Yükselen Riskler…
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kansere yakalanma yaşının giderek düştüğüne işaret ediyor. Söz konusu durum, yaşam tarzı değişiklikleri, çevresel faktörler ve genetik faktörler gibi bir dizi karmaşık nedenle ilişkilendiriliyor.
Yıllar önce, 50 yaşın altındaki her beş kolon kanseri hastasından biri gençken bugün bu sayı iki katına çıkmış… Yapılan çalışmalar, mide kanserinin gençler arasında en hızlı yükselen kanser türü olduğunu gösteriyor… Her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Ve bu oran, genç kadınları da kapsıyor…
Hematoloji kliniklerinde de genç ve hatta çocuk hasta sayısı dikkat çekici seviyelerde dolaşıyor…
Son yıllarda, genç kadınlar arasında rahim kanseri vakalarının da arttığına şahit oluyoruz. Bu artışın arkasında yatan nedenlerden biri, HPV (Human Papilloma Virus) olarak bilinen ve çoğunlukla cinsel yolla bulaşan bir virüstür. HPV'nin erkeklerden kadınlara bulaşması sonucunda rahim ağzı kanseri gelişebiliyor. İlginç bir şekilde, HPV bulaştıktan sonra kanserin ortaya çıkması için genellikle 10-15 yıl gibi uzun bir süre gerekiyor. Bu, HPV’nin ve tabii rahim ağzı kanserinin sessiz ama tehlikeli bir düşman olduğunu gösteriyor.
Kent yaşamının karmaşıklığı, aile kavramındaki ve yapısındaki değişiklikler gibi sosyolojik faktörler de söz konusu artışta etkili. Toplumsal yaşamda gözlemlenen radikal değişimler insanların sağlıkla ilgili alışkanlıklarını ve risklerini de dönüştürüyor.
Gençler, modern hayatın yoz dinamiklerine, suniliğine, stresine ve hızına kendilerini kaptırarak doğanın iyileştirici gücünü es geçtikçe tehlike büyüyor.
Bataklığın Yapısı ve Kurutmak İçin Yapılması Gerekenler
Kanserle ilgili bu yeni gerçekler endişe verici. Namlusunun ucunu artık gençlere doğru da çeviren kanser, giderek yükselen sesiyle bir tür uyarı çanı gibi çalıyor…
Bizi, yaşamın hangi evresinde olursak olalım doğal dengeleri korumaya davet ediyor.
Çünkü ancak doğayla uyumlu bir yaşam, bizi doğanın iyileştirici gücüne gerçekten açık hale getirebilir.
Doğayla uyumlu bir yaşam ile birlikte sağlıklı-nitelikli beslenme ve bedensel/ruhsal farkındalık, kansere karşı savunma kalesinin üç ana sütununu oluşturuyor.
Doğayı reddetmek, doğal olanın değil, işlenmiş gıdaların karanlık hükümranlığına boyun eğmek, gençlerin ve tüm insanlığın başta kanser olmak üzere çok sayıda kötü hastalığa yakalanma riskini hissedilir oranlarda arttırıyor.
Modern çağın getirdiği beslenme alışkanlıkları, endüstriyel gıdaların yaygınlığı, özellikle de trans yağlar büyük bir tehdit. (Kalp-damar hastalıkları, obezite ve tip 2 diyabet riskini yükseltiyor.)
Aynı şekilde kızartma yağları, kalp ve damar hastalıkları, diyabet ve kolon kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açan tamamen kanserojen maddeler olma özelliği taşıyor.
Endüstriyel tarım ve hayvancılıkta kullanılan zirai ilaçlar ve hormonlar da dikkat çeken bir konu. Örneğin, 48 günde yetiştirilen tavuklar, bu tür endüstriyel uygulamaların bir sonucu. Kullanılan antibiyotikler ve hormonlar, bu tavukların hızlı büyümesine neden oluyor. Ancak bu yöntemlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda ciddi endişeler bulunuyor. Kanser için potansiyel riskler taşıyor.
“Korumayan” Koruyucular…
Bir başka endişe verici tehlike de gıda ürünlerinin raf ömrünü uzatmak için kullanılan koruyucular. Örneğin, şarküteri ürünlerinden salçaya, ketçapa, makarnadan kuru meyveye kadar pek çok gıdada kullanılan sodyum sulfit gibi maddeler, bu koruyuculara örnek. Bu türden katkı maddeleri, özellikle kolon, kan, karaciğer ve pankreas kanserlerinin oluşumunda rol oynayabiliyor.
Ayrıca, gıdaların görünümünü ve rengini korumak, tatlarını artırmak için kullanılan tatlandırıcılar ve lezzet artırıcılar da önemli bir konu. Bu tür katkı maddeleri, gizli düşmanlar gibi, biz farkına bile varmadan ve hiç durmadan sağlığımızı tehdit ediyor.
Sigara ve akciğer kanseri arasındaki ilişki herkesçe bilinirken, bu tür katkı maddelerinin yol açtığı ölümcül sağlık sorunları genellikle göz ardı ediliyor. Gıda üreticileri tarafından pek çok gıda ürününde vahşice kullanılan bu maddeler, kanser riskini artırmanın yanı sıra Parkinson ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıkların oluşumuna da katkıda bulunuyor.
Bunlar buzdağının sadece görünen yüzü. Mevzu karmaşık, derin ve karanlık… İçine girdiğinizde çıkmak zor. Tarım ve hayvancılık alanlarında daha fazla verim ve erken ürün elde etmek için kullanılan ilaçlar, pestisitler, hormonlar ve daha birçok zararlı madde, sağlığımızı ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu maddeler, kansere kapı aralayan nedenlerin başında geliyor.
Atalarımızın dediği gibi: Ne tüketiyorsak oyuz. Ancak ne yazık ki günümüzde endüstriyel gıdalara ulaşım kolaylaşırken doğal olana ulaşıp sağlıklı olanı tüketmek aynı hızla zorlaşıyor. Genetiği değiştirilmiş gıdalar bir yandan, fahiş sebze ve meyve fiyatları diğer yandan… Günbegün güçten düşen, bitirilen tarım sektörü de cabası…
Üzerine bir de hareketsiz yaşam, telefon, bilgisayar ve tablet bağımlılığı… Kanser söz konusu olduğunda gençleri biraz daha risk altına sokuyor.
Kalitesiz, ucuz karbonhidrata dayalı, genetiği değiştirilmiş, trans yağlı, katkı ve koruyucu maddeler içeren gıdalar eşliğinde bilgisayar başında geçen uzun aylar ve yıllar… Bilhassa büyük şehirlerde, köşe başlarına kurulan sözde üniversitelerde, sağlıkları pahasına “sözde okuyan” gençleri tehdit ediyor. Yetersiz, dengesiz ve niteliksiz beslenme herkesten çok genç nüfusu içten içe yiyip bitiriyor.
Bu durum, toplumun her kesiminde sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı konusunda bilinçlenmenin önemini ortaya koyuyor.
Sağlığımızı korumak için doğaya ve doğal beslenme alışkanlıklarına geri dönmemiz gerekiyor. Bu, sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Son olarak; bedensel ve ruhsal farkındalık da kanserle mücadelede çok kritik bir rol oynuyor.
Herhangi bir değişiklik hissettiğinizde bunu doğru şekilde yorumlayabilmek önemli ve hayati… Bir benin, bir lekenin ya da beklenmedik bir ağrının farkına varmak, erken teşhisin kapısını aralıyor.
Bu sadece bedensel bir farkındalık değil; aynı zamanda ruhsal bir uyanıştır. Kendini tanımak ve bedenin sessiz dilini anlamak, hayat kurtarır.
Devlet Bunun Neresinde (Konumlanmalı) ?
Sağlık ve beslenme konusundaki toplumsal sorumluluklar üzerine düşünürken, devlet politikalarının da bu konuda önemli bir rol oynadığını göz ardı etmememiz gerekiyor.
2024 yılı için Cumhurbaşkanlığı tarafından teklif edilen merkezi yönetim bütçesinin yalnızca yaklaşık %6,6'sı Sağlık Bakanlığı için ayrılmış durumda.
Dahası, Sağlık Bakanlığı bütçesinin sadece %28'i koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik. Rahim ağzı kanseri gibi ciddi hastalıklara karşı koruyucu olan HPV aşısının hala programda yer almaması gibi önemli eksikliklerin de altını çizmek gerekir.
Bu noktada, sağlık politikalarının yanı sıra tarım ve hayvancılık politikaları da ivedilikle gözden geçirilmelidir. Bütçenin önemli bir kısmının tarım ve hayvancılığa yönlendirilmesi, sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda atılacak adımların başında gelmelidir.
Özellikle okullarda çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandıracak eğitimler verilmesi, bu noktada da gerekli desteklemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, devlet politikaları eşliğinde bu alanda daha etkin ve bilinçli adımlar atılması, başta gençlerin ve toplumun geri kalanının, kansere ve tüm diğer sağlık sorunlarına karşı hak ettiği biçimde korunabilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Saygı değer Sadık bey sizin yazılarınızı okurken keyif alıyorum ülkenin gündemini gerek siyasi gerek ekonomi gerekse sağlık konularını her kesin kolayca anlayacağı açıklıkta kaleme almanız bizlere keyif katmıştır bu düşünceleriyle sizi tebrik eder başarılar diliyorum . yüreğine sağlık.
Yazık bu gençlere. Acının tarifi olmaz onu bir yaşayan bir de taşıyan bilir. Tıpkı terzinin diktiği elbiseler misali bu ülkede bir çoğumuz üzerimize biçilmiş ve bizim için seçilmiş hayatları yaşıyoruz. Bazen dar geliyor daralıp bunalıyoruz. Bazende iki beden büyük geliyor içinde kayboluyoruz. Ağaç gibi olun yapraklarınızı değiştirin ama asla köklerinizi değil. Fikirleriniz değişebilir ama değer ve ilkeleriniz asla. Benimde yıllar önce tanıdığım çok kıymetli Sadık beyefendi ne ilkeleri değişti ne de çizgisi bu ülkede ihtiyaç olan böyle kıymetli insanlarımız malesef azaldı Sadık bey hem cesur yürekli hemde merhametli. Böyle bir değeri dünyaya getiren Anne ve babasının ellerinden öpüyorum mekanları cennet olsun. Sadık beyede sağlıklı güzel ömür diliyorum. Selamlar saygılar Dost.
Gösterdiğin ülküden hiç durmadan yürüyeceğime and içerim yeni nersile yasaklama ? Doğruyu söyleyeni derbest ederek toplumun yapısını bozmak herhangi bir organ yada dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması büyümesi sonucu vücudumuzda bir takım hastalıkların ortaya çıkması ve bize doğa ananın mucizelerini bizleri metropollere beton karkaslara sıkıştırarak malesef ki bir çok şeyi unutturdukları gibi yanlız hesaba katamadıkları Sizin gibi idialist kararlı duruşlu insanları hiç susturamayacaklar kaleminize ve yüreğinize sağlık
Tarım bakanlığı sizin gibi araştırıp sorunların üzerine gitse bir çok hastalığın önüne rahatlıkla geçilir. Bence kabine de sizin gibi bu işe ömrünü adamış liyakatli birinin olmasını herkes ister .
Çağımızın belki de en yaygın sağlık problemlerinden biriyle ilgili kaleme alınmış değerli bir yazı. Okunmasını tavsiye ederim.
Bir diyetisyen olarak böyle önemli bir konuya değindiğiniz için teşekkür ederim Sadık Bey. Toplum sağlıklı beslenme konusunda bilinçlenmeli kaleminize sağlık yeni yazılarınızı heyecanla bekliyorum.
Cağımızın en büyük sorunlarından biri üzerine çok isabetli noktalara değinilerek yazılmış bir yazı ….
Divriginin gururu Sadık abimiz divrigi gazetesinde yıllardır zevkle okuduğumuz yazılarıyla gerçekten ülkemizin yaşamıyla ilgili konuları ele almıştır tarım ve ve beslenme olarak en önemli konuları günümüz şartların da ortaya koymuştur ülkemizde tarıma ve beslenmeye çok az bütçe ayrılmıştır bu yüzden daha çok bütçe ayrılmalı dır
Her zaman önemli ve ince detayları görebilen engin fikirleri ile yurttaşlarına yol gösteren severek yazılarını takip ettiğimiz büyük kalem SADIK BEY den bir şaheser daha
Merhaba Sadık Bey, İçinde bulunduğumuz durumu oldukça iyi ifade etmişsin. Ellerine, kalemine sağlık. 5996 sayılı Gıda Kanunu’na istinaden çıkarılan tebliğlerle, bilakis devlet eliyle gıda ürünlerinde taklit-tağşişin önü açılıyor. Yarım yağlı tereyağ olur mu? Var. Bu ülkede çıkarılan tebliğlerde; yarım yağlı tereyağ var. Bizler (yemek fabrikaları olarak) denetlenirken, ağzımızdan girip burnumuzdan çıkıyorlar. Mühendisin, diyetisyenin maaş bordrosuna kadar talep ediyorlar. Etin, sütün, baharatın faturasını istiyorlar. Bizim üretimimizi riskli bulup, zorunlu teknik personel çalıştırmamızı yasal şart koşuyorlar. Nerede ve hangi şartlarda üretildiği belli olmayan yemekleri, internet üzerinden aldıkları siparişlerle, hergün binlerce kişinin şahıslarına özel adreslere, kişiye özel mönüler hazırlayıp, hiçbir hijyen normu olmayan motokuryelerle gönderenler riskli olmuyor. Kayıtdışı, arsız, yüzsüz yetmezmiş gibi şimdi de GetirYemek, Yemek Sepeti, Migros Yemek, Trendyol Yemek gibi uluslararası tröstler ülkemize dadandı. İnsanlara ne götürdükleri hiç önemli değil. Onlar sadece komisyonlarına bakıyorlar. Bize gelince şahin olan Tarım Bakanlığı, bu haksız hukuksuzluk karşısında sus-pus… Söylenecek çok söz var. Selamlar, sevgiler,
Eğitim politikalarına eklenmesi gerek Sadık bey çok önemli bir konuya değinmiş. Lise öğrenimim sırasında listening dersinde "Türkiye kendine ve çevresindeki ülkelere yetebilecek kapasitede önemli bir tarım ve hayvancılık ülkesidir" duymuş olduğum bu cümleye hayıflanıyorum. Çıkar iktidar sahipleri ülkeyi ne hale getirdi bana Marshall yardımları süt tozu hikayesini hatırlattı. Halkın sağlığı nasıl hiçe sayılıyor: Ata tohununun yasaklanıp İsrail den alınan tohumların ekiminin teşvik edilmesi aklıma ilk gelen günümüz en kötü örneği. İlk okul çağından beslenme alışkanlığının kazanılansı konusunda herkesin bilinçlenmesi şart.
Sevgili Sadık Bey Uzun zamandır köşe yazılarınızı okuyup yazdığınız konular da Akademik araştırma yapıp incelemelerde bulunuyorum Sağlık alanında yaptığınız bu yazınıza kayıtsız kalmak istemedim Gerçekten Usta bir yazı dizisi Günümüzün Sağlık alanında ne denli hassas konulara değindiğimiz görmek gerçekten takdir edilecek düzeyde. Zemheri Ayazında Dinmeyen Sızı Olaylar ve Görüşler Ve daha nice yazılarınız mükemmel düzeyde olduğunu belirtmek isterim Araştırmalarınızın sizlere başarılar Getirmesini Dilerim Sevgilerimle
Sağlık proaktif yaklaşılması gereken bir konu. Bunun üzerine yazılmış çok guzel bir yazı
Çok değerli ve herkesin okuması gereken bir yazı olmuş.
Sadık bey öncelikle elinize yüreğinize sağlık toplumu bilgilendirici ve aydınlatıcı bir yazı kaleme almışsınız ülkemizin sizin gibi kalemi güçlü yazarlara ihtiyacı var
Bir hekim olarak ekstra takdir ettim sizleri konu çok önemli çok hassas çağımızın hastalığı maalesef..Sevgiler.
sadık bey öncelikle bu güzel, bilgili ve aydınlatıcı yazı için size teşekkür ederiz. Günümüz de kanser teşhisi konulan birçok hasta var ve ne yapacağını bilmeden yola çıkıyorlar. Açık açık fikirlerinizi paylaşmanız çok önemli bir husus aslında. Ülkemizin sizin gibi aydın insanlara ihtiyacı var kaleminiz daim olsun.
Sadık bey öncelikle elinize yüreğinize sağlık toplumu bilgilendirici ve aydınlatıcı bir yazı kaleme almışsınız . Günümüzde kanser teşhisi konulan çok fazla hasta var. Bu aydınlatıcı bilgiler için teşekkür ederiz. Sizin gibi aydın insanlara bu ülkenin ihtiyacı var. Kaleminiz daim olsun.
Sadık Bey’in kaleminden çok değerli çok önemli bir konu.Heyecan ve merakla yeni yazılarınızı bekliyorum,kaleminize emeğinize sağlık.
Kanser hastalığının sebepleri ve alınabilecek önlemlere ilişkin mutlaka okunması gereken oldukça başarılı bir yazı, böylesine önemli bir konuyu kaleme aldığı için Sadık Çelik'e çok teşekkür ediyorum. Gelecek yazılarını merakla bekliyoruz.
Üzerinde uzun uzun durulması gereken çok önemli bir konu sadık bey de hastalığın teşhisini ve uygulanması gereken tedaviyi yöntemini anlaşılır şekilde kaleme almış daha sağlıklı bir toplum için kanserle mücadele de yazarın her bir kelimesi adeta kurşun niteliğinde
Bence Devlet bu konuya ciddiyetle eğilmeli ve halkın doğal gıdalar alması için tarım politikalarını geliştirmesi ve değiştirmesi gerekir Ayrıca yazıda belirtildiği gibi raf ömrünü uzatan kimyevi maddelerin kullanımı azaltılmalı ve sonunda yasaklanmalıdır Yoksa gerçekten genç nesiller için kanser tehlike olmaya ve canları almaya devam edecektir
Böyle önemli konuyla insanları aydınlatattığnız için çok teşekkür ederim..
Çok güzel bir konuyu kaleme almışsınız çağımızın en büyük sorunu malesef
Düşünceleriniz ve tespitleriniz çok yerinde olmuş . Bir beslenme uzmanı olarak ne yazık ki artık eskiye oranla doğal hayattan tamamen kopmuş bir durumdayız . Sağlıklı beslenme alışkanlıkları yitirildiği için aşılamayan sağlık sorunları da beraberinde geliyor . Kaleminize sağlık , yazılarınız bizim için çok değerli
Çok önemli bir konuya değinilmiş. Toplumumuzun artık bu kanserin ve hastalıkların bu kadar sık görülmesinin sebepleri çok güzel açıklanmış. Herkes okur umarım
Çok güzel bi konuya değinmişsiniz Sadık bey. Cumhuriyet gazetesindeki efsane geri döndü. Merakla yeni ve can alıcı konuları gündeme getirmenizi bekliyoruz. Kaleminize sağlık.
Sadık Bey’in kalemini zaten çok beğeniyorum bir diyetisyen olarak onkoloji alanında da yazı yazması beni çok heyecanlandırdı gündemle alakalı konularda manşet yorumları şeffaf bir şekilde paylaşması çok doğru bir yol oluyor gelecek nesillere de bizlere de kaleminize sağlık ??
Günümüzün en önemli ve gelecek kuşaklarımızı ilgilendiren beslenme ve kanser üzerine yazılmış yine Sadık Çelik yazısı