Emel Seçen

Emel Seçen


Yoklama Defteri

Yoklama Defteri

En çok lise yıllarından hatırlanır, sınıf mevcudu ve varsa izinlilerin olduğu sınıf yoklama defteri. Sınıf başkanı ve yardımcısı tarafından öğretmen gelmeden o günkü tarih ile, sınıf mevcudu tahtaya, en üst köşeye yazılır. İzinli olanların izin kâğıtları o defterde hazır durur. Yaramazlık yapanlarda eklenir ama başkanın sevmediği yani gıcık olduğu varsa o da dâhil edilir.

Öğretmen içeri girer, ayağa kalkılır “oturun” denmeden oturulmaz!

Bunlar elbette bu mesleğin henüz saygın olduğu zamanlar, çaldılar tüm değerlerimizi tüm çaldıklarının arasında yama yapa yapa.

O yüzden andımıza bile hasret günlerinin nöbetleri geçmiyor. Geçende geçmiş olabilir ama hakiki Atasının çocuklarında bu olmaz! Mümkün değil!

Yamaları esas işlerin arasında sokuşturdular.

Günlerdir millet esas konuya giremeden oyalatılıyor. Artık nasırlaşmış bir grup ya hayattan bezmiş ya da her zaman ki gibi dünya umurunda değil takılmış yemek programları, diziler ya da kim ne giymiş, tatili nerede, ne şekilde yapmış derdinde. Bir bütün olduğumuzu ancak kavrayabildiğimiz zaman adalette, kanunsuz gerçekleşmiş olacak. Herkesin eşit ve her şeye hakkı olduğunu, bunun için hepimizin sadece kendi ve ailesi için değil herkes yani bütün için hizmet etmesi gerektiğini. Sadece insan değil yaşayan her canlı için.

Komşusu açken tok yatan sen, bizden değilsin.

Kendi imkânlarını göz önünde bulundurup tüm sıraların önüne geçip aşı olan bizden değilsin!

Oruçlu olmadığın halde ramazan çadırına girip yemek yiyen bizden değilsin!

Yapabileceği halde vatandaşın işini safsatan bizden değilsin!

Bir Mehmetçik başta olmak üzere bir ülkenin vatandaşı katledildiğinde üzülmeyen bizden değilsin!

Tarihin, sanatın, değerlerin yok edilip unutturulmaya çalışılırken susan bizden değilsin!

Değerli insanlar, ne zorluklar altında iş ve eylem üretirken yanında olmayanlar bizden değilsin!

İmkânların ile yolları açıp, koruma ordusu ile yolları halka kapatan ister iktidar ister muhalefet bizden değilsin!

Kız, erkek çocuk ayırmadan istismar eden bizden değilsin!

Kadınlara, ağaçlara, doğaya, hayvana yaşayan var olan her canlıya saygı duymayan bizden değilsin!

Hakkın olmadan bir başkasının ağacından izinsiz hasat çalan bizden değilsin!

Hak ve adalet duygunu özünde, ailende ve de toplumunda yaşatmak için çaba harcamıyorsan bizden değilsin!

Gündem sürekli değişiyor, bakın sağlık kontrolü eşliğinde olunması gereken aşı dün itibari ile AVM’ler de yapılmaya başlandı. Orada kaç dakika bekletilecek? Ama sonunda halka yani AVM’lere indi. Oysa aylar önce, bile göre Zonguldak’ta maden ocaklarına yetişememişti aşı ve arkadaşları hasta olduğu halde diğerleri de o ocağa öylece indirildi!

Zamanı olmayan müzik sanatı için kota koymaya kalkılıyor. Hayatlarında ilk çağların (M.Ö.3500) telli çalgısı arpın zarafetini hiç merak etmemiş, görememişler ki. Ama harcırah yani devlet parası halkın vergisi ile yurt dışı gezilere katılıyor, kültür mirasları deneyimliyorlar!

Gündem kaoslarla dönüyor ve hep arka sıralara yaramaz diye atılan gençlerimiz, yani geleceğimiz üniversite sınavına hazırlanıyor. Şafaklar varken onların en çok motive olması gerekirken en çok keyif aldıkları müziği kotaya bağlıyorlar.

Ya da yine şöyle bir şey olabilir, sınavda geçen sene ki gibi Mabel Matiz çıkabilir, neden olmasın?

Dünyada pandemi önlemleri çerçevesinde müzik yasağı koyan ülke?

Her koşulda, aile gibi okullar ve sınıflar varlık ve aidiyet alanımız, hatta en çok da kendimizi gerçekleştirme meydanımız.

Boğaziçi Üniversitesine atanan rektörü kabul etmedikleri için eylem yapan öğrencilerinin bursları kesildi. Hani salgının ilk başlarında hacdan dönenler için yurtları boşaltılan gençler.

Eğitime yıllardır emek veren gazeteci Abbas Güçlü sosyal medya hesabından acıklı, hüzünlü hatta içler acısı durumu, bir öğrencinin haklı isyanını, sınav kâğıdındaki cevap kâğıdına yazdığı notu paylaştı.

Fotoğrafta görüyorsunuz, özetle okullarda düşünme sisteminin olmadığına dem vuruyor, düşünebilen gençlik. Helal olsun! Ona ve onu bu şartlarda yetiştirmeyi başarabilmiş ailesine. Ve bunu umursayan gerçek öğretmene.

23 Nisan’da taze göreve başlamış, üstelikte kadın bakanın bir çocuğumuza, evladımıza neleri reva gördüğünü maalesef gördük. Milli Eğitim Bakanı ise çocuk işçiler, gününde tarlada fotoğraf çektirdi. Şimdilerde kaleci olmuş ama yaklaşamıyorlar, empati yok. Ya var, yapamıyorlar ya hakikaten yok!

Yoklama defteri, bir müessesenin envanter defteri gibidir.

Giren ve Çıkan.

Burada sağlıklı ve mantıklı düşünüp, çıkaracakları iyice belirleyip bir daha kesin ve kesin hayatlarınıza almamak ile mümkündür. İstisnasız, ne tarafta olursa olsun. Sizler, pilavınızı taşlı yemiyorsunuz herhalde yani dişleriniz demirden değil. Şimdi ayıkladınız, ayıkladınız.

Yoksa aynı tas aynı hamam ama Archimet yok!

Zaten sürekli ülkenin nabzı yoklanıyor. İçkili balık restoranlarının bulunduğu alanlarda kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan, çağdaşlık ile alakası olmayan insanlar dolaşıyor. Maalesef içlerinde sevginin dirhemi yok.

Salınıyorlar, ilçelerde.

İstanbul, Güngören Tozkoparan’da kentsel dönüşüm altında biber gazlı tozu dumana kattınız.

Küçükçemece’de, Kanal İstanbul için en azı tam otuz yedi yıldır orada oturan bu ülkenin vatandaşlarını, Saadet Apartmanı sakinlerini elektrik, su kesme tehditleri ile çıkmaları için zorladınız.

Bu ülkenin gerçek vatandaşlarını mülteci durumuna soktunuz.

Sağlık çalışanlarına önem veriyoruz deyip, altı yıldır devam eden kantin işletme sözleşmesini yeniletmediniz ve İBB kantinlerinden yararlanan hasta ve hasta yakınlarını üstelik salgın ortamında hastane dışına çıkararak hem onları zor durumda bıraktınız hem olası bulaşı artırdınız.

Ankara, SGK-SMA

Yani SMA hastası bebeklerin hala ilaçları, tedavisi karşılanmıyor. Aileler çaresiz kendileri yardım kampanyaları düzenliyorlar, ona da kötü niyetli insanlar sansar gibi atlıyorlar.

Aileler haykırıyor çaresiz soluklarında:

BEBEKLER UYURKEN SESSİZ OLUNMALI, ÖLÜRKEN DEĞİL!

Bir zamanların en saygın mesleği, ÖĞRETMENLİK!

Atamadığınız ama attığınız, sözleşmeli öğretmenler yine Ankara’da ses duyurmaya çalışıyorlar. Asgari ücretin yarısı bir ücret ve yaz döneminde o da kesiliyor. Haklı olarak şöyle diyorlar:

HANGİ MESLEK SÖZLEŞMELİ!

Daha doğrusu biz şöyle diyelim, kutsal meslek öğretmenliğin sözleşmesi olmaz, huzuru ve saygınlığı olur. O öncelikli sağlanmalıdır ki iyi ve sağlıklı öğrenciler yetişsin. Öğretmen olabilmek için dirsek çürütmüş gençler mutlulukla işlerini yapabilsinler.

Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük düşünün baş mimarlarından fikirleri birebir örtüşen, Millet Mekteplerin açılacağı gün, tüm uğraşlarının kurdelesi kesileceği gün, gencecik yaşında Mustafa Necati (1897-1929) vefat ettiğinde, hüngür hüngür ağlayan. İşte o Mustafa Necati, gelecek eğitim düşü için İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel’i bir araya da getiren kişidir. Onu çok hatırlamazlar ama çok önemlidir.

1893- 23 Haziran 1960 tarihleri arasında yaşamış ve 23 Haziran tarihinde aramızdan ayrılan Tonguç Baba’yı da saygı ve minnetle anıyorum. Onlar ki öğrencilerine, geleceğin öğretmenlerinin her birine mektup yazarak saygı duyarlardı.

Böyle bir düşün sisteminden yani Köy Enstitülerinden, burs kesen zihniyetlere…

Bilim yok!

Sanat yok!

Müzik yok!

Kültür yok!

İnsana kıymet yok!

Bir bakıyorsun geri vites müzik için pandemi koşulları için söylendi, kademeli geçiş sağlanacak. Hani dün, “o eski Türkiye’deydi”

On dokuz yıl sonra iktidar “şeffaflık” diyor!

Sıkı durun şimdi de sokağa inmeye hazırlanıyor. Neyle karşılaşmayı planlıyorsunuz? Vatandaşa inen inmiş!

O yüzden siz, siz olun,

Kendi nabzınızı, kendiniz ölçün.

Yoklama defteri burada ortaya çıkıyor,

İzinliler meşgul, çalma derdinde.

Olmayanlar ise artık haziran ayının son haftasına girmişken, Haziran yaslarının maalesef büyüğü ile geçelim.

Yok, edilenlerin dolaylı yokları ile… Onlar, yıllarca her anmada her babalar gününde kahroldular.

BİR BABA VE ÖĞRETMEN CEMİL GEZMİŞ

Bu yazıyı kaleme aldığım gün, 6 Mayıs 1972’de katledilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının tüm babalarını saygı ile anarken Cemil Gezmiş, demek istedim. Çünkü 23 Haziran 2000 yılı kendisinin vefat yıldönümü. Baba ve aynı zamanda öğretmendi. Bu ülkenin Millî Eğitim Bakanlığında müfettişlik yaptı.

Mayıs ayında, henüz yirmi beşinde güzelim oğlunu ve arkadaşlarını uğurladı. Cenazeyi almaları bile tek başına bir olayken yıllara dizilmiş ıstırabı yüreğiniz yeter ise bir kez düşünün.

Haziran ayı içinde babalar günü var ama Cemil Gezmiş, babasının adını verdiği, Deniz’in kardeşinin vefat yılıda 17 Haziran, neyse ki onu görmedi. Ama bir tanesi bile kim olursa olsun, bütün ülkenin gençlerini ve geleceğini kapsamıyor mu?

Bir aile, bir apartman, bir okul, okulun sınıfı, ülke ve ülkenin insanları yoklama defterinize sahip çıkın!

Değerlerinize ve o değerleri her ne pahasına olursa olsun yolundan hiç şaşmadan gerçek bayrak taşıyıcılarına sahip çıkın!

Pırıl pırıl gençlerimize başarılar diliyorum… Onlar her şeyin o kadar güzel ve net farkındalar ki!

Ve iyi ki de öyle ve iyi ki varlar!


telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar