Mizah duygusu, çelişkiler, yanlışlıklar, görgüsüzlükler, cehalet, dil sürçmeleri, hatalar ve düşüncesizlikleri, yaşamın komik yanlarını öne çıkarıp anlatan zeka ürünlerini yaratır. Bu zeka ürünleri bir tür ders verdiği için, bir anlamda “örnek olay-case” olarak da nitelendirilebilirler. Yani bunlardan ders alınabilir, tekrarını önleyici tedbirler alınabilir. Mizahın türleri, konuları, gülünç yanları kültürden kültüre göre değişse de mizahın bir de evrensel boyutu vardır. Bu boyut kültürlerüstü diyebileceğimiz bir nitelik taşır. Yani her kültür için geçerli çelişkiler, komiklikler, aptallıklar, hatalar içerir.
Şirket ve örgütlerin ki- buna devlet ve hükümetler de dahil-yönetimlerinde, yöneticilerinin hareketlerinde ve eylemlerinde ortaya çıkan hatalar, düşüncesizlikler, acelecilikler, bilgisizlik ve görgüsüzlükler, dil sürçmeleri mizahın kültürlerüstü nitelikleri arasına girer. Mizah kavramını halkımız “espritüellik” olarak tanımlar ve bu tür kişileri “espritüel” kişiler olarak niteler. Bazan bu tür kişilere daha eski bir deyimle “nüktedan”-nükte yapan” deyimi kullanılır. “Kıssadan hisse” deyimi ise kısa öykülerden ders alma anlamına gelir.
Mizah duygusunun ve mizahı konuşmanın, “kendi kendine güven” niteliği ile doğru orantılı ve zeka ürünü olduğu da genel kabul gören bir olgudur. Yani mizah duygusu aslında ince bir zeka ürünüdür. Çünkü mizahın gerektirdiği bağlantıları kurabilmek, ilgisiz gibi gözüken fakat aslında birbirleri ile bağlantılı olayların arasındaki neden-sonuç niteliğini öne çıkarabilen bir zekanın normalden daha üstün olduğuna inanılır. Kısaca fıkra, nükte, espri gibi kelimelerle tanımlanan ve sözlü olarak anlatılan mizah ürünleri kısa öyküler, bazan gerçek, bazan da uydurulmuş konuları ve karakterleri içerir.
Bundan birkaç yıl önce bir akademik toplantıda tanıştığım ve titrinde “Lord” kelimesi de bulunan bir akademisyen meslektaşla bu konuda uzun bir sohbet yapmıştık. İngiliz asıllı bu meslektaş İspanyadaki bir üniversitede MBA düzeyinde seçmeli bir ders veriyordu “mizah ve yönetim” konusunda. Derslerinin büyük bir ilgi gördüğünü, hatta kendileri MBA öğrencisi olmadığı halde derslerini izlemek isteyen bazı kamu yöneticilerinin de bulunduğunu belirtmişti.
Türk siyaset ve iş yaşamında çok nüktedan veya espritüel dediğimiz kişiler oldu, halen de var. Önemli olan insanın kendi hatalarına gülebilme olgunluğunu gösterebilmesidir. İngilizcedeki “Human is err” deyiminin eşiti olarak bizde “insan beşer, elbet şaşar” deyimi vardır. Bu ise hatasız olmanın, hatadan münezzeh-yani hatadan muaf olmanın-koşulu peygamberlere ve Tanrı’ya ait olduğunu anlatan güzel bir deyimdir. Yani hata yapmak insana aittir. Çoğu kere “hata yapmayan iş yapmıyor” deyimi de kullanılır. Yani herkes şu veya bu şekilde gerek özel, gerek kamu, gerekse iş yaşamında zaman zaman hata yapmıştır ve yapmaktadır, önemli olan hataları görebilmek, zararını önleyecek önlemleri alabilmek veya tekrarını önlemek ve bunlardan ders alabilmektir.
Bazı üst yönetici veya devlet ve hükümet adamlarının espriden anlamadıkları, eleştiriye tahammülsüzlükleri, komik bir olaya gülüp geçmek yerine, kendilerini eleştiren veya kendilerini espri konusu yapan yazarlara, karikatürcülere, yayın organlarına karşı takındıkları olumsuz tavrın bu kişilerin “kendilerini fazla ciddiye aldıkları” veya kendilerinden emin olmadıkları şeklinde yorumlanır genellikle. Oysa kişilerin kendilerini değil, yaptıkları işi ciddiye almalarının daha doğru olduğu görüşü ağır basar. Bu tür davranış ise yaptıkları işi ciddiye alabilme özelliği, öğrenebilme, inceleme, planlama, doğrulama gibi ciddi çabalar gerektirir. Bunu anlamayanların işlerini pek iyi yapamadıkları da bir gerçektir.
Yorum Yazın