Emel Seçen

Emel Seçen


Yüzyıllar

Yüzyıllar

İktidar, “Türkiye Yüzyılı” diyerek geçtiğimiz Ekim ayında, projelerini açıkladı. Muhalefet ise, İstanbul’un kâdim ve özel mekânlarından, eski efsane Spor ve Sergi Sarayı, şimdinin Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı salonunda, hatırı sayılır, gayet başarılı bir sunum yaparak, vizyonlarını açıkladılar. Onlarda “İkinci yüzyıla çağrı” ibaresini kullandı.

YÜZYIL

Netice itibari ile adını “Yüzyıl” üzerinden alacak bir dizi ya da yüzyıllık plan değil. Tam da olgusu içinde; kanı, canı, iradesi ve kimliği ile Dünyaya örnek olmuş bir Kurtuluş Mücadelesinin 100.yılına gireceğiz ama o yokluklar, yangınlardan, ne şekilde kurulabilmiş bir Cumhuriyetin, geçmiş 99 yılından sonra vaziyet ne?

Kuyruklar…Kuyruklar.

Kuyruklar, ucuz temel ihtiyaç alabilme telaşı dışında artık yepisyeni bir kuyruk modelimiz mevcut, o da “Askıda” kuyruk. Neredeyse halk, bu yüzyıla girecekken bir hayrat sahibi çıksa da bari akbil ücretimi doldurabilse derdinde. Masalar, dizi dizi. Sayılar, çifte rakamlar. Koltuklar, ceylan derisi ama kimse net çözüm, metot çıkarmıyor. Vaat vaat vaat.

Muhalefet partisinin hazırlığı, sunumu, aktarımı her şey çok iyi, hiçbirine laf yok. Bu sefer iyi çalışmışlar yalnız o okudukları, ellerinde ki not kâğıtları, içeriği önemli. Böyle bir organizasyonda muhakkak önceden bilgileri vardır. Mesela ben bir sunum yapacağımda önceden hazırlık yaparım, onlarında öyle yaptığını düşünüyorum yoksa durmadan yazılı metne bakmak, kişisel düşüncem olarak söylediğine inanmıyor olduğunun da bir göstergesi sayılabilir. O kadar heyecanları yoksa eğer ki heyecan vardı.

Metin ve notlar demişken; bir önemli konu da geçmişte; Sayın, Muharrem İnce seçimlerine kadar gidiyor. Kendisinin tüm konuşmalarını izledim. O şimdiye kadar gördüğüm, son dönemlerde en heyecanlı siyasetçiydi. Bilim, Gençlik, Gençlere eğitim ve öncelik, Mekatronik diyordu. Neticede  aldığı eğitim, Fizik. Öyle ya da böyle, onun arkasında da yeni dâhil olanlar hariç aynı hazırlık grubu vardı, ne oldu ise oldu. Sonuçta, herkes kendisinden açıklama bekliyordu,  ekranların karşısına çıktı ve o kadar nüktedan, hazır cevap, iyi bir hatip yeteneği olan kişi, birden elindeki metni okudu. Arkasından Sayın Meral Akşener açıklama yaptı, o da hazırlanmış metinden okudu. Bitti, o kadar. Düzen döndü, süreç buralara geldi. Bizzat o kısmı ben hala çözebilmiş değilim, o yüzden metinler önemlidir, içerik kadar anlatış, inanış ve sunumda.

HALKIN SESİ HAKKIN SESİ mi? HALKIN SESİ HAKK’IN SESİ mi?

Bu sözü, ilk kez taze Türkiye Cumhuriyetinin İktisat Kongresinde( 17 Şubat -4 Mart 1923), kurucumuz Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, söyledi. Kendisine ait sözün, kurucusu olduğu partinin içinde söylenmiş olması gayet doğal ama içinde o tamamlayıcı, olmaz ise olmaz altı oktan biri olan “Halkçılık” esasının ne kadar temel alındığı ve nereden alındığı önemli. Yoksa Milliyetçilik esası mı alındı? Ya da her ikisi ya da olması gerektiği gibi altısı mı?

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, altılı masanın TBMM gireceğini ifade ederken,  "Meral Hanım merttir. Temel Bey bilge ve cesurdur. Ahmet Bey'le vatan söz konusu olunca bir araya gelmekten bir an tereddüt etmedik. Gültekin Bey'de Menderes ve Demirel'in ruhunu görüyorum. Ali Babacan'ın tecrübe ve başarısını biliyorum" ifadelerini kullandı. Geçmişte CHP içinde çözülmelere yol açacak ki toprak reformuna karşı çıkan iki kişiden biri olan Menderes ile yine sağ merkezli Demirel’i temel alması da ayrı incelenmesi gerekir. Demek ki uyum içindeler, ne güzel!

Yüzyıla yaklaşırken, “yüzyıl” türevleri kelimesinden sonra ikinci olarak; İktidar bakanının ”Gözlerimin içine bak” söyleminin gelişmiş halini, bu kez muhalefet partisi başkanı “Dünyanın gözünün içine bakın ve haykırın”, ey Dünya Türkiye senin ucuz iş gücü alanın olmayacak. Sana rakip olmak için geliyorum, ey Dünya!” ifadelerini kullandı.

Halkın bakacak hâlimi kalmış, burnundan soluyor. Sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, sosyal medya(twitter)hesabında bu sözü paylaştı. Yeniden hatırlanan Atatürk’ün İktisat Kongresinde bahsetmiş olduğu; HLAKIN SESİ HAKIN SESİ’ dir, sözünü. Kaç kişi biliyor bilmiyorum, 1936 seneli, Halkın Sesi Gazetesi var ve şöyle çıkıyor: Halkın Sesi Hakkın Sesi. O gazetede, aynı sözle belediyeciliğe ait yerde var. İstanbul Belediye Başkanı örnek mi aldı, yahut ne niyet ile kullandı, onu bilmiyoruz ancak kullanılan söz ve yeri itibari ile Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçilik esaslarının belirginleştiği o İktisat Kongresinde karara alınmış olmasıdır. Nedir onlar; Türk Dil, Türk Tarih gibi kurumlar ve en büyüğü TBMM açılışının hazırlıklarının olmasıdır.

Kurtuluş Savaşını bu kez Ekonomi açısından büyüme temellerinin atıldığı ve önemli kararlardan biri sayılan:

-Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.

İfadesi de burada yer almaktadır. Bunu neden belirtiyorum, toplantının ertesi günü yani 4 Aralık tarihinde Sayın, Kemal Kılıçdaroğlu tweet paylaştı ve :  “5 Trilyon 461 milyar dolar yöneten yatırım bankaları ve 500 milyar dolarlık fonlarla toplantı yaptım. İlk üç yılımızda en az 100 Milyar $ doğrudan yatırım, emeklilik fonlarından 75 milyar $, sürdürülebilirlik fonlarından da 150 Milyar $ yatırım alacağız. Ülkemize para akacak.”

Ayrıca Atatürk’ün, “Halkın sesi hakkın sesi” sözünü, 2009 yılında Milliyet’ de ki köşesinde, aynı başlıkla Sayın Taha Akyol, yazmıştı. Şöyle diyordu: “Halkın sesi, hakkın sesi!” Hatta bunu büyük harfle, “Hakk’ın sesi” diye yazarsak, neredeyse kutsal bir ifade atfetmiş oluruz. Tartışmalı bir konu mu var; yaparsınız referandumu,”halkın sesi” çıkar ortaya. Demokrasi mi, işte hem de “doğrudan demokrasi”, halkın doğrudan karar vermesi!1982 Anayasası’nı referandumda “halkın sesi” yüzde 85 oranında onaylamadı mı? 1980’li yıllar boyunca “Kılına dokundurtmayız” diyenlerde, bu Anayasayı “halkın sesi” diye savunmadılar mı? “Halkın sesi, hakkın sesidir” sözü abartılı bir ifadedir. Sanılanın aksine, çok “demokratik” de değildir. Jakoben, Bonapartist bir laftır. Modern çağın bütün diktatörlükleri halk adına, ulus adına kurulmuştur; birçoğu da referandumlarda onay almıştır.”

Şimdi muhalefet partisinin konuşmacılarından biri Sayın, Selin Sayek Böke, Ekonomist ancak bir başka Ekonomist, ödüllü kişi Prof.Dr. Kamer Daron Acemoğlu’du. CHP’nin ekonomi alanında danışman kadrosundan olarak yer aldı. Diğer danışman ise Sayın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ Benim yeni endüstriyel dönüşüm başkanım” olarak ifade ettiği, sosyal kuramcı, siyasi danışman, aktivist, Jeremy Rifkin’nin 22 eseri var ve Almanya Federal Cumhuriyetinin eski Şansölyesi Angela Markel’e, “Üçüncü Sanayi Devrimi”nin uygulanması için danışmanlık yapan kişi. Kendisi hâlihazırda dünyanın tanıdığı “TIR Consulting”adlı şirketin başkanlığını yürütmekte. Hepsi birbirinden değerli, alanında uzman kişiler konuştu ancak bir tek şey konuşulmadı, bu kadar dönüşüme hazırlanırken. Yahut ben mi kaçırdım? Çünkü cenazemiz vardı, tam anlamı ile dâhil olamadım.

SANAT

Evet, sanata dair hiçbir şey yoktu. Almanya’ya, Başbakanına danışman olmuş birinin, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın savaş sonrası ilk işinin Opera binası yapmak olduğunu bilmesi gerekir ve de CHP’nin temel aldığı, ATATÜRK ilke ve devrimlerinin temelinin, henüz Sofya Ataşesi iken hayalini kurduğu Opera ve ilk icraatı olarak “Sanat ve Kültür”ü temel almış olduğunun altının çizilmesi gerektiğini önemle belirtmek gerekir. Bunlar yoktu!

O da eğitim, çevre halledildikten sonra gelecek sanırım.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeyi kullandı: “ Türkiye’yi kurumları yeniden inşa edilmiş, bölgesinde barışın ve refahın merkezi olan bir ülke yapacağız. Mesele Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük hayaline sahip çıkmaktır. Onun vizyonunu tam anlamıyla hayata geçirme günüdür.”

O zaman bende diyorum ki Sayın Başkan, partiye ait İstanbul öncelikli olarak ve belediyeler başta olmak üzere hiçbir mecrada, üstelikte 19 Mayıs tarihinde, Avrupa’da daha sonra dünyada farklı ülkelerde gösterime giren, ATATÜRK Belgeselimize gösterilecek bir salon, neden bulamıyorum! Yineliyorum, öncelik hakkı önce sizin ve ifade etmiş olduğunuz gibi “Mesele Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük hayaline sahip çıkmaktır.” Öyleyse, Süreyya Opera Binası, CKM gibi lokasyonlarda kitap, imza günlerine dâhi yer varken, yetkililer sürekli toplantıdayken, ATATÜRK’e ait bir belgeselde, neden yer sıkıntısı yaşamaktayız?

Dünyaya nasıl haykırayım?

Umutla bekliyorum. Çünkü Atatürk: Ümitsizlik yoktur, ümitsiz insanlar vardır, demiştir. Madem biz ATATÜRK’e layık olacağız, onun sözlerini şiar edinip, yazımın başında ifade etmiş olduğum gibi İzmir İktisat Kongresinde söylemiş olduğu “Halkın sesi hakkın sesi” ise bu ivedilikle gerçekleştirilmelidir.

Dilerim ki değişim, dönüşüm olumlu anlamda yeşerir, büyür ve gelişir.

Tıpkı kurucu liderimizin arzu ettiği ve sizin sondan bir evvel söylemiş olduğunuz, “Onun vizyonunu tam anlamıyla hayata geçirme günüdür” ve bağlamında ifade ettiğiniz o meşhur söz gibi:

“Her şey bu ülkede çok ama çok güzel olacak. Bundan hepinizin emin olmasını istiyorum.”

Emin olmak istiyorum.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar